Uzun zaman olmuş Kürşat Başar okumayalı. Kardeşimin isteğiyle birkaç kitabını birden edindim, buralar sık sık Kürşat Başar ile canlanacak. Elimdeki diğer kitapların arasına yedirerek eriteceğim. Kitap, Kürşat Başar'ın muhtemelen ilk kitaplarından birisi çünkü 25 yaşındayken kaleme almış ve Haldun Taner Öykü Ödülünü kazanmış. Başlarda kitabın dağınıklığı yüzünden içine girmekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Gel gelelim bir noktadan sonra öyle acıtmaya başladı ki kitap, sayfalar uçarcasına aktı. Giden sevgilinin ardından kaleme alınmış günlük sayfalarını okuyoruz kitabın çoğunluğunda. Hisler tanıdık olunca benzer yara yerlerini acıtıyor ve kitap benimseniyor ister istemez. Kitabın çok keyifli bir başka tarafı da baş karakterin bir kadın olması. Yani Kürşat Başar, bir kadının hissettiklerini, bir kadının ağzından yazıyor. Saygı duyulası, karşı cinsin hissiyatını böyle yaşayabilmek. Çok sık yapmam bunu ama beni çok çarpan bir cümlesini eklemeyi istedim. Kitabın 89. sayfasında diyor ki "keşke her anın fotoğrafını çekebilseydik, böylece bir hayatı sonsuza dek yaşatabilirdik belki." Nasıl? Sizde de fotoğrafını çekmek istediğiniz anlarınızı hatırlattı mı? Kitapta beni rahatsız eden tek detay şey bağlaçlarının sürekli bitişik yazılmış olmasıydı ama bunu da imla hatasından ziyade bir kadının günlüğünden alınmış olması nedeniyle görmezden gelebiliriz sanıyorum. Kitabın bendeki baskısı Everest Yayınlarından, 140 sayfa ve 50 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎