Aylık yazılar #mart

Fark ettim ki bir süredir Galatasaray'dan başka bir şey konuşulmamış blogda. Galatasaray'ın tadı tuzu kalmadı bu ara malumunuz, ben de dedim biraz döküleyim, mızımak, ağlaşmak serbest olsun bu yazıda. Başlıyorum.
  • Bu aralar televizyonda en çok Survivor izliyorum. Haftanın üç günü üçer saatten 9 saatim heba oluyor. "Ama keyif alıyoruuuğğm" kafasıyla baktığım için de suçluluk hissetmiyorum. Bu sene açık ara ünlülerden taraftayım. Gönüllüler ekibinde Turabiye ve Sahra ikilisine tahammülüm sıfırın altında olduğundan ünlülerin yaptığı hiçbir şey batmıyor. İzliyoruz, mutluyuz. Ay bi de sürekli izledikçe "yaz gelse de ben de bunlar gibi yansam" diyorum. Herkesin derdi başka tabii, evet.

  • Geçtiğimiz hafta sonu Da Vinci's Demons başladı. İkinci sezon da ilki kadar temposu yüksek geçerse efsane iş olur. O Da Vinci'nin sevdiceği olan hanım kızımız çok güzel kız ya. Dizi tatildeyken unutmuşum. Dün görünce tekrar hatırladım.

  • Dizi derken How I Met Your Mother'ın bugün yayınlanan bölümünden sonra tek bölüm kaldı. Benim dizi finallerinde en ciddi ağlama olayım Friends'teydi. House'ta ağlamamıştım pek. Hüzün vardı ama daha çok gururla karışık mutluluk vardı sanırım. Friends'in 10x23 ve 10x24'ü birleştirmişlerdi ve o iki bölümde gerçekten ağlamaktan içim çıkmıştı. Şimdi aynı potansiyeli Himym finalinde görüyorum. Anne çıkmıştı, çıkacaktı, tüm hikaye Barney'nin üzerine kuruluydu, Ted Robin'den bi türlü kurtulamadı diye sızlanmalı zamanlar geçirse de dizi, çok tatlı bir final bizi bekliyor muhtemelen. Özellikle önceleri gelen spoiler ve fotoğraflar anneyle ilgili kötü bir finalin bizi beklediğini gösteriyor. Geç bulduk çabuk kaybettik resmen. Ağlamalı olacak net belli.

  • Laf dönüyor dolaşıyor yine benim takımlara geliyor. Bu sene teknik direktörden yana yüzüm gülmedi. Önce Fatih Terim bizi bırakıp gitti. Bıraktırıldı değil, bıraktı. Fatih Terim ile ilgili fikrim hala net. Milli Takım konusunda bu kadar diretmeseydi, ama birinin zoruyla ama kendi isteğiyle, kimsenin onu göndermeye gücü yetmezdi, hepimiz arkasında olurduk. Mancini de iç sahada ne kadar iyi olursa olsun sahaya çıkardıkları hala bizim Galatasaray'ımıza benzemiyor. Öbür tarafta da Moyes diye bir adam getirdiler. Adam 1963 yılında (evet googleladım. yo bide bunun doğum gününü ezberlicem :@) Manchester United'a tepki olarak doğmuş sanki. Adını anıp sinirlenmek istemiyor ve devam ediyorum.

  • Son günlerde en çok Sıla dinliyorum bir de eski şarkılar tabii ki. İçimdeki 90's pop aşkı ölmüyor, ölemiyor. Geçen akşam mesela 7-8 kere Leman Sam'ın aşkımdan vazgeçme şarkısını dinledim. Bu kadar olur. Enfesti. Özlemişim. Hızımı alamadım telefona da indirdim. İş yerinde de dinliyorum bol bol.

  • Dünyada en çok kızdığım şey muktedir olanların ellerindeki kudreti kullanarak yasaklar koyması. Twitter yasağından bahsediyorum. 2014 yılında neyin yasağı Allah aşkına? O kadar program var, değiştirmek için o kadar yöntem var. Neyi, kime yasaklıyorsun? Aklı başında bir insan bu kadar ısrarcı olmaz. Neyin inadı yapılıyor anlamış değilim. Çok değil 2-3 sene evvel, hemen hemen aynı tarihlerde blogger.com kapatılmış, sonrasında açılmıştı. Bugünlerde de benzer durum twitter için mevcut. Kim yapmış olursa olsun, ne amaçla olursa olsun bana doğru gelmiyor kısıtlanmak, kısıtlanmaya çalışmak.

  • Düğün Derneğin 30 dakika uzun haline gidecektim, baskı ve şiddet nedeniyle vazgeçtim. İnternete düşünce arşive tabii ki atacağım. Tıpkı İşler Güçler gibi, tıpkı Çalgı Çengi gibi, tıpkı Kardeş Payı gibi...

  • Kardeş Payı demişken, bloga yazdığım hemen hemen her dizi boka sardı. Maşallah dediğim üç gün yaşıyor. Bu yüzden pek dillendirmek istemiyorum ama enfes iş. İzlerken gülerek insanlıktan nasıl çıkılır onu gösteriyorum.

  • Kayserispor maçından sonra kurduğum cümle: bu takım beni alkolik yapacak :(

  • Her şeyin ötesinde uzaklarda varlığıyla mutlu eden biri var. Masallardaki kaf dağının arkasındaki mutlu hayatlar gibi onunla kurulacak geleceği düşlüyorum. Var olmadığını, olmayacağını, olamayacağını düşünmektense, böyle pembe pembe düşünmek bana daha çok yakışıyor. Sonunda ne kadar üzüleceğim umurumda bile değil.

  • Önce insan olun, sonra sağlıklı, sonra da sevin. Ve "O" şarkıyla da son noktayı koyayım. "seni bir ömür beklerim." 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎