Yılbaşında Televizyonda Ne Var?

Klişe dedin mi Serap Bahar, gelenek dedin mi Serap Bahar! Her sene olduğu gibi bu sene de uzaktan kumandanız olmaya geldim. Bugün televizyonda neler var? Akşam dümeni nereye kırsak daha çok eğleniriz? Bir Victoria's Secret defilemiz yok ama bakalım 31 Aralıkta hangi kanalda hangi program var haydi bi bakıp akşam için planı yapalım. Ben televizyondaki kanal sıralamasına göre gideceğim. İyi yıllar, iyi seyirler diliyorum şimdiden. 

2023'te Neler Oldu?

2023 yılı almanak yazısına hepimiz hoş geldik! Yıllık şahsi muhasebemi yaptığım ve bir yılbaşı klasiği olan bu yazıdan hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Geçen gün ömürdendir diye güzel bir laf okumuştum. Hem her günün biricik ve kıymetli olduğunu anımsatıyor bu cümle bana hem de ömrün bir kum saati gibi ters çevrilip biz farkında bile olmadan akıp gittiğini. Biraz depresif, biraz gülücüklü, boşa gitmediğini temenni ettiğim bir yıl oldu 2023. Ana hatlarıyla biraz detaylandırmayalım mı?

Cumartesi | Ian McEwan

Ne yorucu kitaptı ama! McEwan'ın daha önce Çocuk Yasası ve Kefaret kitaplarını okumuş ve çok memnun kalmıştım. Fakat bu kitap... Sonlara doğru lütfen biraz açılmaya başlar gibi oldu, hooop yeniden sıkıcı moduna geçti. Kitap bir günde geçiyor. 15 Şubat 2003'te. Henry Perowne, Londra'da yaşayan bir doktor. Evli ve iki çocuk babası. Henry'nin başından bir günde geçen olayları okuyoruz kitapta. Bu arada İkiz Kulelere yapılan saldırı nedeniyle Amerika, Irak'a girmeyi planlıyor, tabii İngiltere de. Heathrow Havalimanına bir uçağın çarpmasıyla terörist bir atakla karşı karşıya kalmalarının vermiş olduğu yetkiye dayanarak Londra'da terör karşıtı yürüyüşler yapılmaya başlanıyor. Uçağın çarpmasına tesadüfen rastgelen Henry'nin başına trafikte bir tartışma sonucu bazı olaylar da geliyor fakat buradan sonrası biraz spoiler olacağı için teferruata girmiyorum. Aile bağları, ikili ilişkiler, yaşadığımız olaylara karşı alınan aksiyonların nelere mal olduğu üzerine yazılmış bir kitap Cumartesi. Tek günde geçtiği için uzun paragraflar, ortamın detaylı betimlemeleri derken, benim için, okuması epey güç bir kitap oldu. Kendimle ilgili şunu yakaladım; ben kitapta diyalog ne kadar azsa, okumakta o kadar zorlanıyorum. Neticede dün akşam itibariyle bitirdim ve yeni hikayeler için hazırım. Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından, 270 sayfa ve indirimsiz fiyatı 72,60 TL. 

Günlerden Galatasaray #17

Fenerbahçe 0 - 0 Galatasaray
Uyumamak için oyun oynayarak izlediğim bir maç oldu. Katılımcılara teşekkür ederiz. İyi günler diliyorum. Cuma günü bunu tekrar yapalım gençler. Hedef 24, yürüyedurun!

The Crown | 2016-2023

Dönem dizilerine duyduğum hayranlık, özellikle Kraliçe Elizabeth'in ömrünün anlatıldığı bir iş olduğunda daha da ön plana çıkıyor. Zafiyet karşıtı ve güç meraklısı ruhum tabii ki 6 sezondaki her bölümü heyecan ve hayranlıkla izledi. Dizideki oyuncu seçimlerinin başarısı yüzünden hangi dönemin işlendiğini bile umursamadığım yerler oldu. Sırf castinge duyduğum saygı yüzünden bile tertemiz bir 7,5-8 puanı var bu dizinin. Yazının devamında sezonlarda işlenen dönemleri, sonrasında da fotoroman şeklinde karşılaştırmalı fotoğraflarla oyuncu seçiminin şahaneliğini gösterip bağlamayı planlıyorum. Başlayalım mı?

Günlerden Galatasaray #16

Galatasaray 1-0 Karagümrük (Kerem)
Yani çok maç izledim de bu kadar zeka geriliği yaşayan iki takımın karşılıklı maçını ilk kez izliyorum. Maç boyunca ki 100 dakika falan oynandı herhalde, maçı birbirlerine ikram edip durdular. Allahtan benimkiler ilk yarıda bir tane itelemişti de maç o golle neticelendi biz de 3 puanı aldık. Top oynanmadan geçilen bir maç neticesinde yarım sıfır olsun bizim olsun deriz ya bazı maçlara, işe bu maç onlardan birisiydi. Son zamanlarda böyle maç sonu yazıları çoğaldı ya, hayırlısı bakalım. Her maç derbi veya her maç Avrupa maçı olmayacak, oyuncuların her maça aynı motivasyon ile çıkmasını diliyorum öncelikle. Maçın adamı Nando'nun kart cezalısı olması nedeniyle kalede izlediğimiz Günay'dı bence. Çıkardığı pozisyonlar, aksiyon almadaki hızı lig için tatmin ediciydi. Nando'nun dinlenmesini istediğimiz haftalarda çok net denenir bence. Maçın bitmesine 1-2 dakika kala Karagümrük'ün kornerden attığı fakat sağ olsun Serdar sayesinde ofsayta düştükleri ve iptal edilen gol gelmiş olsa, çok daha ters konuşurduk hepimiz ama Serdar günü kurtaran adam oldu. Mauro'nun bugün de gol atamamış olmasını hafta sonu oynayacağımız derbide patlayacağına bağlayarak toparlıyorum. Hedef 24, yürüyedurun!

All The Light We Cannot See - Göremediğimiz Tüm Işıklar | 2023

Nasıl yumuşak nasıl güzel bir dizi anlatamam. Netflix'te izlediğim en nahif şey olabilir. Dün gece itibariyle bitti ve artık kişisel tarihimde de olmasını dilediğim için uyandığımla kahvemi alıp bilgisayarımın başına oturdum ve başladım dökülmeye. Son söyleyeceğimi de yazıya geçmeden en baştan söyleyeyim: Bu diziyi izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Öyle keyifli bir dizi çekilmiş ki İkinci Dünya Savaşı ekseninde geçen bir iş için can yakmadan akıp gidiyor. Haydi hemen konuşalım.

Kuş Uçuşu -Sezon 2- | 2023

Geçen sene bu zamanlar, Kuş Uçuşu'nun ilk sezonunu çarpılarak izlemiş ve buralara da düşürmüştüm, hatırlarsınız. İkinci sezon da 14'ünde yayına verildi ve 3 günün içinde temize havale ettim şahsen. Çok iyi dizi. Öyle bir şekilde bitti ki 3. sezonunu da seneye bu vakitler konuşuruz herhalde. Böyle Sherlock gibi tek sezon tek sene gidiyor bakalım keyifli şekilde. Oooo Sherlock ile kıyasladığıma göre epey sevmişim. Biraz daha devam etmek için burada böleyim.

Yolların Başlangıcı | Amin Maalouf

Amin Maalouf'un aile hikayesi. İki soy geriye giderek anlatıyor. Kitap babasının öldüğü noktadan başlıyor. Babasının anne ve babasından, onların anne ve babalarından bahsediyor. Aslında ağır aksak bir kitap ve okurken bana Marquez'in meşhur hikayesi Yüzyıllık Yalnızlık'ı anımsattı. Hem aile hikayesinden sebeple hem de isimleri ve karakterleri takip etmekte güçlük çektiriyor okurken. Ağır ağır akıyor. Geçmişe gidip günümüze, anlatıcının geçmişi araştırmalarının altında yatan güdülere göz kırpıyor. Onlarca yıl saklanan mektuplar, yazışmalar, parçalanan aileler, göç eden hem de öyle şehir değiştirmeli değil, ülke, kıta değiştirmeli, denizaşırı değişiklikler... Ülkesinin dışında yaşamayı hayal bile edemeyen benim gibi bir kadına epey uzak fikirlerdi okumaya başlamadan önce. Şu an biraz daha törpülendim belki de. Kitabın geçtiği dönem Osmanlı'nın son zamanlarından, 19. yüzyılın ortalarından başladığını ve ailenin yaşadığı Suriye-Lübnan-Irak üçgeninin Osmanlı'nın bir parçası olduğu, ama başka bir dinin mensubu olma kaynaklı azınlık durumuna düşmüş olmanın verdiği o içten içe isyanın bastırılma isteği çok canlıydı okurken. Son olarak yer yer Mustafa Kemal'e yapılan atıflar kitaptaki favorimdi. Anlatıcının halasının doğumuna yakın Mustafa Kemal, yeni bir ülke kurmasına duyduğu hayranlıktan dolayı, halaya Kemal adını vermek istiyorlar ama kız çocukları olunca Kamal'da karar kılıp vazgeçmiyorlar yine de. Hoş bir detaydı benim baktığım yerden. Okuması güç, aile hikayesi olarak görebilirseniz gider. Bende biraz ağır aktı, bırakmaya niyetlendiğim yerler oldu, günün sonunda ise okumak keyifliydi, her Maalouf kitabı gibi. Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından, 426 sayfa ve indirimsiz fiyatı 135 TL.

Günlerden Galatasaray #15

Galatasaray 3-1 Adanademir Spor (Sacha, Kerem, Mauro)
Ama ne top tepmişiz yine be! İki tür futbol maçı vardır; bazılarını Pendik maçı gibi oynanmadan, bazı maçlar da Demir maçı gibi yaldır yaldır oynanarak kazanırsınız. Bu iki türün ortak özelliğiyse, Galatasaraylı futbolcuların gol kaçırma turnuvası düzenlemesi ve Tete'nin şampiyon olmasıdır. Şimdi şakayı bir kenara bırakırsak, Tete ekseri gol kaçırıyor zaten ama bu maçta ekstra bir sırıtması, savrukluğu da olmadı sanki. Ya da takım cidden iyiydi de bir şekilde tolore edildi de diyebiliriz. Takımın beyni sahada olunca, böyle güzel oyun kaçınılmaz oluyor. Kendisi eğleniyor, eğlendiriyor. Ben de sonuna kadar tadını çıkarıyorum 10'u izlemenin (ooo kelime şakası, alırım bir dal). Maçın kıymetli anlarından ilki Sacha'nın attığı goldü bence. Çünkü defansif anlamda gerçekten memleketin en iyi sağ beki olmasının yanı sıra gol katkısı da vererek belki de bize yar olmayacağının sinyallerini çakıyor arada. Kerem'in golü yine hem kıymetliydi, hem şıktı, ben gol oldu mu olmadı mı birkaç saniye bloke oldum mesela. Uzatmalarda gelen Mauro'nun penaltısını da kenardan hiç trip atmadan bekleyerek gelen ve illa ki skor katkısı veren Cedric'e borçluyuz. Teşekkürler superman! Hafta içi Kopenhag maçı var ya, biliyorum her maç final kafasıyla çıkmak bir noktadan sonra sürmenaj olmamıza sebep olabilir. Ama bunu da kazanarak atlatalım, söz daha rahat çıkacağız maçlara. Ha işler istediğimiz gibi gitmedi mi, harcadığımız emeğe, oynadığımız güzel oyuna üzülürüm, fakat asla kızmam. Çünkü hakkını verdiğimizi düşünüyorum. Ligde şu an lideriz, akşama ne olur bilemedim şu an. Hedef 24, yürüyedurun!

Günlerden Galatasaray #14

Pendikspor 0-2 (Cedric, Hakim)
Ama nasıl kazandık yürüye yürüye LOL. Şimdi gülüyorum ama golü atana kadar içim şişti. Saçma sapan, çabasız, rotasyonlu oynayıp çıktı takım sahadan. Tamam bir şekilde gol bulundu fakat bulunmaması da sürpriz olmazdı maalesef. Bir yanım böyle düşünüyor. Ama diğer yanım şu maçtan bile iki gollü galibiyet çıkıyorsa demek ki bir yerlerde doğru bir şeyler yapılıyor diye düşündürdü bana. Cedric'in girdikten sonra golü bulması, Hakim'in tüm maç deneyip Manchester maçındaki gibi nefis bir füze golü atması keyifliydi benim açımdan. Bu maça dair konuşacak pek bir şey olmadığı için burada kesebiliriz sanıyorum. Hedef 24, yürüyedurun!

Sen Olsaydın Yapmazdın, Biliyorum | Kürşat Başar

Havalar inceden soğumaya başlayınca benim bünyede bir romantiklik basması hasıl olur. Normal insanlar gibi bahar aylarında değil, kış girişinde, evet. İşte Kürşat Başar okumaya tam da o noktada karar verdim. "Bu kitap ne anlatıyor yahu" şeklinde kitaba girmeye çalıştıktan sonra, sanırım 50. sayfa civarında, sen kitap bi civcivlen! Nefessiz şekilde bitirdim. Selin isimli bir kızımız var. Anne babası ayrılmış, çocukluğunun ve ilk gençliğinin yazlarını Adalar'da geçirmiş biri. Kuzeni Elfe ve en yakın arkadaşı Nevit ile başlıyor gençliğin ilk gerginlikleri. Hem birbirine destek olan hem de birbirlerini epey yaralayan bir hikaye geçiyor bu üçgenin arasında. İki kadınla bir adamın olduğu yerdeki kaçınılmaz son, gizli aşk, kırılan bir kalp, kaybedilen bir bebek, uzaklaşmalar, kopuşlar... Aslında öylesine sıradan ve gündelik hayatta karşımıza çıkabilecek bir hikaye ki... Gerçekliğinden ve bu kadar yalın şekilde anlatılıyor olmasından etkileniyorsunuz kitabı okurken. Doğan Hızlan'ın arka kapaktaki yorumunda dediği gibi; "edebiyat, olağanı olağanüstüye dönüştürür." Kürşat Başar'ın bazı ofsayt yazdıkları var, buraya sıklıkla da yazıyorum. Fakat şu bir gerçek ki bir kadın penceresinden anlatılan hikayeyi de onun kadar iyi anlatabilecek erkek yazar nadirdir. Kitabın bendeki baskısı Everest Yayınlarından, 115 sayfa ve indirimsiz fiyatı 58,50 TL.