#GünlerdenGalatasaray - Beşiktaş

Beşiktaş 2-1 Galatasaray (Lucas)
Bu Beşiktaş'ın da tüm sezon b*ka sarıp gelip gidip bizi yenmesi de canımı sıkıyor ha! Galatasaray'ı yenecek takım İnönü'deymiş arkadaşlar evet. Bükemediğimiz bileği öpüyoruz. Lucas'ın çok tatlı golü gümbürtüye gitse de, maçlar oynanmadan kazanılmıyor. Bu takımın artık seri şekilde toparlanıp hem Fenerbahçe'yi hem de Samsun'u yenmesi lazım. Yoksa yokuş aşağı gideceğiz gibi bir his geliyor bana inceden. Tamam gündemden dolayı göz ucuyla izledim maçı ama oynamadığını görecek kadar da tanıyorum bu takımı maalesef. Bi yanım da yenilsinler ne halleri varsa onu görsünler diyor. Sonra yine dayanamıyorum ama iyi olur. Biraz ayaklar yere değer. Yine de başarıp sezonu nihayete erdirirler inşallah diyorum. Hedef 25, yürüyedurun!

Dünün Dünyası | Stefan Zweig

Stefan Zweig'in artık okumadığım kitabı kalmadı dedikçe karşıma çıkıyor. Çok şükür. Seviyoruz kendisini, rahmet istedi görüyor musun?! Zweig'in bu kitabını otobiyografik olarak değerlendirebiliriz. Çünkü hayatından kesitler okuyoruz. Ben özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı döneme dair anekdotlarından etkilendim. Oysa ne güzel bir gençliği varmış. Viyana'nın kültür ortamında yetişmiş. O konser senin bu bale benim şu opera öbürünün fik fik gezmiş. Tarihi sokaklarında kaybolmuş. Okurken o hissiyatı -hiç görmemiş olsam bile- hissettim. Savaş dönemlerindeki milliyetçilik akımının, faşizmin, ülkeleri nasıl yozlaştırdığından, ite kaka insanların nasıl savaşın içine çekildiğinden bahsederken günümüze bile ışık tutmayı başarıyordu. İşte bu yüzden Stefan, işte bu yüzden Zweig! O kadar kıymetli bir anlatım dili var ki... Ben okurken her seferinde çarpılıyorum. İster bir lokmalık novella yazsın, ister biyografi türünde yazsın, isterse de kendinden bahsetsin bu kitaptaki gibi. Sokakta yazsın kaldırımda okurum, öyle beğeniyorum anlatımını. Reklamları geçiyorum. Kitapta Zweig'in kendi hayatını ayırdığı 16 bölümü okuyoruz. Çocukluğu, gençliği, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları dönemlerini parça parça anlatmış. Kitabın birçok yayınevinden baskısı olsa da bendeki Can Yayınlarından, 496 sayfa ve indirimsiz fiyatı an itibariyle 320 TL.

#GünlerdenGalatasaray - Antalyaspor

Galatasaray 4-0 Antalyaspor (Victor x3, Alvaro)
Galatasarayımız ilk golü bulana kadar kendisinden uzak top oynamaya devam etse de keyif almaya başladıkça yine durdurulamaz modunu açtı gördünüz değil mi?! İş ilk golü bulmakta. Eh, Victor gibi yüz milyonluk topçunuz olunca da çok zor olmuyor malum şımarıklığına da nazara gelmeden gireyim. Hava topunu azalttıkça gol bulma noktasında daha da rahatlıyor takım. İki golü varken hattrick yapma şansını elinin tersiyle iterek penaltıyı Alvaro'ya paslaması da müthiş karakterinin bir göstergesi değil de ne?! Bu çocuktan sene sonunda ayrılacak olma fikri kalbimi biraz kırsa da anın tadını çıkarıyorum hepimiz gibi. Neticede herkes kalbinin ekmeğini yiyor, Victor da öyle. Penaltıyı Alvaro'ya paslamasının ardından bir gol daha iteleyerek topu eve götürmesi de cabası. Hem de bunu Yunus'un verdiği pası taçlandırmak için ayakkabı silme hareketiyle yapması nefis bir detay olarak hafızamızda kalsın istedim, kapak fotoğrafımız da o enstantaneden. Victor'un hattricki kadar kıymetli iki performans daha izledik dün akşam. Bir Barış'ın durdurulamaz modunu açmasıyla oluşan ve yaldır yaldır akmasıydı. Diğeri de Davinson'un yalnızca defansta değil ofansta da kendini göstermesiydi. Özetle Galatasaray kaleden ileri uca kadar gayet iyiydi dün akşam. Haftalar sonra keyifli ve gerine gerine maç izleme keyfini yaşamaya geri döndük. Maç fazlasıyla, milli araya 10 puan önde girdik. Şimdi ay sonuna kadar biraz gevşeme vakti. Sonra kaldığımız yerden yardırmaya devam inşallah. Hedef 25, yürüyedurun!

#GünlerdenGalatasaray - Alanyaspor

Alanyaspor 1-2 Galatasaray (Rakip KK, Victor)
Maçı ikiye ayırırım. Kötü, vasat, son haftalarda olduğu gibi rezalet bir Galatasaray ve ortaya bir tavır koymaya karar vermiş, çabalayan, maçı isteyen şampiyon olacak Galatasaray. Tamamen aynı takım, gel gör ki inanmış iki adamın arzusuna bakar geceyle gündüz gibi farklı iki takımı ortaya koymak. Kimdir o iki adam? Devre arasına girerken koridorda hakem müsveddesine kafa tutup kırmızı kart yiyerek ikinci yarıyı tribünden izleyen ve takımı yedek kalecisiz bırakan Günay'dır. Devre arasında konuşma yapıp kaptanlığını ortaya koyan Nando'dur. Galibiyet golünü attıktan sonra tribüne koşup formasındaki Galatasaray armasını öpen, daha geleli altı ay olmuş olmamış, üç ay sonra bizimle olacağı belli olmayan Victor'dur. Rakibin her atağını bir nacak edasıyla kesen Davinson'dur. Galip gelmek bu kadar basit işte. Zor olansa rahmetli Cruyff'un tabiriyle "basit oynamaktır". Galatasaray dün akşam Alanya deplasmanındaydı ve bir süredir işler saha dışına çekildiği için artık rakibin maçının olmadığı haftayı galibiyetle bir zahmet kapatması gerekiyordu. Kapattı çok şükür. Maça dair, hatta son haftalara dair inatla eleştirdiğim bir nokta var; hava topu ısrarı. Victor nadiren kafa golü atabiliyor, takımın boy ortalaması epey düşük. Yerden oynanırsa daha avantajlı olacağımızı öngörüyorum. Maçın adamı olarak gollere rağmen Davinson'u yazarım. On maçımız kaldı ligde. On maçın dokuzunu alırsak şampiyon olacağız. 25. şampiyonluk. 5. yıldız! Allah utandırmasın. Hedef 25, yürüyedurun!

#GünlerdenGalatasaray - Kasımpaşa

Kasımpaşa 3-3 Galatasaray (Victor x2, Davinson)
Arif Galatasaraylılar bu maçın berabere biteceğinden emindi zaten. Diğerlerimiz, başta ben, üçüncü golü attığımızda oh be nidaları çekiyorduk. Potansiyelini hiç eden bu takıma öyle öfkeliyim ki, başta teknik direktöre, sonra topçulara, tek kelime dahi konuşmak istemiyorum. Bizim hedef 25, siz yürüyedurun!