Galatasaray'da yeni sezon

Bana futbolu sevdiren gol; yukardaki fotoğrafta laci formayı üzerinde taşıyan adamın Brezilya'ya 2002'de attığı o goldür. Çılgınlar gibi sevinmiş ve kendimi sakatlamıştım o golde :)) Malum golden 11 sene sonra, Galatasaray'ımın kalbinin attığı yerde, evimizde, yine o adam bana futbol aşkını depreştiriyor! Yuvaya hoşgeldin Hasan Şaş. Sana upuzuuun bi yazıyı cumartesiye düşünüyorum.

ps: Kaptan ve Hasan Şaş, işte geçmiş ve bugünkü aslanlarım!

merhaba ben Serap!

Yazacak onca yazı söylenecek zibilyon şey varken susmak zorunda kalıyorum ya, işte ben en çok buna yanıyorum. Blogumu, sevgilimle konuşmayı, sevgilimin elini tutmayı çok özledim :(

Happy Endings

Efendiim yeni bi dizi önerisiyle buradayım. Malum yaz sezonu dizilerin bitip tatile girdiği zamanlardır. Normal sezonda izlediğimiz diziler olmayınca da boşluk hissi oluyor. Bu boşluk hissini kapamak için önce Shameless'ı izlemiştim. Ve önermiştim tabii ki. Yeni önerim ise Happy Endings!

Aylık yazılar #haziran

Ve evet, günlerdir saklandığım yerden çıktım. Yazacak çok şey var. Haziran yazısıyla başlayalım dedim. Haziran ayı pek keyifli sürmüyor aslına bakarsanız. Bilhassa ortasından sonra çok sıkıntılı günler geçirdim ama geçti sanki. Geçmesi de gerekiyor açıkçası artık. Hadi başlayalım.

Yazın en güzel ilk şarkısı!

Kaç şarkıcı, kaç sanatçı tanıyorsunuz şarkısının farklı düzenlemelerini yapıp bunları kahve gibi sınıflandıran. Ben bi tane tanıyorum. Ve onun adı Nil Karaibrahimgil!

Karayip Korsanları

İlk çıkan film Siyah İncinin Laneti'nin ardından çekilen 3 film ve müthiş bir gişe hasılatı. Ciddi izleyici kitlesi, milyonlarca hayran.. Beğenine güzel, tarzı olmayanın -ki bu ben oluyorum- haz almadığı filmler serisi olarak hayatımdan geldi geçti. 3 filmin içinde malesef ilkini beğendim sadece ve en son çıkan Gizemli Denizlerde'yi henüz izlemedim. Keira Knightley'i de sevmem zaten.

O da özlüyormuş benim bitanem..

Der Nilüfer o en güzel şarkısında. Dı dı dırırım diye başlayan o melodinin içime, taa içime dokunduğu an çok oldu evet. Ama bugün bi başka be bilogum.. İçimden nehirleri, denizleri dolduracak kadar ağlamak geliyor bi yandan. Bi yandan da onu düşünüp sayfalarca gülmek. Bilmeyenlere ağır uyarı!!11! Aşk böyle hastalıklı bişey evladım. Fırsatın varken kaç, kaç, kaç! Kaçsana la!

Roland Garros finali


Gelin sizi Fransa Açık Finali'ne götüreyim :)

Federer Fransa Açık'ta finalde!

Müthiş bir maç ile finale yükselip Nadal'ın rakibi oldu Federer. Djokovic'i kutlamak lazım maç gitti gidiyor derken 3. seti güzel toparladı hatta son seti de tie-break'e taşımayı başardı. Fakat karşısındaki adam ekselansları olunca karşı duramadı. Bence Novak'ın en büyük handikapı baskı karşısında güçlü duramaması. Maç boyunca soğukkanlılığını koruyan Fedex ise son puanını, son sayısını, seti ve maçı almasının ardından bu sevinç gösterisini yaşadı. Finalde de aynı mutluluğu yaşamak dileğiyle! GO ROGER GO!

Bi fikir verin?

Gençler! Dostlar! Sevgili Roma'lılar!

Blogu baştan aşağı yeniledim. Daha bi renkli oldu. Ne dersiniz nasıl olmuş?

Harry Kewell'a veda ederken..


Neden sürekli ağlak olmak zorunda vedalar? Bu ezberi bozuyorum blogda! Geçen sene Harry için çok ağladık, blogda da şunu, şunu ve bi de şunu yazmıştım. Gönül isterdi ki onu on bin milyon kere daha yazayım ama olmadı. Vedanın zamanı gelmiş demek ki.. Dün Scholes ve Neville'e gülerek veda ettik. Harry'e de öyle veda edelim. Fotoğraf Liverpool formalı da olsa. Kewell from Galatasaray olacak her zaman! İyi ki geçtin hayatımızdan be adam!

Yine de bi lokma hüzün için günün şarkısı; James Blunt-Goodbye my lover