İçim ezildi bu kitabı okurken benim. Okuduğum en acı, en çok kızdığım, bitince en hırçın şekilde kapağını kapattığım Livaneli kitabıydı. İnsanların doğaya, çevrelerine, birbirlerine ve diğer canlılara karşı ne kadar acımasız olduğunu anlatır gibiydi. Bir de diktatörlük konusu var. Küçücük hayatlara dışarıdan yapılan müdahalenin, baskının, yönetme arzusunun nasıl zehirli bir ok olduğunu düşündüm kitap boyunca. Yaratılan hayali düşmanlar, senden olmayanı terörist ilan etmeler, sonra şiddete yönelmeler... Kana işleyince bünyeden çıkmayan kötülüğün çevredekilere de sirayet ediyor olması çok üzücüydü. Küçük bir ada var kitapta, bu adada da sınırlı sayıda yaşayan insanlar var. Sabık bir devlet başkanı bu adaya geliyor ada sakini olmak için ama kanına karışan diktatörlük onu adayı küçük bir devlete çevirip yönetmeye sevk ediyor. Hayvanlara, insanlara, ağaçlara, adada kendisi dışında canlı olan her şeye terörist gözüyle bakıyor. Lüzumsuz şekilde Kenan Evren'i düşündüm kitabı okurken. Okuduğum satır aralarında sabık devlet başkanının yüzü hep oydu. Askeri geçmişi ve ihtilal sonrasında devlet başkanı olması falan ortak özellikleriydi. Belki Livaneli de yazarken onu düşünmüştür. Bilmiyorum. Beni mutsuz etti bu kitap. Yine de mutsuzluğu bile güzel Livaneli'min :) Kitabın bendeki baskısı Doğan Kitaptan, 200 sayfa ve 22 TL. Okuyun, siz de sorgulayın, sinirlenin, üzülün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎