Günlerden Galatasaray #10

Her haftada bu satırlarda hakem konuşmak istemiyorum. Ama biraz vicdanı, biraz futbol bilgisi, biraz Allah'ı olan herkes Galatasaray'ın son iki maçında da konuşulacak tek şeyin hakem olduğunun ayırtına varır inşallah ya. Artık ben tek başıma, benim taraftarım tek başına bir şeyler yapmasın. Haksızlıktan haz etmeyen birkaç kişi de şu hakemlere dur demeli. Demeli ki bugün bana yarın sana olmasın. Olcay denen insan müsvettesine lafım bile yok. Provokatör dingil.
Öte yandan Tudor'a da yazarım puan kaybını. Geçen haftaki maçta Garry'i almadı, bu haftaki maça as başlayacağı yerde ikinci yarıda hem de başlar başlamaz değil daha sonra aldı. Bafi'yi çıkarıp Eren'i aldı. Yapmamalıydı. Öte yandan şahsımda kredisi var halen. 10 haftanın 9'ında mağlup olmayıp, ilk mağlup olduğu maçta 3 puan farkla lider olan takımın hocası iki maçla oyundan alınmaz. 
İstedikleri kadar takımın üstüne oynasınlar. Koya koya şampiyon olacak bu takım. Beğenin yahut beğenmeyin. Yürüyedurun aslanlarım!

Bir Delinin Hatıra Defteri | Nikolay Gogol

Bi bilet düşürebilsem Erdal Beşikçioğlu'nu bu oyunla sahnede izlemeyi çok istedim. Ankara'da defalarca kez denedim bilet alamadım. İzlemek değil okumak nasip oldu diyeyim bari diye okumaya başladım. Okuduğum baskıdan mıdır yoksa kitap cidden böyle mi bilmiyorum altüst oldum okurken. Kitapta 3 hikaye var. İlki kitaba adını veren Bir Delinin Hatıra Defteri, ikincisi Burun, üçüncü ve sonuncu hikaye ise Dostoyevski'nin "herkes Gogol'un paltosundan çıkmıştır" sözünde atıfta bulunduğu Palto. Fantastik filmleri, kitapları falan çok sevmem aslında. Fakat oyunla ilgili o kadar çok övgü okudum ki artık öykünün kendisi fantastik bir hikaye içermemiş olsa da gözümde bir efsane oldu. Her satırı Erdal Beşikçioğlu'nu düşünerek okudum. Çok enteresandı gerçekten. Bendeki nüshası İndigo Kitap'tan, 120 sayfa ve 10 TL.

Son söz: kitabı okuduk falan ama 2018'in Mayıs ayına kadar bu kitabın oyununu Ankara'mızda sahneden de izleyeceğiz. Çok istedik, artık olsun, olmalı. Bi el atın!

Babaya Mektup | Franz Kafka

Bitmedi mektubun adam bitmedi! Milena'sı bitti babası başladı! Şakayı bırakırsak bir çocuğun yetiştirilirken neler yapılmaması gerektiğinin göstergesidir bu kitap. Bir çocuğun babasından beklediği ilgiyi, sabrı, yakınlığı, şefkati göremediğinde ona nasıl kin duyduğunu anlatmış adeta sözleriyle. Mektubu hiç gönderememiş. Başta babasını kaybettiği için mi acaba düşünmekle birlikte kitabı okudukça gönderEmediğini düşündüm. Babasına duyduğu korku ve yoğun kızgınlığın buna sebep olması işten bile değil çünkü. Baba olmadan evvel mutlaka okunması gerekiyor. Kaldı ki kısacık kitap birkaç gün içinde hemen bitiveriyor. Birçok baskısını gördüm ama bendeki nüshası İndigo Kitaptan, 96 sayfa ve 7 TL.

Günlerden Galatasaray #9

Keşke müthiş futbol konuşabilseydik. Kaldı ki iki yarıda da iki takım da çatır çatır futbol oynamaya çalıştı. Ama, kocaman bir AMA, Cüneyt Çakır isimli hakem formundaki arkadaş maçta futbolu kafasına göre yönlendirdi. Gole giden takımı engelledi, penaltıları çalmadı, ataktaki oyunları kesti, saçma salak kartlar gösterdi. Bir kişi yoktur ki şu maçtaki yönetimden memnun kalmış olsun. Galatasaray namağlup unvanını sürdürüyor, bu güzel. Serdar'ın maçın başında çıkmak zorunda kalmış olması, bence Garry ve Selçuk'un oyuna mecburen girememiş olması bence puan kaybını getiren unsurlardı. Elbette büyük futbol adamı Cüneyt Çakır'dan sonra. Stada giden taraftarın daha çok oyuna girmesi lazım. Koreografi dışında oyunda yoklar maalesef. 

Son söz; bence Galatasaray'ın çok büyük bir kaybı yok. En yakın rakibine şu an 6 puan fark atmış durumda. Akşama Başakşehir Beşiktaş'ı yenerse 4 puan kalıyor. Beşiktaş Başakşehir'i yenerse 6 puan devam. Berabere kalırlarsa keza... Enseyi karartmaya lüzum yok. Onların istediği de bu zaten. Her şey bitmiş gibi davranıp güya algı yapacaklar. Siz yemeyin. Lig sonunda hepsinin kafasına ŞAMPİYON CİMBOMBOM yazdıracağız! Yürüyedurun aslanlarım!

Dijital Kale | Dan Brown

Bu adamın bütün kitaplarını diken üstünde mi okuyacağız hep? Hep bir ağızdan evet diye bağırdık mı?  Yine son ana kadar geren bir kitap olmuş Dijital Kale. Bana okumak bu hafta kısmet oldu. Dijital Kale Dan Brown'ın yazdığı ilk kitapmış zira. Niye bu kadar geç kaldım bilmiyorum. Kitap fuarından benimle gelen arkadaşlardan birisiydi Dijital Kale. Şaşırdığım, yok artık dediğim, gülümsediğim, kızdığım, nefret ettiğim birçok satırı oldu kitabın. Ama en yoğun hissettiğim duygu açık ara meraktı. Öyle ki sonlara doğru atlaya atlaya okuduğum satırlar oldu. Acaba bir sonraki satırda ne yazıyor merakıydı hissettirdiği çünkü. Kitapta en heyecanlandığım son bölümlerdi kabul, gel gelelim en klişe olan da son bölümlerdi. Geri sayımda mevzunun çözülmesi falan epey klişeydi. 98 yılı için bile. Keşke kitap olsa diye gözünün içine baktığım kitaplardan biri oldu ki maalesef filmi yapılmamış. Hemen baktım çünkü varsa kaçırmayayım diye. Klişe de film oldu mu acaba fikrini tetiklemiş olabilir bilemedim şu an. Kitabın bendeki baskısı cep boy, Altın Kitaplar Yayınevinden, 448 sayfa ve 9 TL. Okuyun.

ps: Kitabı okuduysanız sonunda sayılar var. Bunun ne olduğunu öğrenmek için spoiler'a tık:
Spoileeer!
Ekşi Sözlük yazarları da benim gibi merak etmiş ve eşelemişler.
Buldukları ise sezar koduyla şifrelenmiş "we are watching you" cümlesi. 
Seviyorum böyle incelikleri.

Ekşın! Baş Belası

Konya'ya döndüğümden beri tiyatroya gidememiştim. Tek tiyatronun olması, oyunların haftalarca programda kalıp değişmemesi bunun en büyük sebebiydi. Hafta sonu Ankara'da olacaktım, Galatasaray Konyaspor maçına bilet de bulamayınca ne yapsak diye düşünürken Altındağ Tiyatrosunda gösterimde olan Baş Belası isimli oyunu gördük. 2. sıradan bilet bulunca da affetmedik elbette. Kemik kadro olarak (abim, eşi ve ben) Sam Bobrick tarafından yazılan oyuna gittik cumartesi günü. Tiyatronun canlılığının ortaya çıkardığı büyülü havanın içinde kaybolmaktan o kadar keyif alıyorum ki... Oyunda Ethan isimli kişilik bozukluğu yaşayan birini tedavi etmeye çalışan Wells ve Gates isimli karı koca iki terapistin muayenehanesinde geçen terapiyi anlatıyor. Ethan karakterini oynayan sevgili Koray Alper'in nefis köpürtmesiyle keyifli bi 1 saat 35 dakika geçirdik. Dilerim çok daha güzellerini de en kısa sürede, halen vaktimiz varken, görmediğimiz oyun kalmaz dilerim. Emeği geçen herkesi kutlarım. 

Günlerden Galatasaray #8

Milli maç arasından evvel bu maç için "o gün statta olacağım" demiştim. Bilet denk getirme işini 10 dakikayla kaçırmış olmanın derin kederi içinde iş için Ankara'ya gittim. 30 senelik hayatımda ilk kez Galatasaray benim yaşadığım şehre geliyor ve aynı saatlerde ben şehirden ayrılıyordum. Kısmet. En azından maçı statta izlemek istediğim kişilerle izledim. Bir ipad ekranından, digiplay hesabından, salonda yere yayılarak. Gomis'in golleri, Selçuk'un performansı, Garry'nin oyundan alınması hep hafızada yer edecek elbette ama biri bana Fegu'nun malum şutunun nasıl gol olmadığını açıklasın lütfen ya! Sevgili Serkan, sen iyi bir kalecisin ve milli takıma kadar yükseldin kardeşim. Ama şu şutu sırf emeğe saygı için yeseydin de gol olsaydı nolurdu ha NOLURDU! Şaka bir yana, seyircisiz maçta Selçuk'u oyuna alarak "yuhlamadan önce bir izleyin" diyerek hepimize numara 8'in geriye dönüş sinyalleri verdiğini anlatan Igor Tudor, Galatasaray'ı sana emanet edenlere şükürler olsun. Ne mutlu Galatasaray'a geldiğin güne! Yürüyedurun aslanlarım! 
PS: (Geleceğe not) Konyaspor 0-2 GALATASARAY (Gomis X 2)

Pembe ve Yusuf | Canan Tan

Boğazıma bi yumru geldi oturdu kitap bittikten sonra. Ülkemizde gerçekten 14-15 (bazen daha da küçük) kız çocukları sırf para sebebiyle evlendiriliyorlar. Kız kardeşleri abilerine, erkek kardeşlerine öldürtüyorlar. Bunlar uzakta değil şu an oturduğumuz şehrin birkaç yüz kilometre çapında yaşanıyor. Acı, çok acı. Bunlar da kitap haline getiriliyor ve biz de okuyoruz. Masal gibi. Rüya gibi. Hiç olmamış gibi. Dilerim eğitim daha da ilerler, daha da gelişir. İnsanlar daha da bilinçlenir biz de bu hikayeleri Alice'in Harikalar Diyarından gelmiş gibi okuruz bunları. Keder'in adı gibi kederli hayatı görmesek de bilmesek de yaşandığından şüphe duyulmayacak türden. Tüm kitap Keder'in hayatı üzerinden ilerliyor ki Pembe ve Yusuf onun çocukları. Yürek burkan bir hikaye. Bir solukta da bitiyor kısa bölümleri sayesinde. Doğan Kitap'tan yayınlanan eser 295 sayfa ve 18 TL. 

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği | Milan Kundera

Kitapta Beethoven'ın "Es muss sein" söz öbeğini sıkça okudum. Bu cümle dilimize olmazsa olmaz şeklinde dönüştürülmüş Can Yayınları tarafından. Dolayısıyla diyor ki eğer kendinizle ilgili "es muss sein" diyebileceğiniz şeylerden kurtulabiliyorsanız, varolmanın dayanılmaz hafifliğine kavuşabilirsiniz. Kitapta iki ana, birkaç tane de yan karakter var. Onların hayatlarının içindeki muss seinleri takip ediyoruz ve onlardan birer birer kurtuluşlarını... İki ana karakterden Tomas, kendi tabiriyle, ırmağa bırakılmış bir saz sepette gelen kadın Tereza'yı çok seviyor fakat tek eşlilikten uzak bir arkadaşımız. Tereza da bunun farkında, kabullenmiyor ama yapmasını da engelleyemiyor. Kitabın müstehcen olarak tabir edebileceğimiz kısımları da genelde Tomas'ın aldattığı sahnelerden oluşmakta. Filtresiz bir kitap olmuş. Kitapta yer yer politik sistemler eleştiriliyor. Dönemsel olarak yaşanan kıyımların karşısında bir tavır sergiliyor. Filmi de varmış, izlemedim. Bazı kitaplar ah filmi de çekilse de izlesek dedirtir, bu kitap bence onlardan değil. Kitabın bendeki baskısı Can Yayınlarından, 336 sayfa ve 25 TL.

Günlerden Galatasaray #7

Takım sürekli birbirine ikram etti gol pozisyonunu. Garry Gomis'e, Belhanda Gomis'e, Fegu Garry'e, aşçı bahçıvana, bahçıvan uşağa... Şaka bi yana, Allahtan maç döndü de bunları gülerek yazabiliyorum. Maç dönmese, gerçekten heba olan 2 puanı konuşuyor olacaktık şu an. Son iki haftadır direkten dönüyoruz, güzel dönüyoruz, bunlar şampiyonluk habercisi diyoruz fakat her maçta bu kadar şanslı olur muyuz? İnşallah oluruz. Ama bunlara gerek kalmasın dilerim. Dün akşam kazanmamızın tek sebebi kenetlenmemizdi. Futbolcular takım olmuş. Stat da dolu olduğundan bi nevi "mecburen" kazandık. Maçın gollerinin bir tanesi Fegu'dan iki tanesi ise Maicon'dan geldi. Maicon adaptasyon sürecinde benim kem gözlerime maruz kalsa da adaptasyonu atlatınca defansın mafyası oldu. Böyle devam etsin. Sıradaki maç Konya'da, bi saçmalık olmazsa stattayım inşallah. O maçı da ben aldırırım yani 😋YÜRÜYEDURUN ASLANLARIM, pozisyon kaçırmayın çok rica edicem.