İz - Canan Tan

Piraye'nin hatırına yapıştığım ikinci Canan Tan kitabı oldu İz. Piraye'nin o naif hikayesinden sonra yine naif, fakat bu kez bir polisiye bekliyormuş beni. Polisiyenin bile duygusalını yapmış Canan Tan. İdealist bir avukat olan Verda, arasının açık olduğu babasına veda edemeden kaybediyor babasını. Hem de hiç beklemediği, babasına yakıştıramadığı bir şekilde, intihar etmesiyle... Yediremez içine ve başlar babasının izini sürmeye. Babasını, babasının dostlarını, etrafındaki tüm insanları sorgulayıp yeniden tanımaya başlar. Piraye kadar olmasa da yine de başarılı bir kitap. Polisiye sevenleri kitapta tutmayı başarıyor merakı canlı tutarak. Ben kitabın cep boyunu aldım. Kitabın cep boyu 480 sayfa ve liste fiyatı 9.90.

Piraye - Canan Tan

Hayatta doğru zamanda doğru yerde olmak gerek. Bazense en çok can yakan şeyler yanlış zamanda karşıya çıkınca can yakıyor. Piraye, benim hayatımın çok yanlış bir zamanında çıktı karşıma. Canımı en acıttıkları yerden acıyan canı, hayatımın en ters döneminde dokundu kalbime. Hiç üzülmeyeceğim kadar üzülüp, yer yer gözlerim doldu, bazı sayfalarında gözümdeki yaşlardan göremedim satırları. Ortalama bir insanı bu kadar etkilemeyecek kitap bende fırtına etkisi yarattı çok net. Oysa kitabın geneline baktığımızda klişe sayılabilecek, birçok dizide görülebilecek olaylar işleniyor. Ama dediğim gibi bana öyle bir zamanda denk geldi ki Piraye, en sevdiğim kitaplar listesine girdi diyebilirim gönül rahatlığıyla. Kitaptaki bir diğer hoş ayrıntı ise kitabın başlarındaki Nazım Hikmet dizeleri. Bence okunur fakat başta da dediğim gibi herkese dokunmayabilir kitap. 432 sayfalık Canan Tan kitabının liste fiyatı 23 TL.

Mucizeler Dükkanına Dönüş - Debbie Macomber

Serinin son kitabı. Blossom Sokağının yumakçısını, çiçekçisini, kitapçısını tanıdıktan sonra tüm karakterlerin geçmiş ve gündelik hayatlarına küçük bir bakış. Tüm hikayeleri toparlamak adına kalabalık bir kitap olduğunu kabul etmek mümkün. Hayatın mucizelerle örülü olduğuna inanmak istediğiniz, sevgi kelebeği olabileceğinizi düşündüğünüz anlarda okunası kitaplar Macomber kitapları. Ben bu beşliyi bitirene kadar Macomber yine kapakları birbirinden şirin birçok kitap yazdı. Kendisine geri döneceğim kesin, ama bir süre farklı mecralarda takılmanın kendi açımdan açılmak olduğunu düşünüyorum. Son olarak serilerin hayatımıza filmler olarak girmesini görmek isterim. Tatlı renklerle çekilmiş güzel filmler çıkar bu hikayelerden. Mucizeler Dükkanına Dönüş yer yer merak uyandıran bazen de duygulandıran bir kitap. Neticede tüm hikayelerin mutlu sonla bittiğini bilmek güzel. Kitap 528 sayfa ve fiyatı diğer kitaplarda olduğu gibi 20 TL.

Bahçemde Yeşeren Umutlar - Debbie Macomber

Seriden okuduğum 4. kitap. Serinin, Blossom Sokağından en bağımsız kitabı. Zira sokaktaki çiçekçinin sahibi Susannah'ın çiçekçiyi açmaya nasıl karar verdiğini anlatıyor. Diğer kitaplardan farklı olarak birkaç insanın değil, bir kişinin hayatındaki insanların hikayelerini anlatıyor. Kitaptaki karakterlerin ortak paydası olan Susannah'ın etrafında şekilleniyor olaylar. Geçmişle yapılan hesaplaşmalar neticesinde karakterlerin yaşadıklarının betimlenişi başarılı. Gel gelelim sokaktan, son sahneye kadar, kopuk kalınması kitabın seriden uzaklaşmasına sebep oluyor. İyisiyle kötüsüyle yine içinizde bir yerlere dokunan ve çevrenizdekilere olan tavrınızı sorgulamanıza sebep olan bir kitap olmuş Bahçemde Yeşeren Umutlar. Kitap 461 sayfa ve D&R fiyatı 20 TL. 

Bir Dilekle Başladı Her Şey - Debbie Macomber

Serinin üçüncü kitabı. Blossom Sokağının kitap dükkanının sahibi Anne Marie'nin eşinden ayrılmasının ardından arkadaşlarıyla birlikte kendilerine dilek listesi oluşturmasıyla başlıyor her şey. Küçük Mucizeler Dükkanının ardından seride beni en çok etkileyen kitap olduğunu söyleyebilirim. "Böyle şeyler sadece kitaplarda olur canım" kafasıyla okuduğunuz takdirde birçok klişe ve mantıken saçma gelecek şeyler olsa da, insan bazen inanmanın hayatta bir şeylerin değiştirebileceğini düşünmek istiyor. Belki de umutsuzca... Böyle kitapları okumak için biraz genç olduğumu (en azından henüz 8 tane kedim yok) düşünsem de, şirin kapağına tav olup edindiğim kitaptan pişman olmadım. 464 sayfalık kitabın D&R fiyatı 20 TL. 

Günlerden Galatasaray vol.4

En sevdiğim cuma galibiyeti. 
Yaslan arkana gerisini izle, ne halt yerlerse yesinler.
Kazanınca çok güzel oluyorsun Galatasaray. Çarşambanın provası olsun. Amin.

Günlerden Galatasaray vol.3

Goygoy gibi olacak ama cidden şu an Şahan Gökbakar'ın Kalbimin Tek Sahibine şarkısına yaptığı cover tam hislerimi anlatıyor. "Kahır sensin bana, geliyor cinnet. Martılar sıçıversin o şaşkın yüzüne" 3. haftadan futboldan yıldığım net doğrudur, üzgünüm.

Şampiyonlar Ligi #1

Fark ettim ki anmamışım adını dünyanın en güzel liginin. 2 gün geçmiş üstünden. Takıma olan kırgınlığım nihayet geçti. Nihayet sakinleşebildim. Dünyanın en romantik taraftarı olan beni bile delirttiler yemin ederim. Oğlum siz niye böyle yapıyonuz diye karşında muhatap bulamadan sinirlenmek çok kötü ya. İlk maçtır günahı olmaz dedik sustuk geçtik. Ama her şeyin bi sonu var. Salı gecesi gördüm ki benim sabrımın bile. Şu adamın didinip yaptığı asist olmasa, hiç umudum kalmayacak da yine de tutunacak bişey buluyor kalp çok sevince. Huuuuff içimdeki romantik yine hortladı toparlayayım. Bu takımdan değilse de hocadan umutluyum bu kez. Sanki toparlayacak gibi hissediyorum. Kalbim temizdir inşallah. Yürüyedur Galatasaray, nolur be, yürü de mutlu olalım. Senden başka tutunacak dalımız kalmadı ulan bari sen yürü.

Günlerden Galatasaray vol.2

Bursaspor maçının ardından Eskişehir'e karşı da galip geleceğimizden şüphem yoktu şahsen. Aylar sonra Sami Yen'deki ilk maçtı neticede. Fakat beklediğimden farklı şekilde maç 0-0 berabere bitti. Maçın seyircisiz oynanmasının alınan golsüz beraberlikte büyük etkisi olduğunu söylemek mümkün. Yine de farklı oynamasını beklediğim oyuncular var takımda. Bu oyuncuların başında yine Selçuk ve Burak geliyor. Ama malum ikilinin yanı sıra ben Sneijder'in de artık fiziksel olarak takıma katılmasını diliyorum. Zira geçen sezon sonunda elde edilen Şampiyonlar Ligi'ne gidebilme olayının mimarıydı Wes. Hep olumsuzluktan bahsetmeye gerek olmadığını düşünüyorum bu noktada. İkinci maçtan havlu atan taraftarlardan olmadım çünkü. Yeni hoca, yeni sistem, yeni bir çehre... Alışmak için iyi bir hazırlık dönemi geçirmediğimiz aşikar. Sabretmek lazım. Yeni transferlerden Tarık'ı ve Dzemaili'yi beğendim. İlk maçtan ikisinin de nokta transferler olduğunu söylemek mümkün. Fakat ileride nasıl gelişim gösterirler bilemiyorum tabii. Chedjou ise para verilmeden edilmiş bir transfer gibi parlıyor. Nando ise halen takımın en iyisi. Salı gecesi Anderlecht maçı var. Takımın daha konsantre oynayıp ilk maçtan ipleri eline alması lazım. Allah utandırmasın, yürüyedur. 

Sevgi ve türevleri

Ayrıldık diye çok üzülmüştüm. Ama haklıymış. Zamanla alışıyormuş insan. Sevgilisinden ayrılınca aşkın saçmalığından bahseden yada "en büyük aşkım Galatasarayım, hem o beni terk etmez" diyen insanlardan değilim, hiç olmadım. Hatta artırıyorum; bugün aşık olabileceğim biri karşıma çıksın, gözüm kapalı dalarım o suya (hala denizde olan Serap'ın yazısına yansıyan deniz enstantaneleri). Ama aşk bitti diye dünyanın sonu gelmiyormuş. Sevginin çok farklı halleri varmış. Şimdi onlardan bahsediyorum size..

Mutlu son

Hayaller ile hayatlar arasındaki tek fark hayal kırıklıkları. Mutlu sonla bitiremediğimiz onlarca hikayemiz var. Kurduğumuz hayaller, o hayallerin gerçeğe dönüşmemesi nedeniyle kırılan kalplerimiz, kırdığımız kalpler, sözler verip yarı yolda bırakanlar, bıraktıklarımız...