Otomatik Portakal | Anthony Burgess

Kitap bir anti-kahraman hikayesi. Baş karakterimiz Alex'in ağzından dinliyoruz öyküsünü. Kendisi tam bir hırt. Lisede okuyor ama her türlü itlik bunda, serserilik bunda. Aslında müzik zevkine falan bakınca, ki kendisi Beethoven ile Mozart hayranı, naif bir insan olduğunu düşünmek istiyorsunuz ama damarlarında kan yerine şiddet dolaştığı için düşündüğünüz insandan çok çok uzakta. Alex'in işlediği bir suç neticesinde hapse girmesiyle kitabın ikinci bölümü başlıyor. Yönetim tarafından suçluları topluma kazandırmak için bir hipnotizma yöntemi kullanmaya karar veriyorlar ve ilk denek de Alex oluyor. Henüz okumadıysanız çok da detay vermeden konu olayını burada noktalayayım. Kitaba dair son söyleyeceğim şey de adına ait. Kitabın adının geçtiği sayfaya kadar düşünüp duruyorsunuz, neden otomatik, neden portakal diye. İşte o çok alakasız bir yerden çıkıyor diye fitili de yakayım öyleyse. Ahlakın yozlaşmasını, gençlerin yetiştiği ortamın ne kadar bozulduğunu, saygı ve sevgi kavramlarının içini nasıl boşalttığını 50 sene öncesinden görüp zamanın ötesine bir eser bırakmış Burgess. Sanıyorum kitabın "klasik" olarak tanımlanıyor olmasının sebebi de tam olarak bu. Kitabın bendeki baskısı yukarıda gördüğünüz gibi İşbankası Kültür Yayınlarından, 171 sayfa ve 16 TL.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎