Mahalle Kahvesi | Sait Faik Abasıyanık

Aldığım Sait Faik hikayeleri serisinin bitimine artık tek kitap kaldı. Çok ısınarak başlamasak da onu tanıdıkça okumak daha da keyifli geldi her kitapta. Mahalle Kahvesinde 22 Sait Faik Abasıyanık hikayesi bir de en sonra Orhan Veli'nin Sait Faik için Yaprak Dergisinde yazdığı bir pasaj var. İlk on hikayenin hepsi birbirinden güzel, sonraki on iki hikaye ve Orhan Veli'nin yazısı da çok keyifli ama ilk on hikaye benim daha çok hoşuma gitti. Bilmem Neden Böyle Yapıyorum ve Dört Zait bu kitap özelinde sanıyorum benim favori hikayelerim oldu. Bir gözlemden, basit, gündelik bir konudan hemen birkaç sayfalık bir hikaye uyduruveriyor Sait Faik. İnsanın adına hikaye ödülleri durduk yere verilmiyor tabii ki. Orhan Veli'nin onunla ilgili yaptığı tespit ise dört dörtlük, paylaşmadan geçemeyeceğim. Diyor ki; "Sait Faik bir mahalle çocuğudur." O mahalleye dair yazdığı her şeyi okutmayı başarıyor. Bana okutuyor en azından, hem de büyük keyifle! Kitabın bendeki baskısı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından, 134 sayfa ve 12 TL. Hikaye seviyorsanız, ıskalamayın.

Günlerden Galatasaray #23

Senelerce kazanamamışız ne gam... Böyle bir sezonda, her şey lehlerine dönükken, nefis bir oyunla ve tertemiz şekilde kazanmayı beklemişiz demek ki... Demek ki her beraberliğin, her mağlubiyetin kendi içinde bir anlamı varmış. Demek ki o sene hakikaten bu seneymiş! Maçın tamamında üstün bir Galatasaray oyunu vardı sahada. Belki ikinci yarının ilk on beş dakikasında fener biraz öne geçmiş olabilir, o kadar olur. Maçın ilk yarısında fener penaltıdan golü buldu önce. Devre olmadan Ryan'ın golüyle beraberliği sağladık. Aslında maçın ilk 10 dakikasında Henry'nin kaçırdığı goller gol olsaydı belki de farka gidecek maç biraz bizi yordu sanıyorum. İkinci yarıda Radamel'in gole çevirdiği penaltı ve maçın sonunda Henry'nin ARTIK ATMASI maçın 3-1'lik skorunu belirledi. Tüm hafta boyunca maçın sıradanlığı ve aslında neticede alınacak 3 puandan ibaret olduğu hem takıma hem taraftara pompalandı. Bu da sanırım işi psikolojik olarak çözmemize sebep oldu. Maç bittiğinde ise ortalık yangın yerine döndü, haliyle çok sevindik. Artık 20 sene falan diye tatava yapamaz suyun öbür tarafı. Galip gelerek 2. sıraya yükseldi takım. Şimdi dört gözle Trabzon'un kaybedeceği puanları bekliyoruz. Y Ü R Ü Y E D U R U N!

Gömülü Şamdan | Stefan Zweig

Zweig kitaplarının sonlarına yaklaşırken okumadığım hikayelerinden birisi olan Gömülü Şamdanı bitirdim dün gece. Başlarında çok akıcı gelmemişti kitap fakat sonlara doğru epey açılıp Zweig kalitesine yükseldi. Kitap Zweig'in atalarına saygı için yazdığı bir hikaye gibiydi adeta. Çünkü Yahudi bir kabilenin koruduğu kutsal bir şamdanı kendilerine saldıran başka bir halka kaybetmeleri ile başlıyor kitap. Şamdanın hatırasıyla büyüyen küçük bir çocuğun, Benjamin'in, yaşlılığında bu şamdanı yeniden topraklarına getirme çabasından bahsediliyor. Zweig'in de Avusturyalı bir Yahudi olduğunu düşününce, belki de intiharından önce bir nevi iade-i itibar yaptığını söylemek mümkün bu kitapla. Çünkü kitabın bir yerinde en çok inanan kavmin Yahudiler olduğunu fakat en zorlu hayatı da onların yaşadığını falan anlatıyor. Üç kağıtlı sonuyla kitaptaki tüm dini öğretileri bir anda tersine çevirerek tatlı bir ters köşe yapıyor diyerek merak fitilini de sokayım hadi :) Zweig'in dini bakış açısını denemek isterseniz adamınız bu kitap işte! Kitabın bendeki baskısı elbette İşbankası Yayınlarından, 120 sayfa ve 10 TL.

Günlerden Galatasaray #22

Dün akşam Malatya'yı konuk ettik. Galibiyet serisi 6 maça çıktı. Maç epey heyecanlı ve gergin geçti önce bunu belirtmek lazım. Malatya maçın özellikle ilk yarısında oyun oynamaktan çok Galatasaray'a oynamak çabasındaydı. Saçma sapan bir gerginlik içindeydi psikolojik olarak. İlk yarının bitmesine yakın Emre'nin penaltıyı alıp Adem'in de gole çevirmesiyle devreye önde girmeyi başardık. Sonra ise bir türlü ikinci gol gelmeyince panik baş gösterdi. En azından bende... Ha attık, ha atacağız derken süre de erimeye başladı. Bir noktadan sonra atmaktan vazgeçip yememeye bakıyorsunuz, puan kaybına gerek yok çünkü rakipler yine yeniden puan kaybetmişken... Gerçekten uzun süredir en gerildiğim maç oldu. Malatya'yı da kutlamak lazım oyundan hiç düşmediler. Umarım Trabzon ile oynayacakları eksik maçı da bu kadar üst performansla oynar ve kazanırlar. Liderle puan farkını (maç eksiğini şerh düşerek söylüyorum) ikiye düşürdük. Kupadan da elendik artık lige kitlenmek lazım. Umut ediyorum galibiyet serisine devam ederiz. Önümüzdeki iki deplasman Fener ve Sivas deplasmanları. YÜRÜYEDURUN!

The BroCode ~ Kanka Kuralları | Barney Stinson

How I Met Your Mother, muhtemelen benim izlediğim diziler arasında en fenomeni. Friends'ten çakılmış bilmem ne zırvalarına asla göz kırpmadan söylüyorum bunu. Zira Barney Stinson gibi gelmiş geçmiş en müthiş dizi karakterine sahip. Kaç dizi karakterinin bir değil tam iki kitabı var bildiğiniz?!
Diziyi izleyenler bilir, 10 sezon boyunca Barney'nin her konuda illa ki bir fikri vardır ve Ted'i oradan oraya sürükler durur. Ted'e sıklıkla kankalıkları üzerine yeminler ettirir, anlaşmazlıklarını bu kurallara göre çözer, ilişkilerini buna göre belirler falan... İşte BroCode istisnalar, cezalar, ihlal durumlarıyla birlikte 150 kuralı da ihtiva eden bir kitap. Yarım günde okuyup bitiriyorsunuz kitabı. Okurken de gözünüzün önünde hep Neil Patrick Harris var, yüzünüzde ise o muzır gülümseme... BroCode'dan sonra Barney'nin Robin'i tavlayıp evlenme teklifi ettiği (uuups diziden spoiler!) Playbook'u kısa zamanda edinip okumak planlarım arasında. Zira bazı şeyler hiç eskimiyor aksine, daha da kıymetleniyor! Kitabın bendeki baskısı Kurukafa Yayınlarından, 197 sayfa ve 18 TL. Kuşaktan kuşağa aktarılması gereken bu geleneksel kitabı sakın atlamayın! :)

Tatlı Rüyalar | Alper Canıgüz

Geçtiğimiz cuma günü iş yerime bir kargo ile geldi kitap. Kendisi okurken bana okuyup okumadığımı sormuş ve hemen sipariş edip göndermiş okumadığımı öğrenince. Acaba tam olarak nerede karar vermişti benle bu kitabı paylaşmaya fikri döndü durdu kafamda okurken...
Okuduğum ilk Alper Canıgüz kitabı Tatlı Rüyalar. Kendi tabiriyle "psiko-absürd romantik komedi". Bana okurken gerçeklik algımı kaybettirdi. Sıklıkla paralel evren olayını, yaptığım tercihler neticesinde belki de bambaşka bir Serap olduğumu/olabileceğimi düşündürdü okuduğum süre boyunca. İki evren arasında gidip geliyor hikaye. Servet Beyin olduğu evren ve Şevket Beyin rüyasındaki Hector'un olduğu evren. Şevket Bey uykusunun içinde Hector ile yer değiştirirken psikoloji profesörü Olcayto Fişek de kendisine rüyalarını yorumlama ve anlamlandırma konusunda yardımcı oluyor. Profesör de şahsına münhasır bir arkadaş. Onun üzerinden üniversite ve hatta yüksek lisans eğitimi ile sistemin içini boşaldığına dair sağlam eleştirileri var Canıgüz'ün. Araştırınca gördüm ki kendisi de Boğaziçi Psikoloji mezunuymuş, kendi gözlemleri illa ki vardır. Bazı okulların zaten böyle algı açmak gibi bir özelliği var ki Türkiye'de bu konuda başı çeken okul Boğaziçi'dir. Anlamlandıramadığım şeylerden hoşlanmamak gibi bir huyum vardır. Bu kitabı da çok anlamlandırabildiğim söylenemez. Fakat muhtemelen gönderen kaynaklı içimden yükselen bir sempati var kitaba karşı. Bence okuyun ama benim dışımda birkaç eleştiriyi daha değerlendirdikten sonra! Kitabın bendeki baskısı İletişim Yayınlarından, 186 sayfa ve 27,50 TL.

Günlerden Galatasaray #21

Üstteki 5 takımın 4ü birbiriyle maç yapmış ve berabere kalmışlar. Yine galip gelmek için tüm şartlar oluşmuş. Takım maçın hemen başında Soso'cuğumun defansa çarptırdığı topu gole çevirince yine güzel ve arzulu futbolla sonuca gitmeyi bildi. Maçın ilk yarısında Adem'in bulduğu 2 golle de maçın skoru 3-0 olarak tayin edildi. Alanya ile averaj farkının azaltılması adına daha gol atsaydık da işime gelirdi ama kısmette 3 gol varmış. Olsun, puan farkı olur. Kasımpaşa maçı özelinde konuşmamız gerekirse Mario'nun hırslı futbolu, Mariano'nun sezonun ilk yarısıyla siyahla beyaz kadar farklı performansı ve Adem'in Radamel'i hiç aratmıyor olması Galatasaray'ın rahat kazanıyor olmasının asıl sebebiydi. Fener deplasmanına kadar nispeten kolay bir fikstürü rahat geçtiğimizi söyleyebiliriz. Bir tek Malatya maçı kaldı ki o da Samiyen'de zaten, taraftar desteğiyle yine kazanacağız diye umuyorum. Şimdi hafta içi Alanya maçına odaklanıp kupadan da kopmamak için bi 3 gol de oraya yönlendirmek lazım. Y Ü R Ü Y E D U R U N!

Oscar Ödülleri 2020

Başlıkta bir hata yaptığımı fark ettim. Ben yazdığım yılı başlığa atıyor olsam da aslında bu bir önceki filmlerin ödülleri. Ödül töreni bu gece 4 civarı başlayacak. Ödüller gelmeden benim tahminlerim gelsin dedim. Tüm filmleri elbette izlemedim ama izlediklerim arasından kazanmasını istediğim, kazanacağını düşündüğüm filmler, yönetmenler ve oyuncuları sıralayacağım birazdan. Siz de izlediğiniz, şu film, bu oyuncu, o yönetmen daha iyi bence dediklerinizi yoruma bırakın, konuşalım. Öyleyse başlayalım mı? 

Bir İdam Mahkumunun Son Günü | Victor Hugo

Derdi olan kitapları seviyorum. Bu kitap da derdi olan bir kitap. Adından anlayacağımız üzere epey dertli hem de. Depresif hatta. Çaresizliği iliklerinize kadar hissettiriyor. Dönemin Fransa'sında idama mahkum edilen bir suçlunun son günlerinde yaşadıklarını kendi kaleminden okuyoruz. Kitabın depresif havasına çok kolay şekilde bürünüveriyorsunuz okurken. Yalnız suçlunun psikolojisini de değil, etrafındakilerin de karakterlerini anlatıyor. Nöbet tutan jandarmalar, gardiyanlar, diğer suçlular... Hepsinden birer parça alıyorsun okurken. Özellikle kızıyla vedalaşmak için getirdikleri sahnede hissettiğim duygu yoğunluğu çok başkaydı. İdam cezasını öyle çarpıcı şekilde protesto ediyor ve eleştiriyor ki Victor Hugo, idamın gerekliliği ile ilgili beni tereddüde düşürdü mesela. Bir insan nasıl büyük yazar oluyor, nasıl klasik yazılabiliyor, yetenek nedir işte bu kitapta görebiliyoruz. Kitabın bendeki baskısı İşbankası Kültür Yayınlarından, 136 sayfa ve 10 TL. Çarpılmak istiyorsanız denemenizi öneririm.

Günlerden Galatasaray #20

Rakiplerin puan kaybından sonra bu maçı almak şart oğlu şarttı. Radamel, Marcelo ve Mario'nun yokluğunda işlerin iyi gitmeyeceğini düşünenler vardı ama Belhanda ve Adem'in başarılı performanslarıyla takımda herkesin birbirinin yerini doldurabilecek kadar iyi olduğunu gösterdi. Aslında Hoca'nın sürekli ocak ayını işaret etmesinin sebebi bu; transferden ziyade takımın birlikte çalışıyor olması. Üç maçta üç galibiyet ile ilerliyoruz. Lider ile aradaki puan farkı 8'di 5'e düştü. Böyle devam edersek inşallah sonuca yine ulaşacağız. Zaten bu sezon, ilk yarıya rağmen şampiyon olursak bizi ligden dehleyecekler yeter çıkın gidin şuradan diye... Galibiyet gelince komiklikler şakalar, görüyorsunuz. Galatasaray dün akşam Kayseri'yi ağırladı. Dört golle ikinci yarıya namağlup devam dedi. Goller Adem, Ryan ve Soso'dan (x2) geldi. Ryan'ın golü tam jeneriklik goldü. Soso'nun ise ikinci yarıdaki hırsı çok kıymetliydi. Galibiyetin yanı sıra Henry'nin dönüşü, hiç gitmemiş gibi sırıtmıyor olması ve asistle dönmesi de önemliydi. Çünkü ligde daha 14 maç var 4-5 maç da kupada olsa nereden baksan 20 maç daha var ve her mevkide her oyuncuya illa ki ihtiyaç duyacak bu takım. Fener maçına kadar olan iki maçı da kazanabilirsek daha ciddi şekilde konuşacağız şampiyonluk ihtimalini elbette. Y Ü R Ü Y E D U R U N!

Kelebeğin Hayat Sırları | Nil Karaibrahimgil

Sex And The City'nin 5. sezonunun 2. bölümü. Editörler Carrie'ye birkaç köşe yazısını seçmesini çünkü köşe yazılarından bir kitap çıkarmayı teklif ediyorlar. Kitap boyunca hep aklımda Sex And The City'i 254321. kez izlemek vardı bunu itiraf etmem gerekiyor. Bu kitap da Nil'in Hürriyet'te yazdığı yazıların bir derlemesiymiş sanıyorum. Keşke daha sık Hürriyet alsaydım, daha çok okusaydım Nil'i. Şarkılarını dinlemeyi zaten çok seviyorum ki insana bahar çiçekleri açtırıyor dinlerken. Yazıları da böyle hissettirdi okurken. Bilimden, bilgiden, hayata gülen gözlerle bakmaktan, şükretmekten, huzurdan, aileden, kısaca olumlu olan her şeyden bahsediyor Nil bu yazılarında. Bazen kadınlara uygulanan şiddeti, cinayetleri de anlatıyor ki farkındalık yaratabilsin. Aslında tam denize gidince Murat Boz'a beyaz oje sürdürüp bronzlaşmak şarkısını dinlerken okumalık kitap olmuş. O anın huzurunun üzerine Nil'in güzel sözleri de eklenince yaşayacağım mutluluk epey sağlam olurdu muhtemelen. Belki yaza tekrar okumak kısmet olur denize gidince. Çünkü belli aralıklarla okuyup kendinizi telkin edebileceğiniz bir kitap bu. Benim okuduğum baskı Doğan Novus yayınlarından, 296 sayfa ve 33 TL. İyi hissetmek isterseniz, adamınız Nil! Deneyin mutlaka.