Geçtiğimiz yılın özetini geçtiğim şu yazıda, geçen sene izlediğim en iyi iki diziden birisi olarak değerlendirdiğim Mezarlık'ın 2. sezonu geleceğini düşündüğümden yazısını yazmamıştım. Devamı gelirse, 2. sezon için bir yazı daha döşerim. Yeter ki ilk sezonu kadar nefis olsun. Öyleyse hala izlememiş olan tembeller için spoiler vermeden diziyi biraz öveyim. Haydi başlıyorum!
Mezarlık, geçtiğimiz sene Netflix'te ilk sezonu yayınlanan bir polisiye, gerilim dizisi. İlk sezonda dört bölümü mevcut. Bu dört bölüm adeta ortalama birer film tadında ve bir saatin üzerinde. Fakat asla uzun diye düşündürmesin izlememiş olanları. Zira cayır cayır akarken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Başrollerinde Birce Akalay (Önem Komiser), Olgun Toker (Polis Serdar), Şehsuvar Aktaş (Polis Hasan) ve Berna Öztürk (Hacker Sofia) yer alıyor. Önem, idealist bir komiser. Kadın cinayetlerini araştırmak için emniyet müdürlerinden bir şube kurulmasını talep ediyor. Elbette önemsenmiyor bu istek. Evet, yerine getiriliyor ama emniyetin bodrum katında, arşivden bozma dandik bir bölümde ve gözden düşmüş, görevinden el çektirilmesine ramak kalmış iki polis memuru veriliyor yanına. Önem'i yıldırıyor mu bu mobbing? Elbette hayır! Çatır çatır çalışarak, sanıyorum spoiler olmaz, her cinayeti çözüyor ekibiyle. Kurulan bu şubenin böyle el ucuyla hazırlanıyor olması, günümüzdeki kadın cinayetlerine bakışı anlatması açısından müthiş gerçekçi kabul edersiniz ki. Herhangi bir caydırıcılık yok zira. Bir kravat, biraz mazlum davranış, saldırganların salıverilmesine neden oluyor. Gidense gittiğiyle kalıyor yazık ki...
Birce Akalay'ın Kuş Uçuşu'nun ardından 2022'ye damgaya vurduğu dizi oldu benim için Mezarlık. Dizinin o karanlık atmosferine -kabul ederim tahammül etmesi zor bir atmosfer- en çok uyan kısmı müzikleri. Konudan dolayı yeterince gerilmiyormuşuz gibi bu müzikler de tam olmuş yani! Elbette ironi yapıyorum güzelliğine. Yukarıya eklemeyi unutmuşum, buraya saplamayı yapayım, IMDB notu 7.8/10. Hak ediyor. Dizinin sosyal medyada viral olan ve yukarıda da paylaştığım, o "beni kurtarın şiddet görüyorum" el hareketini bile hepimize yeniden hatırlatmasının hatrına bile izlemeye değer olduğunu düşünüyorum. Biraz evvel dediğim gibi ikinci sezonu gelir mi bilmiyorum, keşke gelse. Burada diğer hatırlayacağımız husus ise İstanbul Sözleşmesinin ne kadar gerekli olduğuydu. Bir kadının, yalnızca kadın olduğu için yaşıyor olduğu o şiddetin, cinsel olsun olmasın, önlenebilmesinin yolunun İstanbul Sözleşmesinden geçtiği umarım bir gün devlet tarafından da fark edilebilir. Zira birilerinin sulandırmaya, görmezden gelmemeye çalıştığı şey şu; kadın cinayetleri, bir insanın yalnızca cinsiyetinden dolayı yaşamak durumunda kaldığı bu olaylar, siyasidir. Siyasetin yalnızca bir uygulamayla müdahale etmeye çalıştığı durumlar, bir uygulama ile çözülmüyor. Yetersiz kalıyor. Lütfen, lütfen, sıra başkalarına gelmeden daha ağırlaştırılmış, daha caydırıcı cezalar gelsin ki kimsenin arkasından ah vah etmek durumunda kalmayalım. Diziyi destekleyin, izleyerek destekleyin, konuşarak destekleyin, susarak kapanmasına ve özellikle normalleştirilmesine izin vermeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎