Bu Ülke | Cemil Meriç

Sosyoloji okurken Cemil Meriç adını epey duymuştum Türk Sosyologlar arasında. Fakat kitabını okumak okulu bitirdikten sonraya kısmet oldu. Kitapta beni tatmin etmeyen tarafı kısaca geçeyim sonra beğendiklerimi konuşalım. Meriç'in yaşadığı dönem Osmanlı'nın sonu yeni Türk Devletinin ilk yılları. Dolayısıyla kitap Arapça ile Fransızca arasında gidip gelmiş. Bir paragrafta birkaç kez sözlük karıştırmak bende kitabın akmaması hissiyatı uyandırıyor üzgünüm. Öte yandan, siyaset, tarih, ülkenin insanları gibi konularla ilgili Meriç'in fikirleri epey çarpıcı ve net. Mesela "yaşanmaz bu memlekette" diyenlere ilişkin bir pasaj var kitapta, altına imza atmak istedim, kitabı karalamaya kıyamadım. Bununla birlikte Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ıslahatlardan çok da memnun olmadığı izlenimi uyandı bende sayfalar arasında gezerken. Belki de okula devam ederken görmem lazımdı bu kitabı. O şerhi düşmeden de geçemedim şimdi düşününce. Kitabın bendeki baskısı İletişim Yayınlarından, 339 sayfa ve 40 TL.

House of Cards

Uzun süredir kitaplar dışında bir şey konuşmamışım blogda. Bugün istedim ki son bitirdiğim dizi olan House of Cards'tan bahsedelim biraz. Bugün meclisimizin açılışının yıl dönümü de olduğundan tatlı bir "tersten" tesadüf de oldu aslında. Çünkü dizinin baş karakteri olan Francis Underwood, demokrasiyi kendine göre yorumlayan, şahsına münhasır, elbette manipülatif, diktatör, epey güçlü bir karakter. Birinin de dediği gibi, ben güçlü karakterlerin hastasıyım. Dizinin çekildiği dönemde başkan olan Obama'ya kadar sorulan bir Underwood karakteri var neticede, ne kadar güçlü olduğunu buradan düşünün. Yazının devamında spoilerımsı şeyler olabilir, izlemeyip izlemeye niyetlenenler iki düşünüp bir okusun. Başlıyoruz!

Bülbülü Öldürmek | Harper Lee

Uzun süredir okumak istediğim bir kitabı daha aradan çıkardım dün. Modern klasiklerden biri olarak sayılan kitap 1930'lu yılların Amerika'sında geçiyor. Irkçılık kitabın asıl derdi. Ama dönemin dünyasına da epey göz kırptığı yerler mevcut. Dünya savaşı öncesi Hitler, kölelik, adaletin her zaman eşitlik anlamına gelmemesi ve elbette köleliğin etkileri... Olayı Scout isimli kız çocuğunun anlatımıyla dinliyoruz. Avukat olan babasına verilen bir dava var. Davalı bir zenci ve beyaz bir kadını döverek ırzına geçmekle suçlanıyor. Çocuk dünyasının bunu algılamaya çalışmasını okuyoruz kitapta. Adalet duygusunu çocuklarına pür şekilde aktarmaya çalışan bir babanın da hikayesi bu. Scout'un abisi Jem ile annelerinin de olmadığını eklemek lazım bu noktada. Baba Atticus'un ideal baba portresi kitapta bir anne figürünün olmamasıyla daha da ön plana çıkıyor sanıyorum. Kitaba dair söyleyebileceğim son şey 1961 yılında Pulitzer ödülünü de almış olması. Kitabın bendeki baskısı Sel Yayıncılıktan aslında ama şu an satışı Epsilon'dan yapılıyor. 360 sayfa ve 35 TL.

Sevdalinka | Ayşe Kulin

Sevdalinka, kitapta yazıldığı şekilde söylüyorum sevda şarkıları anlamına geliyormuş. Fakat bir aşk kitabı değildi. Tam aksine insanın karnına yumruk yemiş gibi hissettiren yerler çoğunluktaydı. Çünkü Yugoslavya'nın dağıldığı döneme dair bir kitap. Bosna'da yaşayan bir ailenin Balkanlar'ın karıştığı o dönemde birey birey başlarından geçeni anlatıyor. Sırpların Boşnaklara yaşattıklarını hiçbir sansüre gerek duymaksızın sayfalara çat çat vurarak aktarmış Kulin. Tüm dünyanın gözü önünde, hem de 20. yüzyılda, insanlığın alnına çalınmış bir kara lekedir Bosna'nın yaşadıkları. İnsanların "etnik temizlik" adı altında birbirlerinin canına böyle vahşice kastetmesi ve tüm dünyanın da buna susması çok acıymış. Çok anımsadığım zamanlar değil yaşımdan ötürü, fakat eksiği vardır fazlası yoktur gibi hissediyorum okuduklarımdan. Beni böyle çarptığına göre başarılıydı kitap. Bildiğimiz Ayşe Kulin kitaplarından farklı olduğunu kabul ederim ama o şerhi de düşeyim. Bana Balkanlar'a yapmak istediğim turun gerekliliğini bir kez daha hatırlattı. Kitabın bendeki baskısı midi boy ve Everest Yayınlarından, 340 sayfa ve 14,90 TL.