Dedemin İnsanları | 2011

Çağan Irmak bir film yaptıysa, hele ki bu film aile filmiyse, mutlaka ama mutlaka Babam ve Oğlum ile kıyaslanır. Dedemin İnsanları, Çağan Irmak'ın kendi hayatından yazdığı, gerçek hikayelerle sahip, yine şahane bir aile filmi. Babam ve Oğlum kadar duygusal değil, ama duygusal. Yer yer komedi figürlerine de rastlamak mümkün. Tam dram olmamış da dengeyi yakalamış Çağan Irmak bu kez. Bize düşen izlemek ve izlemeyenlere önermekse eğer, buyurun içeriye.

Ekselansları!

100 kupa finali, 70 şampiyonluk! Şahane misin adam? Müthiş misin?

Gülhan'ın Galaksi Rehberi

Şu televizyona çıkan adem oğullarının içinde özendiğim biri varsa bu Gülhan Şen'dir. Net! Kendisini tanımayanlar için özet geçiyorum; Gülhan Şen Tv8'de, başlıkta gördüğünüz, Gülhan'ın Galaksi Rehberi adlı programı yapan hatun kişisidir. Güzel gülümsemesi, candan sıcak tavırlarıyla kendisini izleyenlerin gönlünde taht kurmuştur ayrıca. Gülhan'ın, Afrika'dan Amerika'ya, Avrupa'dan, Uzak Doğu'ya kadar gezmediği yer kalmadı sanırım. Yukarıdaki fotoğraf Gülhan'ın kendi sitesinden alındı. Şikago turunda, Willis Tower'daki özel bölmede çekilmiş bir fotoğraf. Başta tereddütle çıksa da o bölmeye, sonradan böyle artistik pozlar vermeyi de ihmal etmedi :) Özetle, Gülhan iyidir, güzeldir. İzin günlerim cumartesi olduğundan ve programının yeni bölümü de cumartesi sabahları 11 civarı yayınlandığından keyifle izliyorum ve size de öneriyorum.

Günlerden Galatasaray vol. 8

akıl? fikir?
Aslında Elmander'e çok güzel şeyler yazacaktım. Maç boyunca yaptığı hareketler tam bir forvet oyuncusunun yapması gereken şeylerdi. Sivasspor gibi kapalı oynayan bir takımın kilidini açmasını çok iyi bildi. Engin'in gördüğü kırmızı kartta yukarıdaki hareketi yaparak takdir topladı. Ama gel gelelim, Engin'e o hareketi yapan Elmander, kendisi de kırmızı kartı görerek oyun dışında kaldı. Elmander'in gözü, ayağını bastığı adamda olmasa bile, arkadan yapılan ve ayağa basılan bir pozisyon olduğu da maalesef gerçek. Şimdi takımın en iyilerinden olan fotoğraftaki iki futbolcu, Fenerbahçe maçında büyük ihtimalle sahada olamayacaklar. Sahada olan sahada kalır, fakat bu kadar önemli bir periyotta, sakatlıklarla uğraşırken, görülen fevri kartlar, alınan cezalar can sıkıyor. Tüm bunların dışında, özellikle Fenerbahçe'nin puan kaybettiği haftada Milan ve Engin'in attığı gollerle galip gelmek güzel. Trabzon da Beşiktaş'a puan verirse, bu haftayı güzel bitiririz.

Yazıklar olsun Barney!

Kimse ama Robin yæææ demesin arkadaş. İzlemeyenler vardır belki hala, onun için spoiler kasacağım. İçeri buyurun.

Barcelona'yı sevmeme sebebi;

Yer: Wembley 
Tarih: 28 Mayıs 2011 
Organizasyon: Şampiyonlar Ligi Finali
Sana laflar hazırladım Barcelona! Neden 6 ay sonra peki? Bilmiyorum. Yukarıdaki fotoğrafı yeni gördüm, üzüldüm, yüzüm düştü, kıyamadım :/

Dün basket maçı izledim ben.

siz ne güzel bi takım olmuşssunuz böyle..
Böyle yazınca başlığı sıradan gibi geliyor dimi? Öyle değil işte. Benim basketbol izlemem hapşırırken göz kapağını açık tutabilmek gibi, kendi dirseğine dilini değdirmek gibi imkansız bir olaydır. Neden basketbol sevmiyorsun diyen arkadaşlara futbolcuyum ben, boy kompleksim azıyor gibi cevaplar verdiğim görülmüştür. Dün akşamki Galatasaray-Asseco Prokom maçı için de geçerliydi bu tabii. Birkaç defa açıp değiştirmenin ardından uzatmalarda artık bu heyecandan kendimi geri tutamayacağımı fark edip bıraktım kumandayı.  Karşı tarafın kaçırdığı serbest atışlarda gol olmuş gibi sevindim, bizimkilerin kaçırdığı serbest atışlarda yastığı yumrukladım. TBL maçlarını hala izlemem ama Euroleague maçları benden sorulsun artık! Her branşta, armanın olduğu her yerde, yürüyedur Galatasaray'ım!

İyi ki varsın sen Bülent Korkmaz!

Çok sevmek, çok değer vermek, Galatasaraylılığı, Galatasaray'ı ondan öğrenmek. Onun gözlerindeki hırsı, takımını sahiplenmesini, en zor zamanlarda bile gözünü kırpmadan göreve koşmasını görerek futbolu sevmek.. Birileri teknik direktörlüğüne laf ededursun, bitanedir Büyük Kaptan! Candır! Bugün de doğum günü. İyi ki varsın serisinin en kıymetlilerinden o. Pankartta da dediği gibi, bu hayat burada başladı, burada biter! İyi ki doğdun Bülent Korkmaz!

If tennis is a religion..

then Roger Federer is its God! (Eğer tenis bir dinse, Federer tanrısıdır!)
Barclays ATP World Tour Finals; Ekselansları 2-0 Nadal. Ve Nadal bana sadece Federer'in yanında sempatik geliyor. Birlikte verdikleri röportajlarda falan...

Günlerden Galatasaray vol.7

Derbilerde favori taraf kazanamaz bu genele yayılmış bir olaydır Türkiye'de. Tabii ki bir Galatasaraylı olarak favorim Galatasaray'dı. Ama mantıken düşündüğüm zaman da Galatasaray'ın Beşiktaş'a nazaran daha iyi bir takım olduğuna kanaat getirmiştim. Skor tahmini yaptığım her yerde de 2-1 kazanacağımızı yazmıştım. Oysa dünkü maç sonu belli bi maçtı adeta. Sabaha kadar da oynansa, doksan oyuncu değişikliği de olsa, bizim kalede Muslera, ilerideki adamlarda da o durgunluk oldukça 0-0 bitmeye mahkum bi maç oldu. Maçın en güzel tarafı, Semih ve Muslera'nın şahane oyunlarıydı. çArşı'nın açtığı pankart ve üşürken yalnız değilsiniz anafikirli soyunma olayları da şahaneydi. Birileri şov olarak göredursun, tribünde yapılmış her koreografi, toplu hareket beni mutlu ediyor. Deplasman yasağı zırvası olmasaydı, Galatasaray'ım da pekala bu işe ortak olacaktı. Rezil ettiler futbolu. Yazıklar olsun!

Canım cicim doktor

ilaç içtikten sonra na böyle oluyorum ben :/
Kötü, karamsar şeyleri çok yazmak istemem. Blogda da yazdığım yazıların içinde %1-2 civarındadır bu yazılar. Çok çok kötü bişey olursa, yazıyorum rahatlıyorum kafasıyla yazarım hatta. Hastalık, tahliller, sonuçlar, doktorlar... Bunları alt alta yazınca kötü, kapkara bi tablo çıkar normalde ama yok işte. Bugünlerde durum hiç de öyle değil :) Doktor deyince, tahliller deyince, hastalık deyince somurtmak yerine gamze gamze gülüyorum :)

Paulo Coelho der ki;

"Hayat bazen insanları birbirleri için ne çok şey ifade ettiklerini anlasınlar diye ayırır."

Eğer Coelho haklıysa, ki kendisi bu işin ustalarındandır, hayattan ricam, ayran içmeden de ayrı düştüğüm insan(lar)la beni bi an önce kavuşturmasıdır. Valla anladım, bi daha yapmicam :(
ps: Fotoğraf? içimden geldi, özel bi sebebi yok. 

Hayallerimdeki ev #4

Mutfağı da böyle olsun. Dar, koridor tipli, mümkünse yanda küçük bi yemek masası bi kaç sandalye olan bölümle Amerikan mutfak şeklinde. Evet, dar olacak arkadaş. Öyle mutfakta doksan kişi olmaz. Ben girerim yemeğimi yapar, çıkarım. Ben sığdıktan sonra gerisi sığmasa da olur.

Vicky Cristina Barcelona ~ Barselona | 2008

Javier Bardem ile Penelope Cruz'un belki de evlenmelerine sebep olan iş bu film. Bu filmin ardından başlayan ilişkileri bu senenin başında yanlış değilsem evlilikle nihayete erdi. Zaten Woody Allen filmlerinde illaki aşk olur ve tabii Woody Allen'ın içinden şehir geçen film yaptığında o şehre aşık olmanız kaçınılmazdır. Geçtiğimiz günlerde Paris'te Geceler filmini yazmış ve hemen hemen benzer cümleleri kurmuştum. Woody Allen Barselona fonlu bu filmi ise 2008 yapmış. 

Aylık yazılar #Kasım

Bu yazıyı tam da 11-11-11 tarihinde ve saat 11'de yazmaya başlamam 0.0 yok la yok inanmayın böyle şeylere. Hurafe hepsi. 2001 yılından beri 10 senedir bu tesadüfleri yaşayıp duruyoruz oldu mu bişey? Olmadı. Bugünü atlattık mı tamam işte. Zibilyon tane komplo teorisi üretildi hiç biri de gerçek olmadı. Bugün de bişey olmayacak. Şimdi herkes sakin olsun ve yazıyı okumak için devamını oku linkine tıklasın :)

Bayram?

I ıh... Eksik yanım tamamlanmadan ne bayram bayram gibi geçecek, ne doğum günlerinin bi önemi olacak, ne de sevgililer günlerinin... İnsan özel günlerde daha da buruklaşıyormuş. Onu öğrendik. Onsuzluğun bile bişeyler öğretmesi züğürt tesellisinden ziyade, duyulan özlemin göstergesi değil de nedir?


ps: Bayramda bile çalışıyom ben yeaaa

Günlerden Galatasaray vol.6

"ama elleri de çok küçük yææææ"
Bir maç nasıl yönetilir, iyi yönetilen maç nasıl keyifli olur onun dersi verildi cumartesi akşamı Mersin İdman Yurdu maçında. Fırat Aydınus sayesinde bu sezonki en heyecanlı maçlardan birini izledik. Gelin görün ki, ironinin de en büyüğü yaşandı. O kadar pozisyon olan, penaltı olan, keyifli ve heyecanlı geçen maçında gol olmadı! Şanssızlık mı dersiniz, beceriksizlik mi dersiniz, kısmetten öte köy yok mu dersiniz bilmiyorum. Ben maçın üzerinden 3 gün geçmesine rağmen hala üzülüyor ve sinirleniyorum. Fenerbahçe puan kaybettiğinde, puan kaybetme lanetimiz devam ediyor sanırım. Tam puan farkı bire düşecek, bi adım daha yaklaşacağız liderliğe derken, en golsüz bitmemesi gereken maç gidip golsüz bitiyor ya, ben üzülmeyeyim de kimler üzülsün.

Midnight in Paris ~ Paris'te Geceler | 2011

Woody Allen eğer içinden şehir geçen bir film çekerse, filme de, içinde geçen şehre de, karşı koyamazsınız. Üstelik çekmeyle kalmayıp senaryosunu kaleme alan kişi de Allen'ın ta kendisi. Masalsı anlatımının yanı sıra daha önce Barcelona ve Manhattan filmlerinde yaptığı şeyi bu kez de Midnight in Paris'te yapmış. Fransa'yı çok sevmeyen -İtalya'cıyım ben- beni bile etkilemeyi başardığını söyleyebilirim.