Kelebeğin Rüyası | 2013

Uzun süredir, Ankara'ya geldiğimden beri, 4 aydır sinemaya gitmemiştim. Birkaç hafta evvel fırsatını bulup kardeşimi alıp gittim. Pişman olmadığım için memnunum. Kelebeğin Rüyası, komedyen olarak kendini ispatlamış Yılmaz Erdoğan'ın, drama alanında da kendini ispatladığının göstergesi oldu bence. Filmi izleyeli belki 15-20 gün oldu ama hala bazı sahnelerin etkisindeyim. Neden Kelebeğin Rüyası peki, anlatayım.

İlk sözüm filmi birlikte izlediğim angutlara: Sevgili arkadaşlarım, sinema salonuna girerken telefonlarınızı kapatın yada sessize alın bu bir. Film esnasında fingirdeşmek yerine gidip bir oda tutun bu iki. Son olarak lütfen, rica ediyorum grupça geldiyseniz kakara kikiri yapmayın insanlar oraya sizin gibi patırdamaya değil filmi izlemeye geliyor. Allah belanızı versin.

Şimdi başlıyorum. En son söyleyeceğim şeyi en başta söyleyeyim, filmin en güzel tarafı görüntüdeki şahane ayrıntılardı. Zonguldak fonuyla öyle güzel renkler ve ışıklar kullanılmış ki çarpılmamak elde değil. Film, Behçet Necatigil'in öğrencisi olan iki veremli şairin hikayesini anlatıyor. İki veremli şairi günümüz jönleri arasında başı çeken iki isim, Mert Fırat ve Kıvanç Tatlıtuğ canlandırıyor. Filmin en başarılı oyuncusu ise Farah Zeynep Abdullah. Filmin ortalarında meydana çıkıyor fakat farkını direkt ortaya koyuyor. Çok dramatik bir rolü var, belki de bana bu yüzden şahane geldi, bilemedim şimdi. Zeynep'ten sonra tabii ki Kıvanç müthişti. "Ay çok yakışıklıııaaaa" falan diye girmiyorum asla. Ama bu kadar hoş olup aynı zamanda bu kadar da kendini yetiştiren bir adam zor bulunur. Zaten kendini yetiştirmeyip hoş olarak kalsaydı mankenliğe devam ederdi. Şu film için kaç kilo verdiğini düşününce tam bir Christian Bale olduğunu söylemek mümkün. İlerlesin, çok daha fazla ilerlesin adı dünyaya duyulsun istiyorum ben. İyileri övdük de filmin baş rolü olmasına rağmen ben Belçim Bilgin'i beğenmedim. Baş role pek yakışmamıştı. Kaldıramamıştı desek daha doğru olur sanırım. 

Filmi izlerken yer yer gözlerim doldu, filmin gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmış olması, kömür işçilerinin yaşadıklarına yer vermesi, demin dediğim gibi GERÇEK olması bence farkı yaratan ayrıntı olmuştu. Kıvanç'ı demin çok övdüm Mert'i es geçmeyeyim. Hastalığı yoğun şekilde yaşayan isim olarak oyunculuğuyla parlamış. Filmin asıl baş rolü şiir ise çok naifti, tıpkı film gibi. Yoksa filmin bu kadar naif olmasının sebebi şiir miydi? Yok yok, filmin naifliğinin sebebi Farah Zeynep Abdullah, oynadığı Mediha karakteri ve Mediha ile Rüştü (Mert Fırat) arasındaki kusursuz aşktı. Duygusallığı ötelersek gülümsetmeyi de yer yer başardığı oldu. Film biraz uzun, 2 saati aşıyor. Ama ben tavsiye ederim. İzleyin. "Ben Türk filmi izlemem :(" ukalalığına girmeden, ön yargısız gidin. Fragman ve bilgilerle veda ediyorum. İyi seyirler.
allah diyen fotoğraf!
Yapım: 2013 - Türkiye
Tür:Biyografi
Dram Süre:138 dakika
Yönetmen:Yılmaz Erdoğan
Oyuncular:Kıvanç Tatlıtuğ, Yılmaz Erdoğan, Belçim Erdoğan, Mert Fırat, Farah Zeynep Abdullah
Senaryo:Yılmaz Erdoğan, Rahman Altın,
Yapımcı:Necati Akpınar, Bkm ,
Konu: Yılmaz Erdoğan’ın, “Aşk en güzel bahanesidir şiirin” dediği Kelebeğin Rüyası’nda aşk, şiirin de hayatın da başrolünü üstleniyor. Film, şairlerin altın çağı olan yıllarda, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde adım adım gelişen bir aşkı anlatıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎