Sevgili 2012,

Öncelikle hoşgeldin! Sezen Aksu'nun şarkısında dediği gibi, hediye gibi gelmeni temenni ediyorum. Neden? Çünkü beni yoran 2010'un ardından gelen 2011 keyifli geçti diyebilirim. Çok güzel şeyler de yaşadım, çok acı hatıralarım da oldu. Kaybettiklerim oldu, kazandıklarım oldu. Ama 2011'e tü kaka diyemiyorum. Umarım gelecek sene bu zamanlarda senin arkandan da kötü konuşmak zorunda kalmam. Pis beddua ederim ona göre! Gelelim senden isteklerime..

Yılbaşında televizyonda ne var?

Geçen sene yılbaşında televizyonda ne var diye kanalları yazmıştım tek tek. Başta ben olmak üzere, birçok kişinin yararlandığından eminim. Evdeyseniz, yılbaşı akşamı televizyonda izleyecek çok şey var. Dışarıda olacaksanız ise şimdiden iyi eğlenceler. Evde olacaklar şuradan buyursunlar;

Mutlu seneler Galatasaray!

Aile!
Dün öğlen antrenmana çıktı takım. Ciddiyetle antrenmanı yaptı. Dinlenmeye çekildi. Sonrada akşam oldu, hava karardı, Florya'da mumlar yandı, masalar kuruldu. Futbolcular, teknik heyet ve elbette aileleri yılbaşı kutlaması için toplandılar. Toplansınlar bize ne? denebilir çok rahat. Ben bana ne diyemiyorum işte. Dün akşamki fotoğraflara baktığımda çok güzel kıvılcımlar gördüm ben. O kıvılcımları bloga taşımak boyun borcu artık. 

Hayallerimdeki ev #5

Yapmak lazım bundan. Ama çok şık olmamış mı yaa?

Bu aralar ne dinliyorum #13

Gün ışığı gibi bu şarkı. Bir bahar sabahını düşünün. Kuşlar cıvıldaşıyor. Odanın içinde dikdörtgen bir güneş.. Pencereden hafif bir esinti giriyor içeriye.. Gözünüzü açıyorsunuz kırpa kırpa.. Ve sevdiceğinizin kollarındasınız.
Bu şarkının bana hissettirdiği şeyler bunlar. Mazhar Alanson yine yapmış ki! :)

One Day ~ Bir Gün | 2011

Sebebini anlamadığın şekilde içine dokunan filmler vardır. Böyle hikayesi tanıdık gelmez, oyuncular favorim dediğin oyuncular değildirler, belki yönetmen çok alakasız gelir.. Ama küt diye çarpar geçer kenara. One Day benim için öyle bi film oldu. Bir parça ağır ilerleyen bir film olmasını göz ardı edersek, One Day, 2011 filmleri arasında kendine yer tutar gibi görünüyor.

Günlerden Galatasaray vol.13

çıkın aradan! girmeyin babayla oğul arasına! kutsal ruh be back :)
Yorgun da olsa, bitkin de olsa, bu takım şahane bi takım. Tamam devre arasında Fatih Hoca'nın bi lokma itmesi oldu diye düşünüyorum ama Galatasaray kazandı ve devreyi lider kapattı. Şimdi 2 hafta tatil, 2 hafta kafa dinleme. Şu mide bulandırıcı şike zamanzingoları da iki hafta içinde çözüme kavuşursa, sadece Galatasaray'ın sadece futbolun konuşulduğu günler yakındır. Şimdilik bize düşen, SELÇUK'un golüyle şampiyonluğa olan İNANcımızı artırmaya devam etmek. Yürüyedur GALATASARAY'ım.

Bir Avuç Deniz | 2011

Seri yabancı filmlerin ardından, bünyeyi bir Türk Filmi'yle tatlandırmak istedim. Seçimim de Bir Avuç Deniz oldu. Olmasa mıydı, hata mı yaptım diye düşünmeye kalmadan filmi izledim. Bu filmler yüzünden feminizmin bi tık ötesi olan erkek düşmanlığına doğru mini mini adımlar atıyorum, fena. Filmde bana tam olarak ne battı henüz keşfetmemiş olmakla birlikte, yazıyla keşfetmeyi umuyorum. Benimle bu keşfe katılır mısın (iç ses: oha ne reklamı gibi oldu bu lan?!)

Sherlock Holmes: A Game Of Shadows ~ Sherlock Holmes: Gölge Oyunları | 2011

Upuzun süredir beklediğim anı nihayet dün akşam yaşayabildim. Sherlock Holmes'e gittim dün akşam. Beklediğim kadar iyi ve başarılıydı. İlk filmin ardından ikinci filmin geleceğine kesin gözüyle bakıyorduk zaten. Aynı şekilde dün akşamın ardından ben üçüncü filmin olacağını da düşünüyorum. İçeride, çoook içeride, spoiler'ın içinde bunun sebebi yazacak. Hadi başlıyoruz.


Sevimli iki reklam

Gıcık gıcık ağzıma dolanan bi reklam jingle'ı var son günlerde. Gıcık dediğime bakmayın, somurtkan şirini oynuyorum. Aslında reklam şahane olmuş. Çok keyifli. İnsanın yüzünü gülümsetiyor. Biraz pembe gözlüklerle bakmaya sebep oluyor. Her yeni yıl yeni bi umut olsun. 2012 diğer yıllardan daha güzel geçsin, herkes adına. Yine de en birinci yeni yıl şarkısı ilkokulda öğrendiğimiz şarkıdır. Yeni yıl, yeni yıl bizlere kutlu olsun :)) İşte Coca Cola'nın güzel reklamı;

Günlerden Galatasaray vol.12

Maç cuma günüydü, yazı dün olsaydı güzeldi ama dün tatil günüm olunca bilgisayarın başına geçmedim neredeyse hiç. Galatasaray sağolsun, parçalıyla kazanmaya ve bizi mutlu etmeye devam ediyor. Cuma akşamı Ordu deplasmanındaydı takım. Kazım ve Baros'un golleriyle de 2-0 kazandı. Galatasaray, geçtiğimiz dönemlerde eleştirdiğimiz her şeyi düzeltmeye başladı. Deplasmanda kazanamama, gol yemeden maç bitirme, kötü oyuna rağmen kazanma, hepsi yolunda gidiyor. Fatih Terim'in sezon başında vaat ettiği "kötü oynasa bile gurur duyulacak bu takımla" sözü tam yol ileri diyor adeta. Şimdi son bi maç kaldı önümüzde; Manisaspor maçı. Manisa'yı da kayıpsız geçersek, ligin ilk yarısını lider tamamlayacağız. Gerisi yılbaşından sonra.
Sen benim sarhoşluğumsun
Ne ayıldım, ne ayılabilirim, ne ayılmak isterim
Başım ağır,
Dizlerim parçalanmış, 
Üstüm başım çamur içinde
Yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.


10 Temmuz 1959 / Nazım Hikmet!

The Hangover Part II ~ Felekten Bir Gece 2 | 2011

İlk filmi önceki akşam izleyip dün yazmıştım. İkinci filmi de dün akşam izleme fırsatı buldum. İster istemez ilk filmle kıyaslayınca, vasat olduğunu söylemek mümkün. Ama ilk filmden bağımsız düşünürsek, yine felekten bir gece ve yine başarılı bir film izledim ben. Her şeyin ilki güzeldir klişesine girmek istemiyorum ama ilk filmi daha iyi bulmamın sebebi büyük ihtimalle Las Vegas fonuyla çekilmiş olmasıdır. Gelelim filmden ayrıntılara..

Aylık yazılar #aralık

özlenen tablo!
Bu ay yazı neden böyle gecikti bilmiyorum. Aralık uzun bi ay falan tamam da, sırf futbol yazısı doldu. E aralık dediğin de bi Fenerbahçe, bi Trabzonspor maçını 3 gün arayla kaldıramaz ki. Güne yaysalar nasıl güzel olur mesela. Neyse Galatasaray'ı maddelere emanet edeyim ben yine. Gelsin Aralık ayı bakalım buyrun;

The Hangover ~ Felekten Bir Gece | 2009

Uzun süredir adından söz ettiren, ki filmin 2009'da çıktığını gördüğümüzde uzun süreden kastımın 2 sene olduğunu da anlıyoruz evet, ama benim henüz izleme fırsatı bulduğum film Felekten Bir Gece. Keyifli vakit geçirmek isteniyorsa, hiç düşünmeden izlenmesi gereken filmlerden birisi olarak kayda geçti. Ben kendi arşivime attım. Mutlaka tekrar izleyeceğim. Serinin ikinci filmi ise, evet seri olmuş, bu sene çıkmış ve akşam izlenmek için evdeki bilgisayarda beni bekliyor. Ama önce The Hangover konuşulsun.

Günlerden Galatasaray vol.11

Sabahtan beri dilimde aynı şarkı.. Bizimkisi bir aşk hikayesi. Siyah beyaz değil de sarı kırmızı bir film izlediğimiz. Mutlu eden, heyecanlandıran, duygulandıran, ama hep içi titreten.. Galatasaray çok güzelleşti, nazara, göze gelecek kadar çok hem de. Tek tek futbolcu övmek istemiyorum artık. Takımı da tabii. Elmander'in yine gol atmasının yanı sıra, Selçuk'un frikik golü ve Ceyhun'un görev aldığı kısa süreye rağmen attığı golü çok önemliydi. Skor yorumlayanlar gibi görünmek istemem fakat aferin ulan aferin demekten de geri duramıyorum :)) Şimdi söylenecek tek söz; her maçtan sonra olduğu gibi; yürüyedur Galatasaray'ım

Keşanlı Ali Destanı

Nejat İşler... Aykırı adam, şahane oyuncu. Zaten sanatta başarılı performansların ardında illa ki aykırı bir kişilik olur. Nejat İşler de bunun en büyük kanıtlarından birisi. Televizyon oyunculuğu, daha doğru tabirle dizi oyunculuğu pek ona göre değil. Açık açık söylüyor, "param bittiğinde televizyonda iş yapıyorum, sonra da sıkılıp bırakıyorum" diye. Bu aralar ise Kanal D için Haldun Taner'in yazdığı Keşanlı Ali Destanı'nı çekiyor. Dizi bu akşam yayına girecek ilk kez. 

Günlerden Galatasaray vol.10

Galatasaray'ımın en güzel fotoğrafı
10 numaralı yazının, 10 numara bir maça tekabül etmesini kimse bana tesadüf diye açıklayamaz. Bu yazıları tek fotoğraf, birkaç cümleden ibaret tutuyordum ama bu kez değil. Öyle çok fotoğraf var ki, sırf fotoğraflarla bile çıkardı bu yazı, net! Öyle de olacak. Futbol yerin dibine batacak kadar kötü durumda da olsa, aynı akşam Trabzonspor'un Şampiyonlar Ligi maçı da olsa, söz konusu Galatasaray olunca, durum ne olursa olsun, deli gibi heyecanlanıyorum ben. Galip gelince de çıldırıyorum haliyle. Dün akşam da öyle oldu. Sesimden akşamdan beri haber alınamıyor :)) Gelelim maça...

Bugün günlerden Galatasaray

Tek fotoğraf. 
Sebebi yok, koşulu yok sana olan sevgimizin. Bir annenin evladını sever gibi seviyoruz seni Galatasaray. Ne yaparsan yap seviyoruz. Hep sevdik, hep seveceğiz. 
Akşamki maçta seninle ağlayıp seninle güleceğiz.
Görsel: Galatasaray.org giriş sayfası.

BİR AY mı?

Ulan var ya :/ Yavru ceylanım benim gözüm yolda, seni bekliyorum :/

Günlerden Galatasaray vol.9

Ligin maça kadar kağıt üzerindeki en zor deplasmanıydı Gençlerbirliği deplasmanı. Benim yine gitmek isteyip gidemediğim bir maç olsa da, Galatasaray'ımın kazanması çok önemliydi. Eboue'nin attığı gol, hafta içi oynanacak derbi öncesi geriye düşmemeye sebep olmakla birlikte, üç puanı da koluna takarak getirdi ve şampiyonluk şarkıları söylenmeye devam edildi. Takımın oynadığı oyun kimseyi tatmin etmese de, söz konusu Galatasaray olunca ucundan tutacak bişey illa ki bulunuyor. Bu maçın güzelliği de yukarıdaki fotoğraf oldu. Fatih Terim, taraftar ve uA tarafından hazırlanmış şahane pankart... Henüz şampiyonluk şarkıları söylemek için erken olsa da, o coşkuyu futbolda yaşanan tüm rezilliklere rağmen içimizde tutmak bence bu sezonun en güzel ayrıntısı olarak kalacak. Sen yürüyedur Galatasaray!

Clevz'in idolü Becks

Cleverley'nin twitter hesabından fotoğraf. 23 numarayı seçmesinin nedeni ve idolü olan Beckham'ın forması. Hem de Beckham imzalı. Biliyoruz İngiltere'de de United'da da 7'yi giydiğini Becks'in. Büyük ihtimal 7'yi istedi, 7 Owen'da olduğu için Tom'a nasip olmadı. Sezon sonu Owen'la yollar ayrılır, 7 de Tom'a verilir inşallah. Hak ediyor o forma altında efsaneleşmeyi. 

Dedemin İnsanları | 2011

Çağan Irmak bir film yaptıysa, hele ki bu film aile filmiyse, mutlaka ama mutlaka Babam ve Oğlum ile kıyaslanır. Dedemin İnsanları, Çağan Irmak'ın kendi hayatından yazdığı, gerçek hikayelerle sahip, yine şahane bir aile filmi. Babam ve Oğlum kadar duygusal değil, ama duygusal. Yer yer komedi figürlerine de rastlamak mümkün. Tam dram olmamış da dengeyi yakalamış Çağan Irmak bu kez. Bize düşen izlemek ve izlemeyenlere önermekse eğer, buyurun içeriye.

Ekselansları!

100 kupa finali, 70 şampiyonluk! Şahane misin adam? Müthiş misin?

Gülhan'ın Galaksi Rehberi

Şu televizyona çıkan adem oğullarının içinde özendiğim biri varsa bu Gülhan Şen'dir. Net! Kendisini tanımayanlar için özet geçiyorum; Gülhan Şen Tv8'de, başlıkta gördüğünüz, Gülhan'ın Galaksi Rehberi adlı programı yapan hatun kişisidir. Güzel gülümsemesi, candan sıcak tavırlarıyla kendisini izleyenlerin gönlünde taht kurmuştur ayrıca. Gülhan'ın, Afrika'dan Amerika'ya, Avrupa'dan, Uzak Doğu'ya kadar gezmediği yer kalmadı sanırım. Yukarıdaki fotoğraf Gülhan'ın kendi sitesinden alındı. Şikago turunda, Willis Tower'daki özel bölmede çekilmiş bir fotoğraf. Başta tereddütle çıksa da o bölmeye, sonradan böyle artistik pozlar vermeyi de ihmal etmedi :) Özetle, Gülhan iyidir, güzeldir. İzin günlerim cumartesi olduğundan ve programının yeni bölümü de cumartesi sabahları 11 civarı yayınlandığından keyifle izliyorum ve size de öneriyorum.

Günlerden Galatasaray vol. 8

akıl? fikir?
Aslında Elmander'e çok güzel şeyler yazacaktım. Maç boyunca yaptığı hareketler tam bir forvet oyuncusunun yapması gereken şeylerdi. Sivasspor gibi kapalı oynayan bir takımın kilidini açmasını çok iyi bildi. Engin'in gördüğü kırmızı kartta yukarıdaki hareketi yaparak takdir topladı. Ama gel gelelim, Engin'e o hareketi yapan Elmander, kendisi de kırmızı kartı görerek oyun dışında kaldı. Elmander'in gözü, ayağını bastığı adamda olmasa bile, arkadan yapılan ve ayağa basılan bir pozisyon olduğu da maalesef gerçek. Şimdi takımın en iyilerinden olan fotoğraftaki iki futbolcu, Fenerbahçe maçında büyük ihtimalle sahada olamayacaklar. Sahada olan sahada kalır, fakat bu kadar önemli bir periyotta, sakatlıklarla uğraşırken, görülen fevri kartlar, alınan cezalar can sıkıyor. Tüm bunların dışında, özellikle Fenerbahçe'nin puan kaybettiği haftada Milan ve Engin'in attığı gollerle galip gelmek güzel. Trabzon da Beşiktaş'a puan verirse, bu haftayı güzel bitiririz.

Yazıklar olsun Barney!

Kimse ama Robin yæææ demesin arkadaş. İzlemeyenler vardır belki hala, onun için spoiler kasacağım. İçeri buyurun.

Barcelona'yı sevmeme sebebi;

Yer: Wembley 
Tarih: 28 Mayıs 2011 
Organizasyon: Şampiyonlar Ligi Finali
Sana laflar hazırladım Barcelona! Neden 6 ay sonra peki? Bilmiyorum. Yukarıdaki fotoğrafı yeni gördüm, üzüldüm, yüzüm düştü, kıyamadım :/

Dün basket maçı izledim ben.

siz ne güzel bi takım olmuşssunuz böyle..
Böyle yazınca başlığı sıradan gibi geliyor dimi? Öyle değil işte. Benim basketbol izlemem hapşırırken göz kapağını açık tutabilmek gibi, kendi dirseğine dilini değdirmek gibi imkansız bir olaydır. Neden basketbol sevmiyorsun diyen arkadaşlara futbolcuyum ben, boy kompleksim azıyor gibi cevaplar verdiğim görülmüştür. Dün akşamki Galatasaray-Asseco Prokom maçı için de geçerliydi bu tabii. Birkaç defa açıp değiştirmenin ardından uzatmalarda artık bu heyecandan kendimi geri tutamayacağımı fark edip bıraktım kumandayı.  Karşı tarafın kaçırdığı serbest atışlarda gol olmuş gibi sevindim, bizimkilerin kaçırdığı serbest atışlarda yastığı yumrukladım. TBL maçlarını hala izlemem ama Euroleague maçları benden sorulsun artık! Her branşta, armanın olduğu her yerde, yürüyedur Galatasaray'ım!

İyi ki varsın sen Bülent Korkmaz!

Çok sevmek, çok değer vermek, Galatasaraylılığı, Galatasaray'ı ondan öğrenmek. Onun gözlerindeki hırsı, takımını sahiplenmesini, en zor zamanlarda bile gözünü kırpmadan göreve koşmasını görerek futbolu sevmek.. Birileri teknik direktörlüğüne laf ededursun, bitanedir Büyük Kaptan! Candır! Bugün de doğum günü. İyi ki varsın serisinin en kıymetlilerinden o. Pankartta da dediği gibi, bu hayat burada başladı, burada biter! İyi ki doğdun Bülent Korkmaz!

If tennis is a religion..

then Roger Federer is its God! (Eğer tenis bir dinse, Federer tanrısıdır!)
Barclays ATP World Tour Finals; Ekselansları 2-0 Nadal. Ve Nadal bana sadece Federer'in yanında sempatik geliyor. Birlikte verdikleri röportajlarda falan...

Günlerden Galatasaray vol.7

Derbilerde favori taraf kazanamaz bu genele yayılmış bir olaydır Türkiye'de. Tabii ki bir Galatasaraylı olarak favorim Galatasaray'dı. Ama mantıken düşündüğüm zaman da Galatasaray'ın Beşiktaş'a nazaran daha iyi bir takım olduğuna kanaat getirmiştim. Skor tahmini yaptığım her yerde de 2-1 kazanacağımızı yazmıştım. Oysa dünkü maç sonu belli bi maçtı adeta. Sabaha kadar da oynansa, doksan oyuncu değişikliği de olsa, bizim kalede Muslera, ilerideki adamlarda da o durgunluk oldukça 0-0 bitmeye mahkum bi maç oldu. Maçın en güzel tarafı, Semih ve Muslera'nın şahane oyunlarıydı. çArşı'nın açtığı pankart ve üşürken yalnız değilsiniz anafikirli soyunma olayları da şahaneydi. Birileri şov olarak göredursun, tribünde yapılmış her koreografi, toplu hareket beni mutlu ediyor. Deplasman yasağı zırvası olmasaydı, Galatasaray'ım da pekala bu işe ortak olacaktı. Rezil ettiler futbolu. Yazıklar olsun!

Canım cicim doktor

ilaç içtikten sonra na böyle oluyorum ben :/
Kötü, karamsar şeyleri çok yazmak istemem. Blogda da yazdığım yazıların içinde %1-2 civarındadır bu yazılar. Çok çok kötü bişey olursa, yazıyorum rahatlıyorum kafasıyla yazarım hatta. Hastalık, tahliller, sonuçlar, doktorlar... Bunları alt alta yazınca kötü, kapkara bi tablo çıkar normalde ama yok işte. Bugünlerde durum hiç de öyle değil :) Doktor deyince, tahliller deyince, hastalık deyince somurtmak yerine gamze gamze gülüyorum :)

Paulo Coelho der ki;

"Hayat bazen insanları birbirleri için ne çok şey ifade ettiklerini anlasınlar diye ayırır."

Eğer Coelho haklıysa, ki kendisi bu işin ustalarındandır, hayattan ricam, ayran içmeden de ayrı düştüğüm insan(lar)la beni bi an önce kavuşturmasıdır. Valla anladım, bi daha yapmicam :(
ps: Fotoğraf? içimden geldi, özel bi sebebi yok.