Veda | Ayşe Kulin

Bu kitap, benim daha önce peş peşe okuduğum Umut, Hayat ve Hüzün kitaplarının ilkiydi. Fakat o dönemde elimde olmadığı için okuyamamıştım. Geç oldu güç olmadı tam aksine güzel oldu. Veda tam da benim yumuşak karnımı vuracak zamanda yazılmış bir kitap. 1918-1924 yılları arasında, İstanbul'da, Osmanlı Devletinin Maliye Nazırlığı yapan Ahmet Reşat Bey ve ailesinin hikayesi Veda. Bir devletin yıkılıp yeni bir devletin varoluşunun üzerini şöyle bir yalayıp geçen, tarihin akışının bir aile üzerinde nasıl etkiler bıraktığını anlatan keyifli bir kitap. Kitapta Milliciler olarak geçen Kuvay-i Milliye ruhu, memleketin adım adım işgal edilirken kadın erkek demeden bu işgale ellerinden geldiğince dur deme çabaları, geçmiş ile gelecek arasında sıkışıp kalma... Dönemin Türkiye'sine, İstanbul'una, İmparatorluğun son günlerine bir ayna gibiydi adeta. Bugün aynı şey bizim başımıza gelse, bu kadar özverili olabilmeyi Allah dilerim bizlere de nasip eder. Vatanı aileden, sevdiğinden, evladından, canından vazgeçebilecek kadar sevmeyi inşallah biz de başarabiliyoruzdur. Kitabın bendeki baskısı cep boyda tasarlanmış. Everest Yayınlarından çıkma, 390 sayfa ve 9,90 TL. Mutlaka okuyun!

Beyaz Zambaklar Ülkesinde | Grigory Petrov

Mustafa Kemal'in okuduğunda hayran kaldığı hatta okutulması için okullara salık verdiği ve başta askeri okullar olmak üzere tüm okulların müfredatına eklettirdiği kitapmış. Ben Yılmaz Özdil'in Mustafa Kemal kitabında gördüm ve gördükten sonra da edindim. Hiç pişman değilim ve Mustafa Kemal'in bu kitabı neden tüm evlatlarına okutturmak istediğini anladım. Çünkü bu kitap bir ülkenin sıfırdan kuruluşunu anlatıyor. Eğitimden sanata, ekonomiden kültüre, politikadan üretime kadar Snelman önderliğinde Finlandiya'nın İsveç'ten ayrılıp nasıl kendi kendine yetebilen bir ülke haline geldiğini anlatıyor. Çok başarılı, çok etkileyici müthiş bir kitap! Okurken etkilenmemek elde değil. Kaldı ki Atam kitabı okutturmak için okullara önerdiğinde Türkiye'ye yapmaya çalıştığı ve yaşadığı sürece de başardığını söylemek mümkün. Keşke devamını getirebilecek vizyonda insanlar da olsaydı şu an belki de bambaşka bir ülkeye uyanıyor olurduk. Bu yüzden, bu kitabı kaç kişiye ulaştırırsak o kadar kardayız. Okuyun. Okutun mutlaka. Kitabın bendeki baskısı Koridor Yayınlarından, 240 sayfa ve 15 TL. OKUYUN!

Günlerden #ŞampiyonGalatasaray

Artık biliyorsunuz. Şampiyon olduktan sonra lige şöyle son kez bir göz gezdiriyorum. Neler yaşamışız kimler gelmiş, kimler geçmiş. Bu sezon geriye dönüp bakmak isteyeceğim türden bir sezondu aslında. Başımıza gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Fakat Hocam bu sezonu unutmayın, unutturmayın dediğine göre vardır bir bildiği. Zira Galatasaray'a karşı çok birlik olundu bu sezon. Hiçbir imtiyaz beklemezken imtiyaz bekler bir profil çizildi. Maçlarca ceza aldı teknik heyet ve oyuncular, onlarca kart gösterildi ki en az faul yapan takım Galatasaray istatistiği de elimizde varken bu biraz abuktu haliyle. Neticede 2018-2019 sezonunu şampiyon olarak tamamladık. Hadi maç maç bakalım neler yaşanmış...

Şampiyonluk Kutlamaları | Samiyen!

Elbette her şampiyonluktan sonra olduğu gibi bu şampiyonlukta da Galatasaray müthiş bir kutlamayla 22. şampiyonluğunun kupasını kaldırdı. Bilin bakalım ben o sırada neredeydim?! Evet, şampiyonluk kutlamasına gitmek bu sene de kısmet olmadı. Seneye kadar ölürsem gözüm açık gideceğim, bu da böyle biline. Öyleyse kutlamalar başlasın mı? E V E T! Hocam'ın da dediği gibi, gelecek sezon başlayana kadar bu sezon yaşananları kimseye unutturmadan her gün her gece kutlamaya devam edeceğiz. Başlıyorum.

Şampiyonluk Kutlamaları | Florya!

Galatasaray, 2018-2019 Lefter Küçükandonyadis Sezonunu 69 puanla şampiyon tamamladı bu sene. Geçtiğimiz hafta en yakın rakibi Başakşehir'i yenerek şampiyonluğu ilan etmişti. O maçtan sonra biraz nefes almamız gerektiğini düşündüm. Hem daha Sivas maçını da oynamamıştı takım. Bu yüzden bekledim aslında biraz da. Lig bitsin arkamıza yaslanalım ve keyfini çıkaralım istedim. Şükürler olsun beklediğimiz oldu. Çok efsane olarak nitelemem bu sezonu fakat mühimdi. Galatasaray'ın karşısına çıkarılan tüm engellere rağmen başarması çok mühimdi. Şimdi kutlama zamanı. Hepimiz bunu sonuna kadar hak ettik! Başlıyorum!

Günlerden Galatasaray #34

Ligin son maçında Sivas deplasmanına konuk olduk. Şampiyon sıfatıyla gittiğimiz maçta Hocamın kararıyla daha yedek ağırlıklı bir kadro çıktı sahaya. Martin ve Muğdat'ın golleriyle öne de geçtik. Fakat daha sonra Sivas'ın bulduğu 4 gole engel olamadık. Maçın bitimine yakın Muğdat, bulduğu ikinci gol ile maçın sonucunu 4-3 olarak tayin etti. Ligin son maçında yenilmek çok şık olmadı ama neticede iş bitmişti zaten. Şampiyonluk kutlamaları blogda birkaç gün daha devam edecek gibi duruyor. Galatasaray'dan pek haz etmeyen arkadaşlara önümüzdeki günler için spoiler veriyorum an itibariyle. Gelecek yıl görüşmek dileğiyle aslanlarım. SİZ YİNE ASLAN GİBİ SAVAŞACAKSINIZ! YÜRÜYEDURUN!

Günlerden Galatasaray #33

8 puan da kapanır 18 puan da diyen Hocam yine haklı çıktı. Bir hafta kala şampiyonluğu ilan ettik. Herkese, hepsine, Galatasaray'ın saha dışı oyunlarla yenilemeyeceğini gösterdik. Hepsini susturduk. Birazcık nefes, yarın da şampiyonluk hikayesi gelsin. Şimdi kutlama zamanı. 
GALATASARAY 2-1 Başakşehir (Soso, Henry)

It all started with the big bang!

The Big Bang Theory bu hafta yayınlanan iki bölümle, 12. sezonunda, izleyicilerine veda etti. Bir iki kelamı hak ediyor, neticede o kadar teşriki mesaimiz var kendileriyle. Böyle dan diye 12 sezon demek dile kolay. Dizi başladığında 20 yaşındaymışım. Geriye bakıp nelerin değiştiğini, başta kendim, düşününce epey vakit geçtiğini fark ettim lüzumsuz yere ve hayatın da bize çaktırmadan nasıl akıp gittiğini... Ne demiş büyük Türk düşünürü Teoman, "nasıl oluyor zaman bir türlü geçmezken, yıllar, hayatlar geçiyor?" Hadi başlayalım.

Galatasaray bir his takımıdır!

Gemimizin kaptanları 😍
Galatasaray 3 kupa hedefi ile çıktığı yolda ilk kupayı Sivas'tan aldı geldi. Maça dair kalbime en çok dokunan detay ise Rize'de ayağı kırılan Emre'ye yapılan göndermelerdi. Maçın başından itibaren yedek kulübesinde Emre'nin forması boş bir koltuğa koyulmuştu. Soso attığı golden sonra da Emre'nin formasını alıp öperek gol sevincini ona armağan etti. Maçtan sonra da Emre birkaç kez görüntülü aranarak tezahürat edildi takım tarafından. Anlamlı, dokunaklı ve çok duygusaldı. Sanırım Galatasaray'ın bu kadar gönlümde olmasının en büyük sebebi bu "aile" fikrini sürekli bize yaşatması oldu her zaman. İyi ki, iyi ki, İYİ Kİ! Şimdi son bir hırsla hafta sonu oynanacak maça kitlenmeliyiz hep birlikte. O maçı da alarak üçte iki yapıp sezonu güzel bitirmeliyiz. Sen yine aslan gibi savaş GALATASARAY, çünkü unutma ki KUPALARA LAYIKSIN SEN!

💛

Hayat, sana teşekkür ederim.

Biraz önce Galatasaray Türkiye Kupasını aldı. Seremoniyi izledim. Kupa fotoğraflarını kaydettim. Televizyonu kapattım. Bilgisayar karşısında pinekliyorum. Bir mesaj geldi. Zweig kitaplarının serildiği bir masanın fotoğrafı vardı. Sende hangisi yoktu bu kitapların sorusu ile birlikte (biri hariç hepsi vardı tabii ki :D)...

Gece 12'de böyle bir mesaj alıyorsanız, insanlara kendinizi gerçekten güzel anlatmışsınız demektir. Ve size böyle bir mesaj atan insan varsa hayatınızda, gerçekten seviliyorsunuz ve bunu hak etmişsiniz demektir.

Ben ilk gençlik dönemimde sağlık açısından çok şanslı değildim. Birkaç kez bacak kırıkları yaşadım, bir kez köprücük kemiğimi kırdım, aylarca okuldan arkadaşlarımdan uzak kaldım, kazandığım üniversite bölümünü tamamlayamayıp açıköğretimden mezun oldum falan... Ama hep çok sevdim. Herkesi çok sevdim. Şükürler olsun çok da sevildim. Hayatıma bir şekilde dahil olmuş herkes tarafından hem de... Sevmedilerse de güzel rol yapmış olmalılar ki sevilmediğimi hiç hissetmedim. 

Her zaman yaşadığım acıların bir şekilde bana güzellikle, iyilikle, mutlulukla döneceğine inanacak kadar kaderci (belki de saf) oldum. Yine şükürler olsun ki yanılmadım.

Galatasaray'a çok düştüm. Bunun tek sebebi gönlümdeki paylaşılmayı bekleyen o kocaman sevginin taşacağı bir mecra bulamamasıydı. Malumunuz kadınlar bu sevgilerini genelde evlatlarına taşırıyorlar, ben anne olamadım (yaşadıklarımdan sonra çok da umudum yok sanırım). Bu yüzdendir ki Galatasaraylı futbolcular benim evlatlarım oldu. Sakatlandıklarında da hat-trick yaptıklarında da ekran başında göz yaşlarımı tutamadığım çok an yaşadım. 

Yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmamaya çalıştım. Allah utandırmasın olmayacağım da inşallah. Hayatıma dokunan herkes için, çektiğim tüm acılar için, yaşadığım tüm mutluluklar için, saçımdaki her beyaz tel için, gözlerimin etrafındaki her çizgi için, iyisi için, kötüsü için, kısacası her şey için hayat, sana teşekkür ederim.

ps: neden bu yazı, neden bu saat? İnanın bilmiyorum. Bildiğim tek şey varsa şanslı bir kadınım vesselam. Okuyan gözlerinizden öperim :)

ps2: yazdığım en kişisel ve bence duygusal yazılardan biri olduğu için kapak fotoğrafı olarak kendimi seçtim :)

Günlerden Galatasaray #32

Rize deplasmanı açıkçası Beşiktaş maçından daha çok geriyordu beni. Karadeniz deplasmanları Galatasaray için zor geçer zaten bu böyledir. Ama maçın buraya kadar geleceğini gerçekten ben bile hayal edemezdim. İlk yarıda Soso'nun golünü saydık, sonra Mbaye'nin kaçırdığı penaltıyla ben bile dağıldım ekran başında ki takımın da epey konsantresi düştü. İkinci yarıda Emre'nin sakatlandığı bir pozisyon var ben Emre düşüp Nando başına geldiği anda anladım kötü bişey olduğunu ve izlemeyi bıraktım. O arada bir gol yemişiz maç 2-1'e geldi. Emre'nin olayından sonra zaten kimsenin maça tam manasıyla odaklanabildiğini düşünmüyorum. Maçın sonlarına doğru Henry'e yapılan müdahale sonrasında kazanılan penaltıyı bu kez gole çeviren Mbaye maçın bitmesine yakın Soso'nun müthiş ortasında attığı gol ile maçın skorunu 3-2 olarak tayin etti. Gelelim hakem tatavasına... Henry'nin pozisyonu dünyanın her yerinde penaltıdır. Mbaye'nin ilk yarıda kaçırdığı penaltıda iki takım da ceza sahasının içinde penaltı tekrar edilmek zorunda. Emre'nin sakatlandığı pozisyonda kırmızı kart verilmesi hatalıydı. Hakemin dahli olsun olmasın Galatasaray Rize'den puan/puanlar ile dönecekti. Döndü de. Gerisi hikaye. Son 3 maç ve neticesi 2 kupa olacak. Sen yine aslan gibi savaş GALATASARAY!

Milli Savaş Hikayeleri | Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Bütün hayallerim kahramanlık hikayeleri okumaktı. Batı Anadolu'da geçen, Kurtuluş Savaşından önce yaşanan hikayeler okuyacağımı düşünmüştüm. Birbirinden acı, tamamı gerçek olaylardan alınmış hikayeler çıktı karşıma. Okurken içim ezildi. Bu vatanın her köşesinde acıyla yoğrulmuş topraklar var. Biz de bu toprakların üzerinde yaşıyoruz. Keyifle, mutlulukla, heyecanla yaşıyoruz. Geçmişi bilmeden. Geçmişe saygı duymadan yaşıyoruz belki de. Ve şimdi bu kitabı okuyunca duygulanmadan duramıyorum. Etkilenmek için çok büyük milliyetçi olmaya gerek var mı bilmiyorum. Kitabın bendeki baskısı İletişim Yayınlarından, 164 sayfa ve 25,50 TL. 

Lüzumsuz Adam | Sait Faik Abasıyanık

Alemdağ'da Var Bir Yılan kesinlikle Sait Faik'ten okunacak ilk kitap değilmiş. Lüzumsuz Adam'ı okuyunca anladım ben bunu. Lüzumsuz Adam'da 14 hikaye var ve hiçbiri boş değil. Hepsi birbirinden müthiş. Benim favorim Papaz Efendi. O üç beş sayfaya ne de güzel dağıtıyor hikayenin akışını, ağını, çerçevesini... Etkilenmemek elde değil.Kitabın bendeki baskısı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından, 108 sayfa ve 12 TL. Mutlaka şans verin, pişman olmayacaksınız. Söz!

Günlerden Galatasaray #31

Galatasaray lider! Aslında geçen hafta bir lokma şansı olsa şimdi puan farkıyla önde olacaktı. Vardır bunda da bir hayır diye düşünelim biz yine. Şimdi totalde 4 tane final maçı var sonra da 2 kupa geliyor. İnsanlar ödül dağıtmaya devam etsinler biz bölüm sonu canavarı olup kupa toplamaya devam edeceğiz. Maçın golleri Henry ve Fernando'dan geldi. Beşiktaş'ı 2-0 yendik. Sen yine aslan gibi savaş GALATASARAY!