Milli ara, bay geçmek, Adana maçın izleyememek falan derken bir ay Galatasaray'ı izleyememiştim. Bilgisayarın başına oturana kadar epey heyecanlıydım. Sonra maç başladı, yukarıda gördüğünüz dizilimi yaz sonundan, yani transferler açıklandıktan beri bekliyordum. Kerem'e kızgındım, hem Mata'nın hem Dries'in oynamasını istiyordum, Fred'i oynadığı süreçte beğenmiştim, yerli olarak da elbette önceliğim Yunus'tu, kalan iki kişinin de Abdülkerim ve Kazımcan olması gerekiyordu. Kağıt üzerinde benim rüya 11'imdi yani. Buradan anlıyoruz ki ben futboldan anlamıyormuşum. Şimdi geyiğe vuruyorum ama dün büyük bozuldum gerçekten. Şampiyonluk iddiası olan bir takım oynadığı her maçı çatır çatır kazanmak zorunda. Kazanamasa da kazanmak için çaba sarf etmek zo run da! İlk yarıda oynanan lakayt oyunu aşamıyorum. Aklıma geldikçe ifrit basıyor. Bak hakem falan konuşuldu dün akşam ve bence yediğimiz ilk golde Sacha'ya faul vardı, attığımız ilk golde de Alper'e "çarpan" top gol olarak sayılmadı, daha kötüsü izleme bile gereği duyulmadı, buna katılırım. Gel gör ki ne oynadık ki hakemden şikayet edeceğiz? Orayı bi' geçeceği yani. Bu maçın vah tühlük bir tarafı yok gözümde. Aksine tam derslik bir maç. Galatasaray ne değildir, ne olmamalıdır maçı. Sonuç olarak Alper'in tek golüne rağmen Kayseri'ye 2-1 yenildik dün akşam. Bi dahaki maça kadar sistemli ve sert bir çalışma, sıradaki maçta da galibiyet dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎