Kendi kişisel okuma serüvenimin en ilginç kitaplarından birisiydi Beyaz Kale. Bir kere Osmanlı dönemine dair okuduğum tüm kitaplar saray ve çevresine yönelikti. Ekabir takımı, vezirler, sadrazamlar falan... Ama halka dair hiçbir kitap yoktu elimde. Beyaz Kale nispeten halktan iki karakterden bahsediyor. Kitapta İtalya'da Türk gemilerine esir düşen bir köle var. Bu köle kürek çekmekten kurtulmak adına doktorluk yaptığını bilimle ilgilendiğini söyler ve saraya yakın Hoca lakaplı birinin yanına verilir. Fiziksel olarak Hoca ile çok benzediklerini fark eden köle, zamanla Hoca ile bir olur hatta yer değiştirmeyi bile düşünürler. İki karakter kitap içinde öyle birbiri içine geçiyor ki hangisi hangisiydi okurken kayboluyorsunuz. Öyle ki kitabın yazarı Orhan Pamuk, son söz başlığı ile kitabın sonunda yer verdiği pasajda kendisi bile kitabı kimin ağzından bitirdiğini karıştırdığını itiraf etmiş. Kitapla ilgili gerek yazıldığı dönemde gerekse günümüzde intihal yapıldığı, yani fazlaca ilham alındığı hatta ileriye gideyim; açık açık çalıntı olduğunu söyleyenler var. Yine son söz başlığında Pamuk, yararlandığını/ilham aldığını söylediği kitap ve yazarlardan renkler diye bahsediyor. Kitabın adının Beyaz Kale olmasının sebeplerinden biri bu mudur acaba diye düşündüm. Tüm renkler bir araya gelip o "beyaz"ı oluşturmuş sanki intihalden ziyade... Çok mu zorlama, bilmiyorum... Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından, 152 sayfa ve 19 TL. Okunmasıyla ilgili Orhan Pamuk okumayıp kim okumayacağız mesela...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎