Stefan Zweig'in kitaplarının hepsini okuyup bitirme arzum ilk kez sekteye uğradı. Ay Işığı Sokağı'nda anlamadığım bir şekilde sıkıldım okurken. Sanırım her şeyin fazlası zarar diyen kişi doğru söylemiş. Kitapta 5 tane hikaye var ortalama yirmişer sayfadan oluşan. Bu 5 hikaye içinde en çok Leporella'yı sevdim ben. Yabani bir kadın hikayesi Leporella sanıyorum sevme sebebim bu oldu. Kitabın genelinde bir depresif hava hakim. Aslında Zweig kitaplarının birçoğu bu şekilde yazılmış fakat bu kitaptaki hikayelerin tamamı bilhassa ölüm teması içeriyor. Sanıyorum biraz bu kasvet yordu beni. Arka kapakta bundan bahsediyor aslında fakat okumadan farkına varamıyor insan ilk bakışta, ben varamadım mesela. Arka kapakta yazan not şu: "Zweig bu öykülerde insanı insanlıktan çıkarıp en uç noktalara sürükleyen deneyimlerin izini sürerken, okuru da ister istemez karakterlerinin ruh çalkantılarının içine çekiyor" O ruh çalkantılarının içinde boğuldum gerçekten. Kitabın bendeki baskısı Türkiye İş Bankası Yayınlarından, 80 sayfa ve 7 TL. Yani atlasanız bir şey kaybetmeyeceğiniz bir Zweig kitabı bence Ay Işığı Sokağı. Fakat benim gibi koleksiyoner merakınız varsa deneyin derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎