Siyasal Sistemler | Ahmet Taner Kışlalı

Kışlalı'nın ilk okuduğum kitabı
Siyaset Bilimi kitabıydı ve okurken böyle giriş seviyesinde anlatabiliyor olmasına müthiş şaşırmıştım. Çünkü siyaseti henüz 101 seviyesinde takip etmeye başlayan benim için gerçek bir öğretici kaynaktı. Devam kitabı olarak da Siyasal Sistemler'i yazdığını da kitapla ilgili okuma yaparken görmüştüm (evet kitabı okuyor, sonra da kitapla ilgili okumalar yapıyor, bitmiyor okuması). Siyasal Sistemler kitabı biraz daha teferruata girdiğinden midir yoksa ben hazır olmadığımdan mıdır kestiremiyorum biraz ağır geldi. Bir kere kitapta en göze çarpan şey sol eğilimli olmasıydı. Marksizm'den diktatörlüğe tek adamlıktan temsili demokrasilere kadar birçok sistemi, örnekleriyle birlikte anlatıyor. İlgilisi, bu alanda akademik çalışma yapanı için bir başucu eseri elbette. Ben akademiden uzaklaştım galiba :) Kitapta en sevdiğim taraf ise; örneklendirmenin çok başarılı olması. Bir fikir sürüyor mesela. O fikri de örneklendiriyor. İşte ben o örneği hayata oturtup, yazılı olan bir bilgiyi gözümün önüne getirebiliyor ve anlayabiliyorum. Bir öğretmenden daha ne beklersiniz ki? Tarih öğretmenlerim böyle ders anlatsaydı şimdi bambaşka yerlerde olabilirdim, evet. Hocalara da suç attığımıza göre artık bağlıyorum. Kitap Kırmızı Kedi Yayınlarından, 384 sayfa ve indirimsiz fiyatı 48 TL.

Çikolata Kaplı Hüzünler | Canan Tan

Araya çerezlik bir şeyler atayım dedim. Keşke kallavi bir kitap okusaydım da kafam kazan gibi olsaydı. Yakın zamanda okuduğum Önce Sen Vardın isimli kitabıyla birebir aynı hikayeler vardı içinde. Benzer demiyorum bak, birebir aynı! Artık hangisi önce yazılmış bilemiyorum ama yeni olan kitaba yeni hikayeler yazmaya hiç zahmet edilmemiş, eski kitaptan kopyala yapıştır şeklinde yeni bir kitap çıkarılmış. Gerçi kabahat bende, iki ay önce okumuşsun, sevmemişsin, niye tekrar deniyorsun? Bir seferde anlamayanlar derneği başkanı... Neyse, bu da böyle olsun artık yapacak bir şey yok. Ben yaptım, siz yapmayın. Ya da yapın gitsin, herkes yanlışa kendi düşüp doğrusunu da kendisi bulsun, evet. Kitabın bendeki baskısı Doğan Kitap'tan, 168 sayfa ve 42 TL. (En azından 42 lira vermedim, züğürt tesellisi?) 

Ninatta'nın Bileziği | Ahmet Ümit

Hayatımda okuduğum en enteresan kitap olarak kitaplıktaki yeri alacak sanırım. Kitap geçtiğimiz doğum günümde hediye geldiği için araştırma fırsatı bulamadım haliyle. Elime de gelince okumaya başladım. Enteresanlığı şuradan geliyor; bir kere polisiye değil. Hititler döneminde geçen bir aşk hikayesi kitabın konusu. Bu aşıklardan kadın olanı anlatıyor hikayeyi. Birkaç kelimelik yalın cümleler, hepsi birer satırda, araya serpiştirilmiş hiyeroglifler... Enteresanlığı da buradan geliyor. Roman değil, hikayeye benzemiyor, şiir değil. Benim için epey farklı bir iş. Fakat türü ne olursa olsun aktardığı duygusallık ve vaat ettiği romantizm güzel çalıştı. Bazı sayfalardaki şiirsel satırların güzelliği gözlerimi doldurmuş bile olabilir... Neyse konumuz bu değil şimdi. Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından, 120 sayfa ve 24 TL. Son olarak kişisel bir detay: Ahmet Ümit kitaplarının Everest'ten değil de YKY'den çıkmasına hala alışamadım.

Benim Hüzünlü Orospularım | Gabriel Garcia Marquez

Ama nasıl tatlı kitap... Sondan başladım, idare edilsin artık. Konusu ile hızlı bir giriş yapayım. 90. yaş gününü kutlamaya hazırlanan (evlerden ırak) bir çapkın dedemiz var. "Yaş altmış iş bitmiş" deyişi kendisinin civarına uğramamış olduğundan kendisine 90. doğum günü hediyesi olarak genç bir bakire ile bir gece geçirmeyi vaat ediyor ve müdavimi olduğu genelevin sahibesine de bu talebini dile getiriyor. İşte kitap bu konu üzerine kurulu. Benim okuduğum alt metin ise hayatın her yaşta yaşanabilir olduğuydu. Belki biraz optimist bir bakış. Öte yandan bugünlerde, bu leş gibi zamanda, ihtiyacımız olan biraz da optimizm değil mi? Gerçeklerden bıkmadık mı cidden? Şahsen bana gına gelmiş olabilir. İşte kitap tam da böyle bir zamanda geldi elime, ne de iyi oldu... Marquez'in kitaplarında katmanlar, karakterler, betimlemeler arasında kaybolursunuz. Benim Hüzünlü Orospularım'da ise, hikayeciliğinin ne kadar başarılı olduğunu görüyorsunuz. Amiyane tabirle tatava yapmadan anlatacağını anlatıyor, gözünüzde bir dünya ve o dünyanın merkezinde bir adam çiziyor. Akabinde de son noktayı koyup çekiliyor kenara. Bize de okumak kalıyor elbette. Kabul ediyorum herkesin seveceği türden bir kitap değil, hatta eleştirmek gerekirse yer yer pedofiliye bile kayar, öte yandan kitabın alt metninde vurgulanmaya çalışılan cinsellikten ziyade zamanın akıyor olması ve yaşlanmanın zaman algısının ötesinde bir noktada durmasıydı bence. Can Yayınlarının nefis baskısını da övmeden geçmeyeceğim elbette. Kitap 98 sayfa ve 28 TL.

Anne Kafamda Bit Var | Tarık Akan

Bir çırpıda bitirdiğim kitaplar kervanına katıldı. Gerçek hikayeleri, hele yaşayanın ağzından okuyorsam, çarpılıp kalıyorum. Zaman zaman gülüyorum yazarla, zaman zaman gözlerim doluveriyor. Tarık Akan 80 ihtilalinden sonra bir yurt dışı gezisinde "kültürel emperyalizme karşı vereceğimiz ikinci kurtuluş savaşımızı da kazanacağız" demiş. Dönemin "yanlı yayın" yapan gazetelerinden birisi de Tarık Akan için aslı astarı olmayan iddialarını manşetine taşıyor ve onu üzerinden 40 sene geçmesine rağmen hala geçerliliğini kaybetmeyen "vatan haini" yaftasıyla bir güzel damgalıyor. Uçaktan iner inmez de siyasal şubede göz altına alınıyor. İşte kitap o göz altı günleri ile nihayete erişini anlatıyor. Bir de kısa bir an Yol filminin çekim ve sonrasında aldığı ödüle göz kırpıyor. 80 ihtilali ile ilgili izlediğim filmler, okuduğum yazılar, bana o dönemi anımsatan şarkılar içimi parça parça ediyor. Bilhassa işkencelere ilişkin okuduğum her gerçek hikaye beni mahvediyor. Bir insan, güdüsü ne olursa olsun, başka bir insana nasıl bu kadar zarar verebilir anlayamıyorum. Son olarak kitaba adını aldığı sahne... 2 metreden 7 santim kısa olan (wikipedia) ve yapılı da bir adam olan Tarık Akan'ın annesinin dizlerine yatıp saçlarını okşatmak için durup durup "anne kafamda bit var" demesi... Öyle acıydı ki... Umarım gittiği yerde annesinin dizlerine yattığı kadar huzurla uyuyordur. Neyse, bağlıyorum. Kitabın bendeki baskısı Can Yayınlarından, 136 sayfa ve 30 TL. Döneme ilginiz varsa affetmeyin, direkt okuyun.

Tek Adam Cilt 3 | Şevket Süreyya Aydemir

Bu mükemmel serinin de sonuna gelmenin gururu içerisindeyim. Yıllardır tamamlamayı kendime hedeflediğim ve fıldır fıldır arandığım bir kitap olmuştu. Önce reklamlar: Serinin ilk kitabına buradan, ikinci kitaba ise buradan ulaşabilirsiniz. Üçüncü ve son kitap 1922 yılı ile başlıyor ve Mustafa Kemal'in vefatına kadar geçen süreç işleniyor. Bu kitapta yine Mustafa Kemal odaklı değil, yeni kurulan devlet odaklı ilerliyoruz. Yapılan inkılaplar, demokrasinin işlemesi adına kurulan muhalefet partisi, kitabın işlendiği yıllardaki iç ve dış politika durumları, diğer ülkelerin durumları (özellikle İtalya ve Mussolini ile ilgili kısımdaki öngörüsünün önünde saygıyla eğilmek lazım) kitaptaki yalnızca birkaç konu başlıkları. Açıkçası ekonomi ile kalkınmaya ilişkin sayfalar beni açık ara yoran sayfalar oldu. Bir de üçüncü kitapta artık anıların tekrar etmeye başladığını fark ettim. Galiba biraz zorlama olmuş uzatmak. Yine de etkileniyorsunuz okurken. Bilhassa hastalığından bahsedilmeye başlayan bölümleri sonunu bilmeme rağmen içim ezilerek okudum. Bilimin ışığından şaşmayın diye öğütler veren ve bilimi eğitimi geliştirmek için bu kadar çabalayan bir insana o günlerin şartlarındaki bilimin bir sene teşhis koyamaması ve ölümün kaçınılmaz olması hayatın bize attığı kahkahaları duymama sebep oluyor adeta... Kitabın bendeki baskısı Remzi Kitapevinden, 536 sayfa, ben Amazon'dan üçlü set olarak almıştım, ne şanslıydım ki 85 TL'ye indiğini görüp almıştım Ekim 2021'de. Size de bol şans dilerim, zira bu seriyi okumayı ıskalamamak mühim.