Bayan Devlin'in Günlüğü | Christi Phillps

 
İngiltere'de paralel olarak ilerleyen geçmiş ve bugünün hikayesi anlatılıyor. İngiltere'nin en önemli tarih akademilerinden birine konuk öğretim üyesi olarak gelen Claire, yazacağı makale için Doktor Devlin'in günlüğünü araştırmaya başlar. Araştırdıkça da, dönemin İngiltere'sinde, saray insanlarını öldüren bir seri katilin varlığını görür. Olayların çözümlendiğini ve Doktor Devlin'in aslında çok daha önemli biri olduğunu fark eder. Sürükleyici bir kitap olmakla birlikte tam manasıyla da bir roman. Aşkı, entrikası, katili, nefreti, hepsini içinde barındırmış. Bu tarzı sevenler için biçilmiş kaftan. Kitap 520 sayfa ve 25 TL'den satışa sunulmuş.

Kupalardan Ziraat #1

Geçen sene kupadan erken elenince, bi ritüel başlık bulmamışım demek ki Türkiye Kupası başlığım bu olsun istedim. Kupalardan Ziraat, kötü olmadı sanırım. Bu sezon kupasız geçen 8. sezon olacak eğer alamazsak. İlk maçımız Arena'da ağırladığımız Balıkesirspor maçı, iki ayaklı bir maç oldu. İlk yarı ve ikinci yarıyı ayırt etmek gerek. İlk yarıda, kendini ispat etmesi gerekenler-yedekler, pasif kalırken; rölanti oynasa niye öyle oynadın diye sorulmayacak adamlar-as takımlar, daha aktifti. İkinci yarıda ise sanırım devre arası fırçasını yemiş olacaklar ki, nerede olduklarının farkına vararak daha arzulu oynadılar. Bunun ekmeğini yiyecek olan biz değiliz, kendileri. Ki yediler de, golleri atıp skora ulaşan isimler Sercan, Aydın, Ceyhun ve Elmander oldu. Galatasaray ilk maçını 4-1 kazanarak kupada üst tura yükseldi. Kupa devam ettiği sürece yedekler hazır kalacaktır. Bu yüzden sonuna kadar yürümemiz süper olur. Öyleyse; yürüyedur Galatasaray!
ps: Sercan...................... (bknz. gol sevinci)

Aylık yazılar #kasım

Yine bir aslında ayın ortalarında yazılması gerekip de ay sonunda yazılan aylık yazıyla karşınızdayım. O nasıl düşük bir cümledir diye düşünmeye fırsat bile kalmadan gündemi sıralıyorum. Hala Ankara'dan haber bekleme modunda olduğum için, açılış, Ankara'ya sıraladığım laflar, diziler, filmler, müzikler, Galatasaray ve kapanış yazımızın programı olacak. Pek kasvetli buralar. Yazının belki de en eğlenceli tarafı, yukarıda gördüğünüz burunluk fotoğrafı. Başlıyorum!

Günlerden Galatasaray vol.13

Fatih Terim bu takımın başına 3. kez geldiğinde demişti ki; "puan da kaybetse herkesin gurur duyacağı bir takım yaratacağız." Galatasaray'da benim haftalardır gördüğüm bu. Puan da kaybetse, yense de, arkasında durulacak bir takım görüntüsü çiziyor. Bize düşen de arkasında durmak oluyor. Takımda dikkat çeken bir başka durumsa, tek top oyununu çok başarılı oynamamız. Dün akşam Elazığspor, pardon Sanica Boru Elazığspor, karşısında deplasmandaydı Cimbom. Şükürler olsun puan kaybetmeden de döndü. Şükürlerin en büyüğü de Felipe'ye gitti tabii. Muslera, penaltıya sebebiyet vermekten kırmızıyı yedikten sonra, 3 oyuncu değişikliği de yapıldığından, kaleye Melo geçti. Penaltıyı kurtararak 3 puanı ve büyük ihtimalle de şampiyonluğu getiren adam oldu. Daha çok erken biliyorum ama, bu takım buradan bırakmaz şampiyonluğu onu da biliyorum. Mutluluktan uçalım biiiissss! Yürüyedur Galatasaray! Devamında bir sürpriz var.

Haftalık dizi yorumları | 19-22 Kasım

Bu hafta maç sebebiyle İşler Güçler'in ve sebebini bilmediğim şekilde The Big Bang Theory'nin yeni bölümü yoktu. Fakat cumaya kadar bekledim yeni yazıyı yazmak için. Çünkü daha önce söylediğim gibi Person of Interest'in günceline yetişmek istiyordum. Yetiştim de. Önce How I Met Your Mother'ın yeni bölümünü yazacağım; sonra da iki dizimiz izinde olduğu için Person of Interest'e güzel bir bakış atacağım. Devamı için uyarıyorum; yazının bundan sonrası izlemeyenler için ciddi ipuçları içerecek. Ona göre devam edin ya da durun. Başlıyorum.

Şampiyonlar Ligi vol.5

(Derin bir nefes...) Çok uzun zamandır şöyle doya doya Şampiyonlar Ligi yapamamıştı Galatasaray. Fırsatını bulmuşken sonuna kadar tadını çıkarmak farzdır. Galatasaray dün keyifli gibi bir oyunla, tek golle, çok da kasmadan istediğini almayı başardı ve yola devam dedi. Galatasaray - Manchester United maçında orada olamadığım için çok üzgün olsam da, maçı kazandığımız için çok çok mutluyum. Her galip gelinen maçtan sonra yapmak isterim bu fotoroman işini malum. Manchester United da sempati beslediğim bir takım olduğu için ve de galip geldiğimiz için; en çok da bu maçı arşivimin en güzel parçalarından birisi yapmak istediğim için devam ediyorum.

To Rome With Love ~ Roma'ya Sevgilerle | 2012

Woody Allen'ın adını ve İtalya'nın başkenti Roma'yı görüp de filmi izlememe gibi bir lüksüm elbette olamazdı. Yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı daha önceki şehir filmlerinde; Paris, New York ve Barcelona'da olduğu gibi (Londra filmlerini henüz izlemedim) Roma'da da yine en güzel mekanları, en güzel görüntüleri bulup önümüze altın tepsisiyle sunmuş Woody Allen. Filmi geçtiğimiz günlerde izledim bloga yeni sunuyorum. İzlememiş olanlara spoiler'ı eklentinin içine gizleyeceğim teminatını verdikten sonra da filmin analizine başlıyorum.

Haftalık dizi yorumları | 12-16 Kasım

Baştan uyarayım, bu yazıda How I Met Your Mother'ın, İşler Güçler'in ve The Big Bang Theory'nin yayınlanan son bölümlerinden bahsediliyor. Eğer spoiler yemekten hoşlanmayan biriyseniz ve dizilerin yeni bölümlerini izlemediyseniz, yazar burada sizi devam etmemeniz konusunda uyarmakla birlikte, devam etmeniz halinde sorumluluk almayacağını da söylüyor. Yani demem o ki, izlemediysen devam etme, zira ben içeride dizilerden sahnelerden tut da bölümde ne anlatıldığına dair birçok şey yazacağım. Uyarımı yaptığıma göre, yazıya başlıyorum.

Günlerden Galatasaray vol.12

Benim aklım bile Cluj maçından beri Manchester United maçında olduktan sonra.........
ps: tutan totemi bozan kafama edeyim kafama!

What To Expect When You're Expecting ~ Dikkat Bebek Var | 2012

Birkaç senedir, birçok ünlü ismi içinde barındıran filmler izliyorduk romantik komedi türünde. Valentine's Day, New Years Eve, Love Actually falan bu türe giren filmlerdi benim gözümde. İşte bu filmlerin bu seneki ayağı What To Expect When You're Expecting oldu. Jennifer Loper, Cameron Diaz, Chace Crawford gibi isimlerle çekilen kalabalık bir casta sahip, sevimli bir romantik komedi filmi olmuş. Adından da anlaşılacağı gibi, hamilelik, ebeveyn olmak ve bebekler üzerine yapılmış; tabiri caizse bir "kız filmi". Bu tarzı beğenen bu filmi de beğenir. Öyleyse filmi anlatmaya başlıyorum.

Galatasaray Tv - Sessiz Sinema e02

İki hafta önceki ilk bölümün ardından bu hafta da ikinci bölümüyle yayınlandı program dün gece. Yine Hasan Şaş ve Ümit Davala jüri oldu. Bu haftaki konuk oyuncu Gökhan Zan'dı. Altı futbolcumuz sarı ve kırmızı takımlara ayrıldı. Bu hafta kırmızı takımda Hamit Altıntop, Aydın Yılmaz ve Ufuk Ceylan; kırmızı takımdaysa Yekta Kurtuluş, Engin Baytar ve Ceyhun Gülselam vardı. İlk programda acemilik çıkmış olacak ki bu program oyunun kuralına daha uygundu. Ama tabii her şeyin ilki güzeldir. Dekor falan yeniden düzenlenmiş, posterler asılmış. Ortam şahaneydi bu kez. Sarı takımın kazandığının spoilerını izlemeyenlere verip, bu bölümden ayrıntılara ve bölümün komple videosuna geçelim.

Dilenmenin dibine vurmak

Şimdi ben bu yazıyı yazdım, bu fotoğrafları ekledim diye çok ağır surat asmalara maruz kalacağım biliyorum. Gel gelelim ben bu blogu biraz içimi dökeyim diye tutuyorsam, en çok da arşiv amacıyla tutuyorum. Bir gün geriye dönüp baktığımda bu adamı hatırlamazsam, bugünü anmazsam, kendime gol atmış olur muyum olmaz mıyım? Bence olurum. O halde geleneksel Chicharito dilenme seansımız başlasın!

Taare Zameen Par ~ Yeryüzündeki Yıldızlar | 2007

3 Idiots ve My Name Is Khan'ın ardından üçüncü Bollywood filmimi oldu Yerdeki Yıldızlar. Aamir Khan'ın filmlerine olan takıntım bu filmle daha da ilerlemiş bulunuyor. 3 Idiots'a yorum bırakarak bu filmi izlemelisin diyen pespembe'ye teşekkürü borç bilirim. Sayesinde arşivim çok hoş bir filme daha sahip oldu. Filmi çok sevdim. Yine hikayesini iç ısıtan şekilde işlemiş bir film var karşımızda. Ve tabii ki yine Aamir Khan'ın gülümseten, sevimli oyunculuğu. "Her çocuk özeldir" mottosuyla önümüze sunulan filmi yazının devamında ayrıntısıyla yazmak niyetindeyim. Bakalım neler çıkacak. Başlıyorum

İçimde Kızıl Bir Gül Gibi - Ayşe Kulin

 
Bir günde bitirdiğim kitaplar listesine zirveden giren kitap oldu. Ayşe Kulin'in gençlik günlerinde Nazım Hikmet'le tanıştığı zamanlardan başlayan kitap, Nazım'ın Kulin'in hayatına dokunuşlarıyla devam ediyor. Kitapta yer yer duygulandım, yer yer gülümsedim; kimi zaman anneliği, kimi zaman evlatlığı, kimi zaman eş olmayı okudum. Bir şairin şiirleriyle bir insanın hayatının nasıl örtüşebileceğini, yani şairin nasıl gerçek şeyler yazdığını okudum. Kulin'in yazdıklarının arasına serpiştirdiği Nazım şiirleri sayesinde bir an olsun kopamadım kitaptan. Mutlaka okumanızı tavsiye edeceğim kitapların başında geliyor İçimde Kızıl Bir Gül Gibi. Kitap 118 sayfa ve 9 TL'den satışta şu an.

Günlerden Galatasaray vol.11

Hani galip geldiğimiz günler uçuş uçuş oluyorum, bloga onlarca fotoğraf ekleyip hiç başka maç oynamayacakmışız gibi galibiyet goygoyu yapmak istiyorum ya, işte puan kaybettiğimiz maçlarda da, beraberlik bile olsa, bunalımlardan bunalım beğeniyorum adeta. Dün oynanan futbolu yorgunluğa bağlamak istiyorum çünkü takımımın ruhunu ortaya koymadığını kabullenmek zor geliyor. Konduramıyorum. Yine de olumlu şeyleri görmeye çalışıyorum. Mesela bizim artık Hakan'dan başka bir sol bekimiz var; Riera. Mesela Melo'nun yokluğunda unuttuğumuz birini yeniden hatırladık; Yekta. Mesela yine puan kaybettik yine lideriz. Belki de bu olumlu yönleri düşündükçe taraftar olarak biz şımarıyoruz. Aynı durum futbolcularda da geçerli. Geçen sene Florya'da bir kutlama yapılmıştı, normal ligin bitmesine yakın, Fenerbahçe maçından sonra. O kutlamanın ardından bir konsantrasyon bozukluğu yaşanmış ve playofflarda da riskli sonuçlar alınmıştı. Cluj galibiyeti o etkiyi yarattı hepimizde bence. İki lafım var sonra bitiriyorum. İlki; beraberliğin sorumlusu benim. 3 maçtır denediğim bi totem vardı onu yedim bu maçta ve gitti 2 puan. Affola :( İkinci lafım da Nobre'ye. Bi defolup gitmedin şu memleketten de kurtulamadık senden ulan :( Başarılar gelir geçer, sen yine yürüyedur Galatasaray.
Ayrılık demir çubuk gibi sallanıyor havada
çarpıyor yüzüme gözüme
sersemledim

kaçıyorum ayrılık kovalıyor beni
yolu yok elinden kurtulmanın
dizlerim kesildi yıkılacağım

ayrılık zaman değil yol değil
ayrılık aramızda bir köprü
kıldan ince kılıçtan keskin

kıldan ince kılıçtan keskin
ayrılık aramızda bir köprü
seninle diz dize otururken de

6 Haziran 1960 / Nazım Hikmet

Haftalık dizi yorumları | 5-9 Kasım

Bu hafta How I Met Your Mother ve The Big Bang Theory gibi, geçtiğimiz hafta başladığım İşler Güçler de burada olacak. Üç dizinin de yeni bölümünden keyif aldığımı söyleyebilirim ki özellikle İşler Güçler'in ilk sahnelerinde... Neyse izlemeyenler olabilir buradan spoiler vermeyeyim. İçeride dibine vuruyoruz, ayrı. Öyleyse ben ağzımdan bir şeyler kaçırmadan kendimi yazının devamına atıyorum. İzleyenler gelsin, izlemeyenler izleyip gelsin arkamdan laf etmesin. How I Met Your Mother'ın 8. sezonunun 5. bölümünü, İşler Güçler'in 19. bölümünü ve The Big Bang Theory'nin 6. sezonunun 7. bölümünü yazıyorum. Buyurun;

Esrarengiz Yolculuk - Jonathan Harr

 
400 yıl önce İtalya'da yaşamış Caravaggio isimli ressamın hayatı ve resimleriyle ilgili araştırmalar yapan Francesca'nın ressamla ilgili bilgiler ve ressamın kayıp bir tablosunu bulmasını anlatıyor kitap. Büyük bölümü İtalya'da geçiyor (inşallah kitap filme dönüştürülür) ve İtalya'daki müzelerden, sokaklardan, meydanlardan bol bol bahsediliyor. Kitap biraz sanat tarihi biraz polisiye olmasına rağmen yabancı yer adları çok geçtiğinden midir nedir kendine bağlayamıyor. Çok akıcı diyemesem de, belli bir noktadan sonra yükselip okutuyor. Bende bu etkiyi yarattı en azından. Gerçek bir olaydan yola çıkılmış olması benim için en önemli ayrıntısı oldu kitabın. Jonathan Harr'ın kitabı daha önce Caravaggio'nun Kayıp Tablosu adıyla yayınlanmış, ben bu versiyonunu okudum. Kitap 264 sayfa ve 10 tlden satışa sunulmuş.

Şampiyonlar Ligi vol.4

Çok özlemişim şöyle Şampiyonlar Ligi'nde galibiyet almayı. O galibiyetle yeniden kafa tutmayı falan. Dün akşam alınan 3 puan, yalnızca bir maçı kazanmaktan çok daha fazlasını ifade ediyordu Galatasaray adına. Ciddi bir eşik aşıldı, büyük bir adım atıldı. Çünkü uzun süren bir galip gelememe serisinin ardından bu kez de seri galibiyetler almak, bu galibiyetlere Şampiyonlar Ligi'ni de eklemek, Galatasaray'ın yeniden düzlüğe çıkması anlamına geliyor. Özellikle canım United'ın da Braga'yı 3-1 yenmesinin ardından grupta ikinciliğe yükselmek sürpriz gibi, mucize gibi oldu. Burak'ın attığı 3 gol sonunda galip geldik. Bi tane de yedik ya neyse, nazar boncuğu olsun. Şimdi Braga deplasmanı ve United'la Arena'da oynayacağımız maçlar kaldı. Olur mu olmaz mı bekleyip göreceğiz. Şimdi yapacağımız şeyse galibiyetin tadını çıkarmak, ta ki Mersin maçına kadar... Yazıyı foto-romana çeviriyor ve devam ediyorum.

"Her Şey Güzel Olacak"

biri bana bu şapkadan alsın :(
Ne zamandır bloga şöyle güzel bir video düşmemişti. Romantik şarkı kliplerinde, konulu kliplere bayılıyorum. Böyle film gibi olacak ki şarkının duygusunun içine girebileyim. Ziynet Sali'nin son videosu Her Şey Güzel Olacak da tam bu kalıba uyuyor. Çok über sözleri olmasa da şarkının, videosuyla kendine çekmeyi başaran bir iş olmuş. Klip ve klipten birkaç ayrıntıyla yazıya devam ediyorum.

Haftalık dizi yorumları | 1-2 Kasım

Geride bıraktığımız hafta normal şartlarda How I Met Your Mother'ın yeni bölümü yayınlanacaktı. Gel gelelim New York'ta yaşanan Sandy Kasırgası sebebiyle, dizinin yeni bölümünün bir haftalık gecikmeyle yayınlanacağı açıklandı. Bize yine her diziden geriye kalan The Big Bang Theory oldu. Ama ben Tbbt dışında bu haftaya bir de İngiliz mini dizisi sığdırdım. Dizinin adı Hit and Miss. Biraz ayrıntı biraz spoiler vereceğim. Ama asıl spoiler 2 Kasım'da yayınlanan Tbbt'nin 6x6. bölümüne dair olacak. Bir de bu yazıya ufaktan İşler Güçler'i de katmaya karar verdim. Bu haftayla başlıyorum. Hadi bakalım.

Günlerden Galatasaray vol.10

Hani rakip takım hiç oynamadan balla falan gol atar, o leş oyuna rağmen maçı alır da sen de kıl olursun ya, hah işte o rakip takım dün Galatasaray'dı. Rakibin zayıf olmasına rağmen, çok da tatmin etmeyen bir oyunla sahadaydı takım, bilhassa ilk devrede. Ama uzun süredir bizi terk eden şans faktörü, çok yürekten çağırmış olacağız ki, bir gece ansızın geliverdi. Maçın henüz 11. dakikasında gelen Umut Bulut golü, bu haftanın Galatasaray adına rahat geçeceğinin sinyali oldu. Sonrasında yine Selçuk, onu bir nebze rahatlatacak golü attı. Üzerindeki baskının dağılacağını düşünüyorum ben. Selçuk demişken Burak, gol atamasa da asistiyle geceyi boş geçmedi. Nando'nun konsantrasyon eksikliği yaşadığı bir anda golü yediğimizi es geçmememiz lazım. Bazı adamların kredisi dünyalar kadar olunca hatasının da lafı olmuyor haliyle. Hatayı paniğe çevirmeyen adamsa sağ olsun İbb oyuncusu Zayatte oldu. Kendi kalesine attığı gol, maçın sonucunu belirledi. Galatasaray, Olimpiyat Stadı deplasmanında, İbb'yi 3-1 yendi. Allah bozmasın, nazarlardan saklasın. Yürüyedur Galatasaray!