Günlerden Galatasaray vol.11

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Galatasaray taraftarı olarak biz hiçbir şeyi beğenmeyen bir güruh olduk. Zira bu takım bizim tüm beğenmememize rağmen an itibariyle lider. Çok acayip değil mi ya? Şaka bi yana Galatasaray'a konduramadığım şeylerden en büyüğü şüphesiz geriye yaslanmış olarak bu takımı izlemek. 85. dakikada maçın hala 0-0 olması nedeniyle o kadar çok yılmışım ki, Burak golü atınca koltuğun tepesinde deli gibi zıplıyodum. Sonra Taffarel'in gol sevincini gösterdiler baktım ki o da zıplıyodu. Demek tak etme olayı hepimize sirayet etmiş. Gaziantep deplasmanını Burak'ın 100. maçındaki tek golüyle kazandı ve maç fazlasıyla liderliğe de yerleşti. İnsan gerçekten hayret ediyor. 

Bonus da yazının devamında.

Şampiyonlar Ligi #5

Sefası da bizim cefası da kabul. Lakin insan olanda biraz iş ahlakı olur. Kurumsal yapı deyip 3 ay sonra gitmez, Galatasarayın çocuğuyum deyip 2 ay sonra gitmez, ben bu takımın kaptanıyım deyip sahada yolunu kaybetmiş göçebe gibi gezmez, kovulsam da gitmem deyip kovulmadığı halde gitmez, bu takım onların değil bizim. Kimse artık kimseyi kandırmasın. Olmayacak desin herkes. Başaramıyoruz desin. Bokluk bizde desin. Kabulüm. Ama nolur artık yoluna girsin her şey. Sarıyla kırmızıyı yine hak edenler temsil etsin. Benim taraftar olarak tek temennim budur. Şampiyonlar Ligi macerası bu sene için burada bitti. Umarım gelecek seneyi etkilemeden bu seneyi kazasız belasız bitiririz. Allah yolunu açık etsin bu işte payı olan herkesi. Ama bu kadar üzüldüğüm için hiçbirine hakkım helal değil.

Günlerden Galatasaray vol.10

Hayatımda ilk kez Ali Sami Yen'e gittim ben hafta sonu Trabzonspor maçı için. Benim gidişim elbette ki takımda mucizevi bir değişim yaratmayacaktı ama ben tüm kalbimle ve en iyi niyetimle orada olmak istedim. Ekim ayının başlarından beri planladım ve başarabildim de çok şükür kısmet oldu. 3-0'a rağmen inanılmaz eğlendim ve hayatımın en güzel günlerinden birisini yaşadım. 90 dakikanın 80inde nefes almadan tezahürat ettim ve hiç oturmadım diyebilirim. Deseler ki şu takımla maç yapacak Galatasaray ve 5-0 yenileceksiniz, yine gider misin? Parasını verir bilet alır yine giderim, hiç acımam. Ben mutlu olduktan sonra giden para olsun. Gelelim maça...

Günlerden Galatasaray vol.9

Hala eksik bir şeyler var Galatasaray'da. Hala huzur içinde izleyemiyoruz maçları. Bir gol yendiği zaman bile "nasılsa çeviririz" yerine "ya toparlayamazsak" diye panikliyoruz. Ligdeki maçlarda bir şekilde o gol geliyor olsa da şampiyonlar ligine hiç girmek istemiyorum. Zira 4 maçın üçünde 4 gol yediğimiz için artık yokmuş gibi davranmaya başladı zihnim. Dün akşam da Karabükspor maçının hemen başında kornerden Ched ile bulunan gol olmasa yine yusuf yusuf olunacak. Sonradan oyuna giren Umut'un galibiyet golünü atması ve skoru belirlemesi üzerine rahat bir nefes alarak maçı bitirdik. Galatasaray'ın bu kadar oynayamamasına karşın zirveye ortak olması hatta averaj yüzünden 2. sırada görünmesi aslında kritik ve üzerine düşünülmesi gereken nokta. Biz kızıyoruz, hatta çoğu zaman gömüyoruz ama bu takım ligde çok da kötü durumda değil ya. İnsan umutlanıyor işte. Yürüyedurun!

Şampiyonlar Ligi #4

Nasıl ötelediysem o günün yaşandığını bloga eklememişim bile! Evet arkadaşlar Galatasaray Dortmund'dan yine 4 gol yedi. Normal hayatlarımıza geri dönebilir miyiz?
(Bu yazı yazılmayı unutulduğu için gelecekten yazıldı)

Unutursam Fısılda

Filmi deli gibi merak etmemde 3 unsur vardı. Biiir Çağan Irmak etkisi. Ruhumda derin yaralar açan Çağan Irmak'ın yeni filmi olması, ikiiii Kenan Doğulu'nun filmin müziklerini yapıyor olması ve üüüüüçç Mehmet Günsur. Filmin 13.30 seansı için niyetlendiysem de yer bulamayıp 14.45 seansını izleyebildiğimi de dipnot olarak eklemekten zevk duyarım. Yine son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; Kenan Doğulu'nun kendi şarkısı ve önceki albümünde söylediği Sevdim şarkısı başta olmak üzere film için bestelediği dönem müzikleri şahaneydi ve bence filmin önüne geçti. Filmin başrol oyuncusu Farah Zeynep Abdullah'ın şarkıları seslendirişi çok başarılıydı.  Peki sadece müzikler mi? Tabii ki hayır! Başlıyorum.

Pek Yakında

Geçtiğimiz hafta sonunda bu filmi izlemenin zamanı geldi dedik ve gittik sinemaya kardeşimle. En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim (belki klişe olacak ama); Gora, Arog, Yahşi Batı seven Cem Yılmaz hayranları çok tutmasa da, Hokkabaz'ı seven, Her Şey Çok Güzel Olacak'ı seven güruh Pek Yakında'yı da sever diye düşünüyorum. 2 Ekim'de gösterime giren filmde en çok sevdiğim ayrıntı Türk Sinemasına yaptığı göndermeler oldu. O eski filmlerde işlenen temalara yapılan dokundurmalar ve filmin aslında bu fikir üzerinden yürümesi müthiş bi dokunuş bence. Ayıntılı analiz aaaaz sonra!

Bayrampaşa'nın Dahisi - Juan E. Rodriguez Garrido

Arda Turan'a duyduğum yoğun ilgi çeşitli yazılarımdan ve bakış açınıza göre sol kısmından da anlaşılıyordur sanırım. Bir süre önce almıştım bu kitabı. Göz ucuyla ne zaman görsem okumaya kıyamıyordum "ya içindekiler çok güzelse, ya hemen biterse" korkusuyla. Nihayetinde okumaya başladım ve bitirdim. Arda'nın Galatasaray'da geçirdiği dönemi, Manisaspor dönemini, Milli Takımlardaki oyunlarını ve nihayetinde de Atletico Madrid günlerini kaleme almış Juan. Ben Galatasaray'daki dönemlerini ve 2008 Avrupa Şampiyonası bölümlerini baya, bildiğin dolu dolu gözlerle okudum. ArdaTuranismo felsefesinden dem vurarak anlatmış Arda'yı sayfalarca. Bir Türk futbolcuyu bir İspanyol yazarın kitabının herhangi bir bölümünde yazıyor olması bile müthiş bir olayken, bir İspanyol yazar Arda'nın 27 senelik hayatından bir kitap çıkarmış. Hiçbir ayrıntıyı atlamadan. Gayet taraflı ve romantik gözlerle. Sanırım kitabı kadar sevmiş olmamın en büyük nedeni de buydu. Yer yer çeviri sorunları çıksa da, keyifli bir Arda Turan kronolojisi olmuş. Futbol severseniz, ArdaTuranismo fikrine yakınsanız, bu kitaba karşı koymak zor. Ben koyamadım şahsen. Kitap 216 sayfa ve D&R'da liste satış fiyatı 15 TL. Okuyun*

Günlerden Galatasaray vol.8

Takımdan pek bir beklentim yoktu itiraf etmek gerekirse. Yine de içten içe, "biz yensek, MİY ve Akhisar puan kaybetse, e Fenerle Beşiktaş zaten berabere kalacak, hafta başında lider olur muyuz ki yaa" diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Maç başladı ve ilk yarı boyunca "ne liderliği hayal ettiysem" diye düşünüp somurtkan şirini oynadım. Devre oldu. İkinci yarı başladı. Galatasaray'ın o özlediğim, hiç bitmesin istediğim rüzgarı başladı esmeye. Burak'ın golü, Wes'in girişi, maçın uzaması, uzama dakikaları içinde Ched'in ileri çıkışı ve Umut'un golü... Kasımpaşa'ya karşı alınan 3 puandan daha önemli olan tek şey takımın böyle birbirine tutunmaya başlaması, voltranı oluşturup rakibe saldırması. İçimdeki romantik kenetlenme görmek istiyor. Romantizm görmek istiyor. Zor mu be? Bi fotoğraf daha ekliyorum yazının devamına içimdeki romantik orada ortaya çıkacak. Doğrucu abilerimize/ablalarımıza burada veda edip esenlikler diliyorum. Yürüyedur GALATASARAY