Su | Buket Uzuner

Bir türlü karar veremiyorum, kitabı sevdim mi sevmedim mi... Toprak'ı okurken bu tereddüde düşmemiştim oysa. Öyleyse kitabın artı ve eksilerini çıkaralım. Kitabın olumsuz yanları; Komiser Ümit karakterinin hayalini kurduğu iznin her beş sayfada bir tekrar edilmesi çok gözüme battı. Dere kenarında su sesiyle huzur bulacağı hamak sefasını çok sık görmek biraz baydı beni. Kitap fantastik geldi ki ben fantastik kitap da film de pek sevmem. Son olarak Buket Uzuner'in önceki kitap ve karakterleri sıklıkla tekrarlandı. Ürün yerleştirmeden de pek hoşlanmadım özetle. Kitabın sevdiğim detayları; efsaneleri ve özellikle Kutadgu Bilig'den sıkça bahsedilmesi çok iyiydi. Kutadgu Bilig okumak istedim ve muhtemelen de edineceğim. Yukarıdaki tekrarları saymazsak kitabın akıcı bir dili var. Okurken keyif veren cinsten hem de... Verdiği mesajlar epey olumlu. Çevrecilik, hayvan hakları, kadın cinayetlerinin göz göre göre örtbas edilişi kitaptaki diğer güzel detaylar. Dediğim gibi, aradayım. Ama Defne Kaman'ın Ateş ve Hava kitaplarını da okumak isterdim. Everest Yayınlarından çıkan kitap 344 sayfa ve 22 TL.

Başlangıç | Dan Brown

Çok kıymetli bir dostum kitaba başladığımı görünce "beklentiyi yükseltme hayal kırıklığın büyük olur" demişti. Aslında beklentiyi benim gibi abartmadan (hayatımdaki her şeyde aynı sorunu yaşıyor ve akıllanmıyorum) edebinizle okursanız, nefis bir Dan Brown kitabı daha sizi bekliyor! Dahi profesörümüz Langdon, bu kez İspanya'nın altını üstüne getiriyor. İtalya'ya alışmıştık halbuki... İspanya'da o eser senin bu kilise benim dolanarak kitaptaki "büyük gizemi" çözmeye çalışıyor. Kitabın diğerlerinden farkı aslında günümüze epey göz kırpıyor olması. Teknolojinin mi yoksa dinin mi olmadığı toplumda yaşamak istersiniz fikri üzerine kurulmuş tüm hikaye. Yapay zeka, dinlerin günümüzde pek de revaçta olmaması hatta tam aksine dinsiz inanışların ön plana çıkmış olması gibi popüler konuları gizemle yoğurup başarılı bir iş ortaya çıkarmış. Tüm Langdon'lı Dan Brown kitapları gibi filme dönüşmesini dört gözle bekliyorum. Tom Hanks'in Madrid, Bilbao ve Barcelona semalarında fink attığını görür gibiyim. Ambra karakteri için gönlümden geçen elbette Penelope Cruz fakat sanırım Pen'in de benim de devrimiz biraz geçiyor... Kitaba dönecek olursak, Altın Kitaplar tarafından basılmış, 535 sayfa ve 38 TL. İndirim falan kovalayın alın mutlaka. Sanatsal açıdan bu kadar zengin bir eserin okunması lazım. En azından genel kültür açısından. Çünkü kitabı okurken bir eser geçiyor hooop google'a atlıyorum. Bir kilisenin mimarisinden bahsediliyor hooop tekrar google. Birçok açıdan epey doyurucu yani. Okuyun.

Vay Be | Kenan Doğulu

Çok seviyorsam yapılan her işin altına imzamı atarım. İyisine de kötüsüne de... Kenan Doğulu sağ olsun hiç kötü imza attırmadı bana. Hep kendini yenilemeye çalışan, başka işler yapıp tekrardan kaçan ve daha da mükemmeli bunu bizi eğlendirdiği kadar kendisi de eğlenerek yapan bir adam. Son albümü olan İhtimaller'de yine çok farklı ritmlerle dinlemiştik onu. Vay Be! yeni albümü Ken'in. Yine bambaşka bir altyapı ile yepyeni şarkılarla karşımızda. Hadi şarkıları konuşalım hemen!

Hüzün | Ayşe Kulin

Çok güzel bir laf vardı duyduğum, "en güzel hikayeleri Tanrı yazar" diye. Bu serinin bu kadar hoşuma gitmesinin ve beni bu kadar etkilemesinin sebebi de budur muhtemelen. Kitaptaki olayların Ayşe Kulin'in kendi hayatı olmasından... Evlatlarıyla, eşleriyle, annesiyle, babasıyla ve tüm çevresiyle yaşadığı birçok olayın kitapta olmasından... Empati kurup kitabın içine çekiveriyor olaylar insanı. Olayların içinde sürüklenmeye başlıyor ve kitabın ne ara bittiğini anlayamıyorsunuz. Bende böyle işledi en azından. Kitap bir kadın hikayesi, kabul. Ama biraz vicdanı biraz kalbi olan herkese dokunur bu kitap diye düşünüyorum. Kulin'in babasının ölümüne kadar geçen süreç anlatılıyor kitapta. 1964 - 1983 yılları arasına tekabül ediyor bu da. Ailenin hem ebeveyn hem çocuk olarak bir insanın hayatındaki önemini anlatıyor. Bu yolculuğa eşlik edebilmek çok mutlu etti beni. İyi ki okumuşum. Kitabı en kısa sürede edinip evdekilerin de okumasını sağlayacağım ki hayatta yaşayacakları tüm zorlukların üstesinden gelinebildiğini görsünler. Kitabın okuduğum baskısı cep boydu, Everest Yayınlarından çıkmıştı, 384 sayfaydı ve 9,90 TL'ydi. Okuyun mutlaka. Çok seveceksiniz.

Hayat | Ayşe Kulin

Ayşe Kulin'in hayatını okumaya devam ediyorum. Yine epey duygulanarak ve gözyaşları içerisinde hem de! Serinin 3. kitabı Hayat. Ayşe Kulin'in hayatının 1941 - 1964 yılları arasını anlatıyor. Evliliği, çocukları, okuma ve çalışma çabaları... Dönemin Türkiye siyasal hayatından sosyal hayatına başkentten İstanbul'a uzanan geniş bir yelpazede döneme ışık tutuyor. Müthiş akıyor kitap. Elimden düşmedi desem yeridir. Zaten 400 sayfalık kitabı iki gün içinde bitirmiş olmam da bunun en büyük göstergesi. Ayşe Kulin'in ilk eşi ile ayrılmaya çabaladığı dönemdeki sayfaların tamamında ağladım. Kesinlikle büyük bir aşkın bitmesine ilişkin falan değildi bu gözyaşları elbette. Anne olmak, çocuklarını kaybetme riski ve tüm bunları tek başına göğüslemeye çalışmak ve haklı olmak yerine güçlü olmanın para etmesi o kadar can yakıcıydı ki... Ayşe Kulin'in hayatına dair bu kitaplar dışında okuduğum hiçbir detay yok. Dilerim çektiği her şeyin karşılığını alabilmiştir. Dilerim hayatının kalan günlerinde çok mutlu olmuştur. Okumak için arkadaşımdan aldığım bu kitapları kütüphaneme de ekleyeceğim ki kardeşlerimin de okumasını çok istiyorum. Alacakları öyle dersler var ki... Kitap Everest Yayınlarından çıkmış, 422 sayfa ve cep boyu 9,90 TL. Mutlaka okuyun!

Umut | Ayşe Kulin

Kitap Ayşe Kulin'in büyük ebeveynlerinden başlayıp kendisine kadar uzanan süreçte ailenin öyküsünü ele alıyor. 4 kitaptan oluşuyor seri. İlk kitap Veda isimliymiş fakat bana kitapları getiren arkadaşın elinde olmadığından ben 2. kitap olan Umut ile başladım. Kitapta iki aile var; Reşat Bey'in ailesi ve Zeki Salih Bey'in hayatından bahsediliyor. Kitap kapağındaki aile ağaçları ve ailelerin birkaç nesillik hayatının anlatılması sebebiyle bana Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık kitabını anımsattı. Kitapta en sevdiğim özellik açık ara kitabın geçtiği dönem oldu. Kapağında görüyoruz zaten 1928 - 1941 yılları arasını anlatıyor. Yani Cumhuriyetin ilan edilip halk ve ülkenin inkılaplar ile yeniden şekillendiği, herkesin ekonomik olarak zor durumda da olsa yeni bir ülkeyi yoktan var etme çabasındaki o maneviyatının kuvvetli olduğu o müthiş dönemi! Keşke 87 yılında değil de atıyorum 20. yüzyılın başında doğsaydım. O günlerde yaşasaydım öyle isterdim ki... Kitabın birçok yerinde gözyaşlarıma da hakim olamadım, hem kitabın geçtiği döneme duyduğum hayranlıktan hem de kitapta birbirini çok seven insanların kavuşamamasından... Sanırım biraz zülfü yare dokundu benim için. Neyse duygulanmayayım tekrar. Kitabın benim okuduğum baskısı Everest Yayılarından (cep boyunu okudum), 492 sayfa ve 9,90 TL. Bence okunması gerekiyor hiç vakit kaybetmeden bir sonraki kitap olan Hayat'ı sonra da Hüzün'ü okumak istiyorum. Hatta geri sarmak olacak ama ailelerin Balkanlarda yaşadığı dönemi anlatan Veda'yı da okumak isterim. Arkadaşımdan okumak için aldığım bu seriyi kendi kitaplığıma dahil etmek üzereyim açıkçası. Mutlaka okuyun!

Bir Çöküşün Öyküsü | Stefan Zweig

Fransa'da geçiyor hikaye. Krallığın ileri gelen kadınlarından birisi kralın emriyle sürgüne gönderiliyor. Kral ve çevresiyle kadar temas kurmaya çalışsa da dönüş yapılmıyor haliyle. Sürgündeki bir asilzade olarak kendi tacını kendisi takıyor. Pek masum sayılmaz bu hatun aslında. Yönetime dahil oluyor, gücünü kötüye kullanıyor, kral ve çevresi adına işlerini gördürüyor falan. Gücün bir zaman sonra nasıl hırsa dönüştüğünü ve kitabın adıyla söylemek gerekirse nasıl bir çöküş başlattığını okuyoruz kitapta. Zweig'in her kitabını okuyuşumda kadınları bu kadar güzel tasvir etmesini hayretle karşılıyorum. Başta kitaplarının bu kadar kısa olması çok iyi geliyordu, konsantre romanlar diye düşünüyordum. Gel gelelim okudukça artık o kadarcık sayfa yetmemeye ve keşke daha uzun olsa diye hayıflanmalar başladı. Seviyorum rahmetliyi. Kitabın bendeki baskısı İşbankası Yayınlarından elbette (çevirmenleri müthiş işler yapıyor), 56 sayfa ve 6 TL. Okumaya devam edin.

Cebimdeki Yabancı | 2018

Ferzan Özpetek filmleri aklımla oynar her zaman. Kafamın içinde boşluklar yaratarak biter gider. Bir türlü ikna olamam filmin nerede başlayıp nasıl bittiğine. Cebimdeki Yabancı da bu kategoriye balıklama atlamayı başardı. Filmde en sevdiğim detay tatlı tatlı germesi oldu. Kara mizah olarak nitelendirmek mümkün bu açıdan. En büyük aforizmalardan birisi olan "cehalet mutluluktur" cümlesini sorguluyor günümüz teknolojik dünyasında. Kendince bir cevap aldığını söylemek de mümkün. Hadi başlayalım!

Sofra Sırları | 2018

Demet Evgar bu ülkenin en kıymetli kadın oyuncularından birisi. Öncelikle bu konuda anlaşalım. Bir film tek başına nasıl çekip çevrilir bunu gördüm. Bu hissi en son Jim Carrey'nin Truman Show'unda görmüştüm. İddialı mı evet. Hak ediyor mu kesinlikle! Filmde beklemediğin, tanımadığın, farklı bişeyler var çünkü. Her fikrim olumlu olmasa da farklılığı yüzünden iyi bir başlangıç yaptığımızı itiraf edebilirim. Hadi biraz filmi çekiştirelim...

Peter Pan Ölmeli | John Verdon

John Verdon'ın müthiş kitaplarından birisi daha. Verdon'ı hala okumadıysanız size şöyle özetleyeyim; kendisi Amerika'nın Ahmet Ümit'i. Bir de Gurney isimli bir dedektifi var ki kitapların ana karakteri, onu da Başkomiser Nevzat olarak adlandırsam yalan olmaz. Aklından Bir Sayı Tut, Gözlerini Sımsıkı Kapat, Şeytanı Uyandırma ve Kurt Gölü bu ikilinin diğer 4 hikayesini anlatır ki linklere tıkladığınızda hepsini nefessiz okuduğumu göreceksiniz. Yazar bu kitapta yine bir cinayet vakasını çözüyor. Öldürülen bir kodaman var. Eşi cinayeti işleyen kişi olarak hapse atılıyor. Ama Gurney birtanecik kankası Hardwick'in itelemesiyle davaya maktulün eşini hapisten çıkartabilmek için dahil oluyor. Kitabın girişi tuhaf şekilde yabancı geldi bana. Bildiğim John Verdon girişleri olmaktan uzak bambaşka bir yazarı okuyor gibi hissettim. Sonra bu his ufak ufak dağıldı ve girdap gibi içine alan macera ile yüz yüze geldim. Kitabın sonuna doğru kafamın patatese döndüğünü, katil sensin, hayır sen, hayır sen diye tatlı tatlı delirdiğimi itiraf etmeliyim. Kitap Koridor Yayıncılıktan çıkmış, 528 sayfa ve 26 TL. Okuyun.