Nedir romantik körelme, ben bu körelmeyi yaşıyor muyum, neresindeyim, ne zamandır böyle hissediyorum, bu yola nasıl girdim ve en mühimi bundan sonra yeniden romantik görmeye başlar mıyım? Hadi konuşalım.
Özellikle yetiştiğimiz kültürde 25 yaşından itibaren insanların en sık maruz kaldığı sorulardan bir tanesidir "ne zaman evleniyorsun?" İnsan ırkının çoğalmak için duyduğu dayanılmaz isteğin yanı sıra dünyanın da insanları buna itiyor olması bunun sebepleri arasında şüphesiz. Öte yandan herkesin mükemmel diğer yarısını bulabilme ihtimali de sekiz milyarda bir gibi bir istatistiğe tekabül ediyor. Yazık ki ilişkilerin küreselleşmesi noktasında bu olası bir sonuç gibi görülse de matematik bunun tam aksine işaret ediyor.
Kendi adıma olaya baktığımda uzun ve görece yorucu bir ilişkinin ardından kader/kısmet mevzularına çok ilişmeden şunu söyleyebilirim ki bende başlık olarak seçtiğim şey var bence. Hayatımın romantik tarafını "artık" kullanmayıp evrim sürecinde körelen uzuvlarımız misali köreltmiş olabilirim. Arzularım, heveslerim, isteklerim çok başka mecralara yönelmiş durumda. Candan Erçetin'in şarkısında dediği gibi daha çok şarkı söylüyor, geziyor, alışveriş yapıyor ve okuyorum. Artık beş yıllık, on yıllık gelecek planlarım arasında biriyle bir bütün oluşturma fikri yok ve eğer gerçekten hayat hayal ettiklerimizse, görünen o ki, bu kadın Zweig'in de dediği gibi "bütün özgürler gibi yalnız, bütün yalnızlar gibi özgür" olmaya devam edecek.
Peki bu değişmesini istediğim bir durum mu? İnsanın yalnız gelip yalnız ayrılacağı bu biricik ömrümde birine yaslanma fikri zaman zaman cazip gelse de kendi özelimde ben bu ihtiyacı artık duymuyorum. Körelmeden kastım tam da bu aslında; ihtiyaç duymamak. Öte yandan özgürlük ayağı da var ki mevzunun, birinin sorumluluğunu almak veya birinin sorumluluğuna girmek, yaptığım şeyleri biriyle yapmak durumunda kalmak fikri bana oldum olası abes gelmiştir. Bekara eş boşaması kolay diyebilirsiniz, haklısınızdır. Öte yandan arkadaşlarımla bir plan yaparken onlar eşlerinden, sevgililerinden izin alırken, hadi izin demeyelim, eşlerine, sevgililerine, haber verirken, ben her şey planlandıktan sonra, yalnızca sorumluluk bilinciyle en fazla şundan şu oldu demişimdir. Diğerleri şunu giydim bunu çıkardım derken ben yalnızca gülüşümü görsün diye fotoğraf paslamışımdır. Elbette benzer şekilde karşı taraftan da beklentim yalnızca bu doğrultuda olmuştur.
Günümüz gençliğinin bu bağlamda geldiği nokta beni epey korkutuyor mesela. Birbirine pranga vurarak seven insanların sahiplenmeyi abartıyor olması hatta bizzat sahiplenme fikri "aşk cinayeti" denilen şeyin gerçek ve doğrudan sebebi bence. Oysa bakınca "aşk cinayeti" tabiri ne kadar oksimoron bir tabir. Aşk, cinayet gibi vahşi bir kelimeyle kesinlikle yan yana gelmemeli bence. Kadınların kendilerini sevgililerinin mülkü olarak görmesi aynı doğrultuda abuk görünüyor gözüme. Beyefendi buraları okuyorsa lütfen imtina etmeyip cevap versin; benim kendisine sahip olduğumu yahut ona sahip olmaya çalıştığımı hiç hissetmiş mi? Geride bıraktığımız süreç içinde gayet keyifli şeyler yaşandı. En azından benim tarafımdan. Yorulmadık mı, tabii ki yorulduk ama gırtlak gırtlağa gelmeyecek kadar seviyorduk ve daha da mühimi birbirimize saygı duyuyorduk. Eğer hala okumayı bırakmadıysanız, bir abla olarak tavsiyem, sevin, çok sevin ama saygı duyun ve saygı görün, eğer saygı duymuyor veya daha kötüsü saygı görmüyorsanız arkanıza bakmadan topuklayın. Beyefendiyle biten ilişkimize rağmen halen birbirimizin yanında durabiliyorsak sevgimiz kadar saygımız da buna sebeptir.
İşin özünü sanırım biraz önce verdim ama kendimle ilgili kısmını da paylaşayım, toparlayayım artık evet. Yeniden romantik görür müyüm? Bence zor. Çünkü bir yaştan sonra hayata birini dahil etme fikri bana çok çok ÇOK uzak geliyor. Yani bir tanıdık, bir arkadaş, bir dost olarak bile çok uzak geliyor ki hayatı paylaşabilme fikri, belki bencilce gelecek, fakat imkansız görünüyor. Bir de şu fikir çalışıyor sanırım zihnimin arka odalarından birinde; birini çok sevdin, onun da seni çok sevdiğini gördün, biliyorsun, en azından o şekilde söyleniyor (bu cümlede ima yoktur) onunla olmamış, başkasıyla niye yahut nasıl olsun? İş bu sebeplerden ötürü ben dükkanı kapattım gibi görünüyor. Sizin göreviniz, eğer kabul ederseniz, sevdiğiniz kadar sayın da karşınızdakini. Saymayacağınız, sayılmayacağınız yerde kalmayın sakın. En büyük aşk acısı bile karşınızdakinin gözündeki değersizliğinizi görme anından daha zor değildir zira. Tamam romantik film kuşağı sona erdi, hadi dağılın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎