Cumhuriyet'in 100 İsmi | Emrah Safa Gürkan

Kardeşimin doğum günü hediyesiydi ESG'nin Cumhuriyet'in 100. yılı için yazdığı iki kitap. İlkini, yani yukarıda gördüğünüz Cumhuriyet'in 100 İsmi kitabından başladım. Kapak kırmızı üzerindekiler de sarı olunca beni çağırdı diyebiliriz, evet. Şimdi kitabın konsepti şu; Osmanlı Devleti'nin 19. yüzyıl sonuna gidiyoruz. Oradan Cumhuriyet'in kuruluşuna, ilk meclise, Cumhuriyet'in hemen hemen ilk 30-40 senesine damga vuran yüz ismin hayatlarını birkaç sayfada okuyoruz. İnkılap tarihi olarak öğrendiğimiz dönemi, kendi tabiriyle, muharebe meydanlarından çıkarıp, insanileştirmeye çalışıyor. Tarihin o öğretici sıkıcılığından uzaklaşıp inkılabı top seslerinde değil kağıt hışırtısında aramamızı salık veriyor. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Mehmet Akif, Tunalı Hilmi gibi hem asker, hem siyasi, hem de fikir alanında Cumhuriyet'i kuran ve yükselten isimler olduğu gibi; Enver Paşa, Vahdettin, Damat Ferit ve Şeyh Sait gibi ülkeyi geri çeken, birilerine peşkeş çekmeye çalışan ama şükürler olsun ki başaramayanların hayatını da okuyoruz. Tüm isimler içerisinde en çok şaşırdığım İsmet İnönü'nün önadının Mustafa olduğuydu. Tüm isimler içinde okumaktan en keyif aldığım isimse, daha önce Kadının Değişen Dünyası kitabında da okuma fırsatı bulduğum Nezihe Muhittin'in hayatıydı. Zamanının çok ötesinde şeyler hayal eden, daha ortada seçme seçilme hakkı yokken kadınların hakları ve hayata katılmaları için bir parti teşkil eden müthiş bir kadın. Okumalarıma dahil edeceğim mutlaka. Kitabın bendeki baskısı Mundi Yayınlarından, 432 sayfa ve indirimsiz hali 170 TL. 

Günlerden Galatasaray #23

Galatasaray 2-1 Gaziantepspor (Wilfred, Barış Alper)
Zıkkımın köküyle sıvayacağım o direkleri. Neden bu kadar dönüyor direkten anlamıyorum bu toplar. Hele bir pozisyon var, maçı izleyenlerin gözünde canlandı, orada bir göz kararması yaşamış olabilirim. Maçın genelinde Galatasaray üstünlüğü vardı. Bir anlık dikkat eksikliğinden golü yedik, geri düştük. Ama o kadar çok uğraşıldı ki o topun kaleye girmesi için... Direkte patlayan kafa topları, frikikler, uzaktan şutlar dışında onlarca orta yapıldı ceza sahasına. Çok çabaladı takım çok. Sırf bu çabanın hatırına bile bu takım bu maçı almalıydı zaten. Neticede Wilfred'in golünden sonra dedim ki tamam, bu ateşe kar dayanmaz, dönecek bu maç. Barış Alper'in "direklerinize sokayım" dercesine vurduğu şut da ağlarla buluşunca zaten dakika olmuş 85+ buradan çıkmaz dedim kendi kendime. Neticede çıkmadı da çok şükür. Maçın adamı açık ara Lucas. Maçtan sonra da dediği gibi yüzde yüzünü verdi. Ayağını basmadığı bir yer yoktu, bence kusursuz oynadı. Lucas'ın ardından da Victor ve Dries gelir. Dries'i izlemekten o kadar keyif alıyorum ki! Eğer 10 numara falan alınmayacaksa ekonomik kullanıp sezona yaymak lazım. Kaybedersek telafisi olmayan tek topçu bence şu an Galatasaray'da. Maşallah diyerek bitireyim. Hedef 24, yürüyedurun!

Günlerden Galatasaray #22

Galatasaray 3-1 İstanbulspor (Kerem A.x2, Mauro)
Ama ne kadar kötü oynadık belli değil! Buna rağmen kazanmayı beceriyor ya serseriler, bayılıyorum. Galatasaray futbol takımında yeni bir huy peyda oldu, anlatayım da dinleyin. O kadar özgüvenliler ki, tüm maç kötü oynayıp 15-20 dakika, maksimum yarım saat top yapsalar ligde yenemeyecekleri takım olmadığını düşünüyorlar ki haklılar. Bu özgüvenle de maçın çoğunda savruk, dağınık, hatta yer yer başı kopuk tavuk gibi ne yaptıklarını bilmeden oynuyorlar ve neticede de o yarım saat topu yapıp maçı kotarıyorlar bir şekilde. 12. haftada oynanan Hatay maçından beri sekteye uğramayan bir plan. İşler yürüyorsa, bize sevinmek düşer. Maçta hakemin VAR'dan dönen 2 bariz hatası mevcut. Maç 0-2 olacakken birden 1-1'e döndü ki VAR olmasa şimdi bambaşka şeyler konuşuyor olabilirdik. Bir de Mauro'nun attığı ve ofsayt diye sayılmayan o golün de dönmesi lazımdı. Bu nasıl ofsaytsa, çiçek gibi de vurmuştu civcivim. Kerem'in müthiş hırsından çok memnunum. Kendine zarar vermeyen böyle bir hırsa sahip oluşu çok güzel. Biri frikik biri penaltı attığı iki gol de tertemiz bir vuruşla çıktı. Kaleyi sürekli ıskaladığı şu haftalarda güzel bir moral olduğunu düşünüyorum. Şimdi önümüzde Gaziantep maçı var. Rakibin kırılacağı ana kadar kayıpsız gitmek lazım. Hedef 24, yürüyedurun!

Günlerden Galatasaray #21

Trabzonspor 1 - 5 Galatasaray (Wilfred x2, Kerem x2, Kaan)
Çok değil, iki maç önce, Sivasspor maçında berabere kaldığımızda, iki takımdan birinin bir noktada illa ki puan kaybedeceğini, bunun bizim değil rakibin üzerinde baskı oluşturacağını, zira artık hep kazanmak zorunda olanın onlar olduğunu söylemiştim. Dünkü maçta rakip berabere kaldıktan sonra direkt bu yazdıklarım aklıma geldi ve o noktadan sonra Galatasaray, Trabzon deplasmanında üç gün üç gece bu maçı oynamaya devam etmiş olsaydı bile, bu maçı kazanırdı bir şekilde. Nihayetinde güzel ve rahat oyunla kazandı. Uzun süredir şöyle ayaklarımı uzatıp bir maç izleyememiştim, öyle bir rahatlık! Haklı çıkmak keyifli, böyle galip gelmek daha kıymetli. Büyük resimden maça dönecek olursam, golü erken bulmak maçın kırılma noktasıydı. Zira Galatasaray kimle oynarsa oynasın golü bulamadıkça saçma sapan bir gerginlik içerisine girip sonuca gidemiyor veya gitmekte zorlanıyor. Wilfred'in ilk golünde Barış Alper'i övmemiz lazım. Yetişemez denilen topa yetişip iyi bir orta çıkarınca, iyi orta da golü getirdi. Sonra Kaan'ın güzel golü, Wilfred'in güzel golü, Kerem'in golleri derken farklı galibiyet isteyen taraftara "yeter mi la atayım mı daha?" moduna geldi takım ki bir gol de sayılmadı bu arada, faul falan hikayeydi geçelim. Beş gol attığımız maçta da hakem konuşamayacağım, gölgeye gerek yok. Son olarak Kaan'ın ve Kerem D.nin oyunundan çok memnun olduğumu da ekleyerek bağlıyorum. Hedef 24, yürüyedurun!

Sıfır Sayı | Umberto Eco

Umberto Eco ile çoğunluk gibi Gülün Adı isimli kitabıyla tanışmak yerine Sıfır Sayı isimli kitabıyla tanıştım. Sor bana pişman mıyım? Değilim. Kitap bir gazetenin kuruluşunu anlatıyor. Ama bir iş insanının gazetesi, dolayısıyla "yandaş" diye tabir edebileceğimiz bir gazete olacak. Belirli bir kitleye, belirli bir sayıda basılacak. Öyle büyük tiraj iddiaları falan yok. Yalan haberler, saçma sütunlar, yanlı yorumlar, kötü olan ne varsa habercilikle ilgili o yapılıyor "Yarın" gazetesinde. Kitap özünde
 kötü gazetecilikten ve post-truth dönemden bahsediyor. İçinde yer yer yakın geçmişteki siyasi tarihten de bahsediliyor. Mesela bir ara Türk Bozkurtlarıyla başlayıp Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürmesi fondan bir geçiyor mesela. Veya Türkiye'nin stay-behind noktası olmasından bahsediyor başka bir bölümde. Kitap gün gün bölümlere ayrılmış, bu yüzden okuması ve takibi kolay. Yalnız olay örgüsünden koparsanız, ki ben bi ara koptum, yeniden odaklanmak güç. Sanırım Gülün Adı kitabını da denemem gerekecek Umberto Eco ile tam manasıyla tanışmam için. Zaman, bakacağız. Kitabın bendeki baskısı Doğan Kitaptan, 176 sayfa ve indirimsiz fiyatı 105 TL.

Günlerden Galatasaray #20

Galatasaray 2-1 Kayserispor (Victor, Dries)
20 senedir futbol izliyorum, çok kötü hakem performansı gördüm, bu en kötülerden birisiydi. Bu kollama, çifte standart işinin de suyu çıkmaya başladı. Tamam Abdülkerim'in pozisyona rakibe penaltı verdin. Ama önceki pozisyonda Halil'in "faulünü" izlemeden kestirip atması ve Dries'in tertemiz golünü saymaması gerçekten çok sinir bozucu. Galatasaray uçuyor, kaçıyor, önü kesiliyor gibi bir iddiam yok, güzel oynadığımızı da düşünmüyorum. Öte yandan atılan golün sayılmaması, şu teknoloji ortamında kafada tereddüt bırakacak seviyede kalınması falan ayıp ya. Lige müdahale etmek niyetinde olan varsa bunu sahada oynayarak yapsın. Böyle göstere göstere yapılması beni ifrit etmeye başladı. Galatasaray adına maç çok başarılı değildi, kabul. Takımın en iyisi Victor'du bence. Wilfred'in bütün topları ayağına istemesi sonra da aldığı topla arizona kertenkelesi gibi sağa sola hareketlenmesi ve pozisyonu mundar etmesinden bana gına geldi. Yine de kazanmak kıymetliydi. Victor'un kornerden attığı gol, sonra da Dries'e "lütfen" verilen penaltı neticesinde maçı 2-1 kazandık. Abdülkerim'in yaptırdığı penaltıyı da bak Allah'ın işine Nando çıkardı. Tabii, takımın buz gibi golünü vermezsen Allah'ın adaleti sizinki gibi oynak değil, şaşmıyor. Neyse başa dönmeyeceğim. Şu maçtan kazasız belasız 3 puanla çıkmak önemliydi, biz de çıktık. Yürüyedurun, hedef 24!

Ateş | Buket Uzuner

Defne Kaman'ın hikayesinin sonuna gelmiş bulunmaktayım. Toprak, Hava ve Su kitaplarının ardından Ateş ile tabiat dörtlemesini tamamladık dün itibariyle. Şimdi Defneciğimi tanımayanlar için minik bir özet geçeyim; Defne Kaman, çevre kirliliğine, iklim krizine, tarihi eser kaçakçılığına, kadın cinayetlerine karşı olan ve bu karşıtlığını da gözünü budaktan sakınmadan tüm dünyayı karşısına alarak yapan bir gazetecidir. Annesi ve annesinin bir kopyası gibi olan ablasını bırakıp Şaman kültüründen gelen anneannesi Umay ile birlikte yaşamaktadır. Her kitapta farklı bir soruna değinen Defne, her kitapta bir kayboluş ile karşımıza çıkıyor. Ateş kitabında Defne'yi Mardin'de yaşamaya başlarken buluyoruz. Mardin'de çıkan büyük yangın ile kaybolan Defne'nin bu kez parmak bastığı yara da sığınmacı sorunu. Suriye'den kaçıp gelen kadınlara ve özellikle çocuklara yardımcı olmaya çabalamasının akabinde sığınmacıların potansiyel tehdit oluşturduğunu iddia edenler tarafından tehdit edilmeye başlıyor ve ortadan kayboluyor. Ailenin üyeleri, arkadaşları, meslektaşları da diğer üç kitapta olduğu gibi Defne avına çıkıyor. Spoiler işine girmeyeyim. Kitapla ilgili, aslında dörtlemenin tüm kitapları, tek eleştirim şu karakter isimlerini ikametgah ve meslekle her seferinde tekrar ederek yazmış olması. Kadıköylü Sahaf Semahat, Kırşehirli Emekli Komiser Ümit vs... Artık bir noktadan sonra tekrar tekrar basıyor.  Dörtlemenin her parçasını okuduktan sonra bende ülkeyi gezme ve özellikle de şu mitoloji işine biraz girme arzusu peyda oluyor. Kitabın sonuna Buket Uzuner bir okuma listesi bırakmış, büyük ihtimalle oradan başlayacağım artık. Kitabın bendeki baskısı Everest Yayınlarından, 472 sayfa ve indirimsiz fiyatı 189 TL.

Günlerden Galatasaray #19

Sivasspor 1-1 Galatasaray (Kerem Demirbay)
Allah kalbimi biliyor ya, hafta sonu Konya maçı için tedirgin olduğum ne varsa bu maçta yaşadık. Gerçekten insan kötüyü çağırıyormuş. Konya maçında kendi sahamızda olunca bir şekilde toparlandı, eh şans da yanımızdaydı açıkçası. Bu maçta da inadına şanssızdık. Yalnızca direkten dönen şutlar ağlarla buluşsa yürüye yürüye lidere ortak olmaya devam edecektik şimdi. Öbürleri kamyonla gol atarken benimkilerin bir türlü sonuca varamaması sinir bozucu, evet. Kapak fotoğrafı olarak da Kerem'i seçtim zira maçın berabere bitmesini tek başına tayin etti. Önce golünü atarak Galatasaray'ı öne geçirdi, sonra ceza sahası içinde düşüp hakemin kendi lehine penaltı noktasını göstermemesine epey içerledi ki oyuna küstü, tuhaf tripler içine girdi en sonunda da ceza sahası içinde kollarını korkuluk gibi açarak Sivas'a penaltı kazandırdı. Maçın sonunda gelen penaltıyı da rakip affetmeyip maça ortak oldu ve 3 puana kan doğrandı maalesef. Ben de buradan Dries'in akıl dolu oyununu övmek yerine Kerem'e kızmak zorunda kaldım özetle. Neyse, en azından şu "eşit puanlar", "düşman kardeşler", "bakalım kim tökezleyecekler" goygoyunun baskısı üzerimizden kalktı. Şimdi öbürleri düşünsün. Neticede kazanmaya devam etmek zorunda olan onlar. Sondan bir önceki maç da Sami Yen'de onlarla olduğuna göre bir noktada bu baskının altında kalacaklar. Yürüyedurun, hedef 24! 

Günlerden Galatasaray #18

Galatasaray 3 - 0 Konyaspor (Abdülkerim x2, Wilfred)
Şüphesiz sezonun Galatasaray adına kare asını saysak Mauro - Lucas - Sacha - Abdülkerim derdik. Dün akşam kare asın yalnızca biri sahadaydı ve takımı sırtladı müthiş saçlarıyla. Lucas ve Sacha'nın kart cezalı olması Mauro'nun da Beşiktaş maçında bileğinden, Fenerbahçe maçında da yüzünden sakatlanmasının ardından oynayamayacak olmasına bir de çıkan kadro ve yedekleri görünce tatsız tuzsuz, yarım golle kazansak fit olunacak bir maç gibi görünmüştü Konyaspor maçı gözüme. Netice de ilkyarıda da beklediğim gibi geçti. İkinci yarıda ise biraz inat biraz da şans rüzgarını arkamıza alınca Abdülkerim'in nefis volesiyle öne geçtik. Akabinde oyun takipçiliğini konuşturan Wilfred'in ikinci golü geldi. Maç artık bitecek diye beklerken de oyuna henüz girmiş olan Eyüp Aydın'ın kullandığı kornerde Abdülkerim bu kez de kafa vuruşuyla maçın sonucunu tayin etmiş oldu. Gollerin üçü de birbirinden tatlıydı açıkçası. Daha kıymetlisi ise başlamadan bitse de gitsek gözüyle baktığım maçta üç puanı üç golle almaktı benim gözümde. Darısı sıradaki maçın başına. Ertelenen maçlar, kupa maçları, Avrupa falan devreye girince fikstür kalabalıklaşacak. Takımdaki herkese ihtiyaç olacak. Bugün olduğu gibi çoluk çocuk devreye girecek. Bakın Konya'nın kalecisine, ilk yarıda ışıl ışıl parladı maşallah. Bizde de Efe kısacık bir fragman izletti. Filmin devamı gelsin, severiz. Hedef 24, yürüyedurun!

Noel Kekinin Gizemi | Agatha Christie

Aralık ayının son günlerinde başladığım kitap Ocak ayının ilk günlerinde bitti. Bir senede bitti, ne kitapmış be! şeklinde de çirkinleştikten sonra dönelim kitaba. Agatha Christie'nin kitaplarını okumak gibi uzun vadeli bir planım var. Ne kadar sürer bilmiyorum ama araya serpiştiriyorum okuma serüvenimde. Kitap, Dedektif Hercule Poirot'un müdahil olduğu 6 farklı hikayeyi barındırıyor içinde. Bu hikayelerden benim için en heyecanlısı Şamar Oğlanı oldu. Sherlock Holmes edasıyla ufak detaylardan çıkarımlar yapan ve cinayetleri çözen bir dedektif ya Poirot, okurken insana yok artık dedirtiyor. Dizisi yapılsa izlenirmiş. Kitabın iki farklı ayrıcalığı daha var dikkat çeken. İlki Agatha Christie, benim okuduğum kitaplarında, önsözü bir tek bu kitaba yazmış. Kitabı bir menü olarak hazırladığından bahsetmiş ve Şefin Seçimi olarak tanımlamış. Yani övdüğü, tekrar şerh düşüyorum benim gördüğüm, tek kitabı. İkinci ayrıcalık ise kitabın adı Noel Kekinin Gizemi, yazarı bu kitabı "şefin seçimi" bir menü olarak adlandırıyor, bununla bağlantılı olarak kitabın sonunda o noel kekinin tarifi var. Bildiğin gerçek tarif hem de. 3 yumurta, 1 fincan şeker diye önce malzemeleri sayıyor sonra da yapılışını veriyor. Tatlı bir sürpriz oldu, gülümsetti. Kitabın bendeki baskısı Altın Kitaplardan, 272 sayfa ve indirimsiz fiyatı 80 TL.