Yılbaşında Televizyonda Ne Var?

Akşama napıyosunuz? Ben malum, evdeyim. Her sene olduğu gibi bu sene de kendime keyifli bir program yapıp saatlerce televizyon başında oturup eğlenmeyi planlıyorum. Eh, hayat hep havai fişeklerden ibaret değil, arada maytap pırıltısına da fit olmak lazım. Oooo metaforlar, bişeyler... En iyisi ufaktan 31 Aralık 2022 için televizyonda neler izleyebilirsiniz listesini yapmaya başlayayım. Bana da size de bir fikir olsun. Neticede bu akşam keyifli bir şeyler izlemek için Hristiyan olmak şart değil. Dün de televizyon izlediniz, yarın da izleyeceksiniz. Biraz eğlenmenin, bir şeyler kutlamak için kendinize fırsat yaratıyor olmanın sizi dinden çıkarmayacağına emin olabilirsiniz. Çenem düştü. Başlayalım.

Günlerden Galatasaray #15

Selam gençler. Kalp krizleriniz geçtiyse Sivasspor - Galatasaray maçını konuşabiliriz. Sivas'ın ilk golünün neden sayılmadığını öğrendiğimize göre diğer konulara geçebiliriz. Mesela Sivas'ın ilk golüne gelene kadar sahanın neden bir buçuk ay maç yapılmamış gibi değil de dün inekler otlamış gibi olduğu konuşulsa bence daha iyi olabilir ilerisi için. Biz maç yaptık kurtulduk, seneye görüşürüz. Ama Sivaslılar üç gün sonra, olmadı bir hafta sonra yine orada maç yapacak. Teşekkürler. Gelelim Galatasaray ayağına. Öncelikle Dries'ın geçen haftaki oyununu golle taçlandırıyor olması ve bu hafta da performansını devam ettirmesi nefis oldu. Maçın diğer golü ise Barış Alper'den 95. dakikada geldi ki şampiyonluk golü diye bağırdım şahsen. Bunlar iyi tarafları. Bafe, oynadığı bölümde yürüyerek dolaştı sahada, bugün hiç beğenmedim oyununu. Kerem de maçın bazı bölümlerinde çok tutuktu. Tüm olumsuzlukların ötesinde Sivas gibi bir deplasmandan hem de aralık ayında çıkarılan 3 puan candır. Neticede Galatasaray 2-1 kazanarak yılı lider kapattı. Öyleyse, seneye görüşürüz😋

2022'de Neler Olmuş?

Arkadaşlar, dostlar, çok kıymetli Romalılar! Yine, yeni bir yılı daha devirmenin mutluluğu (?) içerisindeyim. İnsan gerçekten hayret ediyor. 2021'in kritiğini yaptığım yazıyı daha dün yazmış gibiyim, üzerinden tam bir yıl geçmiş. Bugün, dijital günlüğüm olan blogumda, istedim ki geride kalan yılı bi temize çekeyim. Neler görüp geçirdiğimi düşüneyim, güleyim, kızayım, ağlayayım, mutlu olayım yeniden. Muhasebemi yapmanın ardından da yeni yıl için dileklerimi de paylaşarak bitireyim. Bakalım neler olmuş. Buyursunlar.

Günlerden Galatasaray #14

Bir önümüzdeki takım olan Fenerbahçe'nin puan kaybetmesiyle bu sezonki 14. maçımız olan İstanbulspor maçı bir parça önem kazanmıştı. Bir kere
7-0'lık Başakşehir maçından sonraki ilk lig maçıydı, Dünya Kupası dönüşüydü, üstüne üstlük kazanmamız halinde 1 puan farkla liderlik koltuğuna kurulacak ve umuyorum sezon sonuna kadar da bırakmayacaktık. Maç aslında baskılı da başladı. İlk yarıda oynanan arzulu ve hareketli oyun, ne yalan söyleyeyim maçın farka gideceğinin bir işareti gibiydi. Gel gelelim 2 golü bulduktan sonra biraz gevşedi sanırım takım, belki de yoruldu. İkinci yarıda epey gerildim şahsen. Çünkü İstanbulspor da atak oynamaya başlamıştı, golü de buldular, bastırdılar da bir hayli ama neyse ki sonuca gidemediler. İkinci yarıdaki yorgun oyunu kabul etmemekle birlikte ilk yarıdaki oyundan razıyım. Maçın öne çıkan ismi attığı 2 golle Bafe olsa da, Dries'in inadı ve gol atma isteği de çok kıymetliydi. Tüm hafta geleceğin en iyi on sol beki listelerinde kendine yer bulmuş olan Kazımcan'ın ise nazara geldiğini düşünüyorum. Sacha'nın pozisyon alabilme becerisinin önünde ise şapka çıkarmak lazım. Müthiş bir gelişim ve henüz 20li yaşlarının başında bu çocuk... İkinci yarıdaki oyunu görmezsek güzel bir akşamdı, tatmin ediciydi. Neticede alınması gereken 3 puanı Bafe'nin 2 golüyle 2-1 kazanarak elde ettik ve liderliği ele geçirdik. Umuyorum ki lig sonuna kadar sürsün. Lidere selam durun!

İnsan Geleceğini Nasıl Kurar | İlber Ortaylı

İlber Ortaylı'yı dinlemeyi de okumayı da çok seviyorum. Önümde sürekli yeni pencereler açıldığını, ufkumun genişlediğini, okumak ve yazmak için daha cesaretli olduğumu hissediyorum. Bilhassa Yenal Bilgici ile yaptığı söyleşi türü kitaplarda daha da yoğun oluyor bu hisler. Bilgici'nin sorup Hoca'nın yanıtlayarak oluşturduğu ikinci kitap bu. İlki Bir Ömür Nasıl Yaşanır? isimli kitaptı ve en az bu kitap kadar keyifliydi. Kitapta dokuz bölüm mevcut. Bu dokuz bölümde işlenen farklı konularla Hoca, bir insanın kendisini nasıl inşa edeceğini, sonra da hem kendisinin hem de toplumun nasıl idame-i hayat gerçekleştirebileceğini yani hayatı nasıl devam ettirebileceğini ifade ediyor. Dokuz bölüm içerisinde benim için en kıymetlisi yedinci bölümde geçen etrafa bakma sanatıydı. Yalnızca bakmanın değil görmenin kıymetinden bahsediyordu ve sanırım etrafa nasıl boş baktığımı düşündükçe kendime kızmama sebep oldu. Çarpık kentleşmeye verdiği örnekler ve restorasyon adına mahvedilen tarihi mekanları anlattığı kısımlarda ise hem sinirlendim hem üzüldüm bu aymazlığa. Hoca'nın anlattıkları kadar Bilgici'nin sorduğu soruları okumak da epey keyifliydi. Yaptığı alıntılar ve söyleşiyi yönlendirme tarzı hem gazeteciliğinin hem de eğitimini aldığı siyaset biliminin hakkını verir şekildeydi. Kitabın bendeki baskısı Kronik Yayınlarından, 288 sayfa ve 60 TL. Sakın ıskalamayın.

Bir Aşk Masalı | Ahmet Ümit

Kötü, çok kötü kitap. Bunu yazarken aşırı üzgünüm ama hissettiklerimi tarif edebileceğim tek yol bu. Ahmet Ümit okumayı o kadar çok seviyorum ki, şu an kitaplığımdaki kitaplarıyla göz gözeyim 15. kitabı bendeki Bir Aşk Masalı. On beş kitap arasında açık ara en kötüsü. Gerilim cinayet türünde verdiği her eser şahane olurken, neden bambaşka bir yolda yürümek istemiş, anlamak güç. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerçekten gerek var mı? Başka bir yazar bu kitabı yazmış olsa, benim de hasbelkader bu kitap elime geçse ve okumaya başlasam çok net söylüyorum 5. sayfayı tamamlamadan kitabı bırakırdım. Sırf Ahmet Ümit'in hatırı ve kredisi için bitirdim. Kitabın konusundan bahsedeyim de derdimi anlayın. Beş ülke var bu beş ülkenin beş prensi var hepsi aynı gece aynı rüyayı görüp bir kıza aşık oluyor ve o kızı aramaya başlıyorlar. "Büyüklere masallar" reklamıyla satıldığı için buraya kadar tamamız. Gel gör ki kitap öyle çok tekrara düşüyor ki iki yüz küsur sayfada anlatılanı 20-25 sayfada çok kolay anlatabilirmiş. Özetle olmamış kitap. Ahmet Ümit'in seri şekilde cinayet romanlarına dönmesini temenni ediyorum. Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından, 250 sayfa ve 60 TL.

The Bold Type | 2017 - 2021

Çok uzun süredir böyle kız dizisi izlememiştim. Yormayan, düşünmeme gerek kalmayan, üzmeyen, germeyen, yalnızca eğlencesine, yalnızca romantik komedi kafasına girip izlemelik bir dizim olmamıştı. İşte geride bıraktığımız yaz tanıştığım The Bold Type, tam da bu Serap'a hitap etti. Öyle keyifli akıp gitti ki, araya vakit bıraksam da neticede her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu geldi ve koşarak geldim bloga. Biraz detaylandıralım, romcom, chick flick, sevenler beni takip etsin!

Kadının Değişen Dünyası | Ayşen Müderrisoğlu

Yüksek lisans bittiğinden beri böyle akademik bir kitap okumamıştım. Akademik derken içerisinde makaleler var, ondan bahsediyorum. İçerisinde muhtelif akademisyenlerin kaleme aldığı 8 farklı konuda 8 farklı makale mevcut. Kitabın alt başlığı, "Osmanlı Sosyal ve Kültürel  Yaşamından İzler 1908-1918" şeklinde belirlenmiş. İkinci Meşrutiyetin ilan edildiği dönemden imparatorluğun yıkıldığı döneme kadar geçen süreçte ülkede gerçekleştirilen ıslahatların kadınlara yansımalarından bahsediliyor makalelerde. Kimisinde çalışma alanındaki değişimlerden, kiminde ev hayatından, kiminde ise sanat alanındaki etkilenmelerinden bahsediliyor. Dönemin şartlarını düşününce epey enteresan anekdotlar var kitapta. Mesela benim en çok dikkatimi çekenlerden bir tanesi bahsettiğim dönemde kadınlar tarafından çıkarılan kadın dergileri olduğu, kadın yazarların kitaplar bastırabildiği ve açık alanda resim yapabilmelerinin izne tabi olduğu. Hem çok açık görüşlü olarak değerlendirilebilecek bilgiler var hem de o kadınlar üzerindeki yoğun baskının görülebileceği bilgiler var. Üstüne üstlük günümüzde halen değişmediğini görebileceğimiz detaylar da mevcut. Benim için tatmin ediciydi bu kitabı okumak. Kitabın bendeki baskısı Kronik Kitaptan, 255 sayfa ve 75 TL. 

Game of Thrones | 2011-2019

Çok uzun süre reddettim izlemeyi. Yok ejderhanın sırtında geziyormuş, yok yürüyen ölüler yaşayanlara saldırıyormuş, bana çok fantastik geliyordu. Bu sebeple de yayınlandığı dönemde izlemeyi düşünmedim. Geride bıraktığımız yaz, BluTv'de karşılaşınca, neden olmasın dedim ve başladım izlemeye. Dün itibariyle de bitti 8 sezon. Ne umdum ne buldum biraz anlatmak istiyorum. İçerisi ağır spoiler içeriyor, ona göre devamını okuyalım.

The Durrells | 2016-2019

Muhtemelen çekilmiş ve çekilecek olan en pozitif dizidir Durrell ailesinin hikayesi. Ben kendileriyle bir öneri sayesinde tanıştım ve hikayelerine şahit olmaktan çok büyük keyif aldım. Dün itibariyle de veda konuşmasını yaparak ayrıldık. Bu kadar ışıl ışıl bir dizi gölgeler arasında kalmayıp daha çok izlenmeli, daha çok keşfedilmeli. From Scratch'ın duygu yoğunluğu açısından taban tabana zıttı. Eh, o kadar depresif ve dramatik bir işi anlattıysam, Durrell familyasının sarı sıcak hikayesini de anlatmalıyım. Öyleyse başlıyorum.

Dinle Beni | Tess Gerritsen

Bugünlerdeki aşşşırı rutin günlerim için aksiyon ve gerilim arıyordum bir parça. Bunu bulmanın en güzel yolu da şüphesiz okumaktan geçiyordu. Aksiyon ve gerilimi sağlayacak tür de elbette polisiyeydi. Okunmayı bekleyen kitaplar rafımdan bir Gerritsen kitabı istediğimde kızlar bu arkadaşı getirip koydular masamın üzerine ve okumaya başladım. Sondan başlayayım; beklediğim aksiyon ve gerilimi %100 sağlayabildiğini söyleyemeyeceğim. Yazar aynı dedektif ve adli tabip ile 12 kitap daha yazmış iç kapaktan okuduğum kadarıyla ki ben Cerrah kitabını okumuştum. Yılda bir doz alıyorum gibi görünüyor şimdilik :) Belki de bu seri tekrara düştükçe gerilim dozu düşmüştür, oraya varacağım. Çünkü Cerrah'ı okurken epey gerildiğimi hatırlıyorum. Dönüyorum bu kitaba. Kitapta bir hemşire öldürülüyor evinde. Bu cinayeti araştırmaya başlayan dedektifimiz Jane Rizzoli, tam olay çözülecekken yeni bir şeyler keşfediyor ve aslında görünenden çok farklı bir sonla bitiyor kitap. Jane'in annesiyle ilgili bölümlerin bir parça sinir bozucu olduğunu da itiraf etmem gerekiyor bu noktada. Neticede araya atmalık bir kitap niyetindeydim, eh karşıladığını da söyleyebilirim. Kitabın bendeki baskısı Doğan Kitap'tan, 256 sayfa ve 89 TL an itibariyle.