Demian | Hermann Hesse

Daha önce hiç Hesse kitabı okumadığımı itiraf ederek başlayayım öyleyse. Başlamak için doğru tercih miydi bilmiyorum ama beni rahatsız etmedi, hatta güzel bir tanışmaydı bile diyebilirim. Genç bir adamın yetişmesini okuduğumdan mıdır bilmiyorum Werther'in hikayesine benzettim. Kendini tanımanın, kendi içine dönmenin, büyümenin ne olduğu anlatılıyor kitapta genç bir erkeğin gözünden. Bu genç adam, Sinclair, büyürken ciddi gelgitler yaşıyor kendi içinde. Aslında fark etmeden çocukların kanatlarını kırıyoruz. Kimi zaman yaptığımız kritiklerle, kimi zaman verilen eğitimle, kimi zaman da çocukların kendi aralarında yaşadıkları o saçma hırçınlıkla. Şanslı olanlar ise kırık kanatlarını onarıp yola devam edenler. Sinclair'in hikayesini okurken kendi içine dönme ihtiyacı duyuyor insan. Kendi iyisini, kötüsünü, nereden gelip nereye gittiğini görmek istiyor. Ne mutlu başarabilene! Kitaba adını veren Demian ise Sinclair için bir nevi mentor olduğunu belirteyim. Çevremizde Demian'ların çoğalmasını dileyerek noktayı koyuyorum. Kitabın benim okuduğum baskısı Can Yayınlarından, 211 sayfa ve 30 TL. Felsefeyi seviyor, okurken "yer nere gök nerede ben neredeyim" kafasına ulaşmayı seviyorsanız, adamınız Demian!

The Undoing | 2020

Ankara'da bir hafta sonu... Ne izlesek konulu sohbetler ve araştırmalar yerine BeinConnect'i açıp Nicole Kidman ve Hugh Grant isimlerini aynı afişte görmemiz, IMDB puanı ve neticede tek sezonluk bir mini dizi olması neticesinde iki geceye yayarak hakkından geldik. Biraz konuşalım istedim diziyi çünkü yeni olmakla birlikte ortamlara düşmüş. Belki benim gibi Grant'i sevenler, Kidman'ı merak edenler veya işin tamamen sinema tarafında olup bu keyifli işi izlemek isteyenlere bir fikir olur diye düşündüm. Konuşalım bakalım.

Gökyüzü Herkesindir | Zülfü Livaneli

Araya bir yerlere şiir kitapları serpiştirmeyi seviyorum. Sanki yorulan okuma yolculuğuma bir minik mola, bir nefes arası, bir duygusallık serpiştiriyor. Son günlerde incinmiş olan ruhuma iyi geliyor itiraf etmem gerekirse. Bir de bu şiir kitabının Livaneli tarafından kaleme alındığını düşünün şimdi... Kimi noktalarda şarkılarında geçen mükemmel sözler, bir noktasında Akdeniz için yazdığı "tuzundan mahrum etme bizi" cümlesi ve fakat özellikle kitaba adını veren o şiir. Birkaç satırdan oluşan Gökyüzü Herkesindir, benim için bir motto, bir motivasyon kaynağı. İşyerimdeki masamın üzerinde kare bir post-it kağıdında yazılı duruyor yıllardan bu yana. Bu şiirin Livaneli'ye ait olduğunu bilmediğim zamanlarda bile bu durum böyleydi. Sonra Livaneli'ye ait olduğunu gördüğümde, müthiş bir aydınlanma ile, başka kim yazabilir ki diye düşündüğümü hatırlıyorum. Nispeten zor geçen bir ömrü var Livaneli'nin. Kendi hayatını yazdığı Sevdalım Hayat kitabı vardır mesela teferruatlı şekilde bu konuyu işleyen, ki benim de en sevdiğim kitaplar listesinde zirvededir, mutlaka okunması gerekiyor bence. Hayatının bir döneminde ülkesinden, yönetmeyi hayal ettiği İstanbul'dan ayrı düşürülmüş, sırf birilerinden farklı düşünüyor diye. Bugün hangimiz aynı duyguyu hissetmiyor, "buralardan çekip gitmek lazım" demiyoruz ki mesela? İşte böyle bir ruh haliyle kaleme alındığını düşünüyorum. Şiir seviyorsanız ıskalamamanızı öneriyorum. Kitabın bendeki baskısı Doğan Kitap'tan, 108 sayfa ve 18 TL.

The Chestnut Man - Kestane Adam | 2021

Nelsson'un Galatasaray uygulamasına verdiği röportajda geçmişti dizinin adı. İskandinav yapımlarına da Lilyhammer ve Borgen'dan sonra sempati duyduğumu itiraf etmem gerekiyor açıkçası. Bu ara polisiye de pek okumadığımdan polisiye-gerilimi de özlemişim. Tüm bu detaylar yan yana gelince diziye başlamaya karar verdim. Gergindi, keyifliydi, çabucak bitti. Bir polisiyede spoiler'ın önemini bildiğim için yazının devamında spoiler vermeden devam edeceğim söz. Buyursunlar.

Veba Geceleri | Orhan Pamuk

Nihayet bitti! Sanıyorum okuduğum en yorucu Orhan Pamuk kitabıydı Veba Geceleri. Özellikle ilk 200-300 sayfada epey uzadı. Belki konunun can sıkıcı bir konu olması, belki benim ruh halimin okumaya el vermemesi, belki dönemin vebası ile günümüzün covidi arasında kurduğum lüzumsuz bağlantı buna sebepti bilemiyorum fakat kitabın ilk 50-60 bölümü gerçekten bitmek bilmedi benim için. Fakat sonra kitabın merkezi hastalıktan yeni bir ülkenin kuruluşuna doğru evirilince (umarım spoiler değildir), biraz daha tempoyu artırdığını itiraf etmeliyim. Yine itiraf etmeliyim ki kitabın arkasında yer alan "Orhan Pamuk yaşayan en iyi yazar" ifadesine katılmadan edemeyeceğim. Zira kitabın başında, ortasında ve sonunda bile kitapta yer alan Minger Adasının gerçekten var olduğunu, Güneydoğu Akdeniz'de bir ada olduğunu, gerçekten bir şekilde Osmanlı vilayeti olduğunu düşündüm hatta araştırmalar yapmak için çeşitli notlar bile aldım. Öyle bir kurgu var ki kitapta, öyle müthiş şekilde resmedilmiş ki ada, adalılar, adadaki yaşantı, hala var olmadığına inanamıyorum. Bu gerçekçilik, tek kelimeyle çarpıcıydı. Belki de, bir nebze şikayetçi olduğum,
 kitabın bu kadar uzun olmasının sebebi adanın gerçekliğini okurlara bütün teferruatıyla yansıtmasıydı. Zamanın çeşitli dönemlerinde hastalıklar, savaşlar gibi büyük yıkımların tekrarlanıyor olması ve değişenin sadece arka plan, mekanlar ve zaman olması ne tuhaf değil mi? Kitapla ilgili nihai kararım nefis olduğu yönünde. Tüm kalbimle teşekkür ediyorum Pamuk'a. Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından, 544 sayfa ve 45 TL. Sabredin, büyük keyif alacaksınız.

Homeland | 2011-2020

Bir sene gecikmeli olsa da Homeland'in final sezonunu nihayet izleyip bitirdim. Galatasaray ile ilgili konuşmadığımdan blogun son yazıları da genel olarak kitaplarla ilgili olunca araya bir renk gelsin istedim açıkçası. Eh ne zamandır bir dizinin hakkından da gelememişim. Hazır bitirmişken iyi olur diye düşündüm. Spoiler işine çok girmemeye çalışacağım, başarmayı umuyorum. Buyurun başlayalım.