#GünlerdenGalatasaray - Göztepe

Göztepe 0-2 Galatasaray (Kaan, Alvaro)
Şampiyon sahaya indi. Rotasyonu bol, gelecek sezon için hazırlık maçı kıvamında başlayan bir maçtı. Galatasaray maçı rölantide geçirecekti bence fakat Göztepe taraftarının ettiği galiz küfürlerden sonra takımda bir demek öyle diyorsunuz havası oluştu ve inceden varlığını hissettirmeye başladı. Maçın ilk yarısında gol sesi çıkmamış olmakla birlikte ikinci yarının sonlarına doğru bir frikik kararında topun başına hepimizi şaşırtacak şekilde Kaan geçti. Ve sezonun en güzel gollerinden birisini attı şüphesiz. Topun falsolanarak böyle akıp gidişi, kaleye mesafesi, hepimizin ağzı açık şekilde izlemesine sebep oldu. İkinci gol de ilki kadar güzeldi fakat bu kez hazırlanışı. Davi'nin defanstan yaldır yaldır getirdiği top İsmail'in yumuşacık pasıyla Alvaro'nun golüyle neticelendi. Her maçta bir duygusal parça bulduğum için bu maçın duygusal parçasını da Dries'in 3 sezonun sonunda veda etmeden bir maç evvel sahaya kaptan çıkması olarak seçtim. Beni duygulandırdı. Ne güzel abimizdin sen Mertens abi... İyi ki geldin. Gidiyorsun diye üzülmeyip geldin diye sevinenlere selam olsun. Canım Galatasaray, yürüyedur! Kaldı bir maç. Dilerim ki puan farkı iki haneli biter diyerek mikropluğumu da eksik etmeyeyim. Şampiyon!

Ölünceye Kadar Seninim | Selim İleri

Geçenlerde Everest Yayınevi, bir kitap satış sitesi ile anlaşıp indirime gitmişti. Benim de kitap ihtiyacım vardı seçmece yaptım alıp geçtim. İşte Ölünceye Kadar Seninim o alışverişten yanıma kar kalan kitaplardan birisi. Kitap Selim İleri'nin Tozlu Aşk Romanları serisinin ilk kitabı. Üç kitaptan oluşuyor seri. Sonraki kitapları da edindim elbette. Sırayla gideceğim bakalım nasıl çıkacak. Selim İleri'nin okuduğum ilk kitabı oldu Ölünceye Kadar Seninim. Süha Rikkat isimli bir karakterimiz var kitapta. Kendisi romans türünde yıllardan beridir kitap yazan bir yazar. Yıllar önce Ferit isimli bir beye aşık oluyor, hatta nişanlanıyorlar. Fakat Ferit başka birine aşık olup kendisini terk ediyor. Süha Rikkat annesini ve babasını kaybediyor. Tam kapağındaki gibi Yeşilçam tadında bir roman. Selim İleri gibi denemeleri ve daha ciddili bir külliyatı olan bir yazarın böyle bir türde kitap yazabilitesinin de bulunması ise asıl kıymetli olan. Gelelim madalyonun öbür yüzüne... Yer yer okumakta güçlük çektiğimi itiraf etmeliyim bu arada. Sanıyorum kitapla ilgili yapabileceğim tek eleştiri de budur. Kitabın bendeki baskısı gördüğünüz üzere Everest Yayınları'ndan, 280 sayfalık kitabın indirimsiz liste fiyatı ise 190 TL.

#GünlerdenGalatasaray - Kayserispor

Galatasaray 3-0 Kayserispor (Victor, Barış, Nando)
Öncelikle 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımızı tüm kalbimle kutluyorum. Gençlik ve Spor, 19.05, yani Galatasaray bayramı... You know what i mean😏
Bir sezon finali nasıl olması gerekiyorsa öyle bir maçtı. Galatasaray'a şampiyonluk ilanı için 1 puan yetiyordu ama elbette 3 puanı 3 golle alarak 25. şampiyonluğunu ilan etti Galatasaray. Maçın tamamında rakip sahada değilmişçesine rahat oyunu ortaya koydu, bununla kalmadı eğlenerek yapılan her işin neticesinin de başarı olduğunu gösterdi dosta düşmana. Maç her açıdan çok duygusaldı. Barış'ın attığı golden sonra çektiği selfie ile duygusal anlar başladı. Fakat duygusallığın zirvesi şüphesiz Nando'nun kullandığı penaltıydı. Bundan yıllar yıllar önce, ergenler bilmez, Nando verdiği bir röportajda aslında forvet oynamak isterdim gibi bir açıklama yapmıştı. Sonrasında yine şampiyonluğu garantilediğimiz bir Akhisar maçında Galatasaray penaltı kazanınca tribünler Nando diye inlemiş, dönemin teknik direktörü Fatih Hocam da penaltıyı Nando'nun kullanmasını istemişti. Nando o penaltıyı gole çevirmişti. Dün akşam Kayseri maçında 2-0 öndeyken, şampiyonluk yine garantilenmişken, yine penaltı oldu ve Okan Hocam da Nando'nun kullanmasını istedi penaltıyı. Nando penaltıyı gole çevirdi ve o an tüm takım, yedekler dahil sahaya girip Nando'yu kutladı. Şüphesiz artık yaşlanmış olan duygularım biraz gıdıklayınca ağlamaya başladım, bu da itirafımdır. Başta da dediğim gibi, her şeyiyle kusursuz bir final oldu. Biraz da şımaralım artık hakkımızdır; hedef 26, yürüyedurun!😄

#GünlerdenGalatasaray - Trabzonspor

Trabzonspor 0-2 Galatasaray (Abdülkerim, Alvaro)
Adım adım 5. yıldıza yürürken son deplasmanlardan en zorunu da kılçıksız atlattık. Kılçıksız derken Trabzonspor'a herhangi bir taş atılmamıştır (müdüriyet). Maçın ilk yarısında aslında rehavet dediğimiz şeyin bünyeyi ele geçirdiğini itiraf etmek lazım. Zira çok da iyi oynamadan fakat gol de yemeden tamamlamayı başardık. Devre arası fırçası işe yaramış olacak ki önce Abdülkerim ile sonra da Alvaro ile birer gol bularak maçı 2-0 kazanmayı başardık. Burada öncelikle Abdülkerim'i övmek gerekiyor. Defansın göbeğinde mevzilenip bu kadar gol atabilen başka isim var mıdır inanın bilmiyorum. Yine duran top, yine Abdülkerim'in tertemiz vuruşu ile golü bulmak çok kıymetliydi. Sonrasında Alvaro'nun Yunus'umun asistini gole çevirmesi işten bile değildi. Hafta içi oynanacak kupa finalinden önce Trabzon'a "biz yenilmeyiz" sinyalinin çakılması bir yana puan farkını korumak ve son dört maçın tamamından yalnızca 1 (BİR) puana ihtiyacımız kalması kıymetliydi. Öbürleri kazansın, kaybetsin çok da önemli değil. Zira elbette alim bir Galatasaraylı olarak biliyorum ki bu işin goygoyu. Zira Galatasaray işi buraya getirdiyse 4 maçtan 1 değil, 12 puan alır. Teşekkür ediyoruz. Hedef 25, yürüyedurun!

Aşkın Metafiziği | Arthur Schopenhauer

Biraz üst üste polisiye okuyunca artık yönümü felsefeye dönmek istedim. Biraz ağırlaşmak ve durulmak başlıca amacımdı. Tabii havaların güzelleşmesi ve özel hayatımın da bana verdiği yetkiye dayanarak felsefeyi de aşkla kırmak keyifli olur düşüncesiyle de elim Schopenhauer'e gitti. Ben böyle romantik düşünceler içerisindeyken Arthur bambaşka bir şeyden bahsetti. 
Schopenhauer'e göre aşk; türün devamlılığı için insanların yaşadığı bir illüzyondan fazlası değilmiş, bunu öğretti kitap bana. Okurken yer yer yok artık be kardeşim dediğim yerler olsa da inandığı şeyi savunma şekli her kitabında olduğu gibi çarpıcıydı. Kitapta aşk için intihar edenleri eleştiriyor yazar. Aslında çıkış noktası biraz da bu. Özetle diyor ki "aşk uğruna ölünecek değil tam aksine üreyip çoğalacak bir şeydir." Bu açıdan bakınca, evet, kendi içinde makul bir argüman gibi görünüyor. Aşık olduğumuz bireyi seçerken güdümüzü sağlıklı nesillere ulaşmak olarak yorumluyor buradan yola çıkınca da. Erkeğin güçlü ve korumacı olmasını önerirken kadın için de benzer fiziksel özelliklerin seçimi ve dolayısıyla da aşık olmayı kolaylaştırdığını yazıyor. Schopenhauer'in argümanlarından sonra da en sonda bir makale var kendisini eleştiren. Ufuk açıcı, düşündüren bir kitap oldu benim açımdan. Arada böyle değişikliklere de ihtiyaç var şüphesiz. Kitabın bendeki baskısı Sel Yayıncılıktan, 120 sayfa ve indirimsiz fiyatı 140 TL.

#GünlerdenGalatasaray - Sivasspor

Galatasaray 4-1 Sivasspor (Lucas, Barış, Oshi x2)
Oooo şampiyon gibi oynayan takım, alırım bir dal. Galatasaray dün akşam Sivasspor'u ağırladı. Herkes neticenin galibiyet olacağından emindi herhalde ama kimse ilk yarım saatte 4 gol bulmayı beklemiyordu herhalde. Hele ki en yakın rakibin Beşiktaş ile maç yapacağı hafta belki biraz kafalar dağılır mıydı demeye kalmadan tık tık tık bulundu goller. Burada Okan Hoca'ya yazılır galibiyet. Takımı fiziksel olarak ne kadar hazır tutuyor belki tartışırız, rakiplerinin zorlayıcılık seviyesi düşünülünce özellikle... Fakat mental olarak bu takım ben şampiyonum diye bağıra bağıra oynuyor. Nasıl ki sezonun başından beri giden maçların çoğunu Hoca'ya yazdıysak, galibiyetlerde de övmeliyiz ki hakkını verelim. Dün akşam oynanan oyunla, Galatasaray'ı bu ligde yenebilecek bir takım göremiyorum ben. Beşiktaş maçı bir soğuk duştu, aldık, uyandık. İki haftadır oynamayan Barış'ı özellikle sevdim bu maçta. Döner dönmez golü de buldu iştahlı oyunuyla. Ama maçın yıldızı yine yeniden Osimhen'di. Victor bize nereden nasıl kısmet oldu, gelecek sezon yollar ayrılır mı inanın bilmiyorum. Ama kalbimden geçen bizimle kalacağı ve bu şovu yanında bir de Mauro varken izlemeye devam edeceğimiz yönünde. İnşallah malum oluyordur. Akşam kimin kimi yeneceğini düşünmeden puan farkını son dört maç itibariyle 8'e çıkardık. Ve bu sefer 8 de kapanır 18 de diyebilecek birisi yok. Olsaydı da bizim yakada olurdu zaten. Diğer takımların böyle iddialı laflar edecek bir arka planlarının olmaması onlar adına üzücü. Biz keyfimize bakıyoruz o esnada. Hedef 25, yürüyedurun!

Cinayet İlanı | Agatha Christie

Öncelikle 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramınızı kutluyorum. Bu ülkenin yerin dibine girmemesi için çalışacağız, daha çok çalışacağız, hakkımızı kimseye yedirmeyeceğiz, unutmayın. Bir önceki kitap çok iyi akınca devam edeyim dedim. Elimde de üç kitap kalmıştı zaten. Tez zamanda kitap alışverişi yapmam lazım. Kredi mi çeksem ne yapsam?! Yeni bir Marple hikayesi Cinayet İlanı. Gazeteye günü gününe saati saatine bir cinayet işleneceğine dair bir ilan veriliyor. Konu komşudan da bu ilanı duyan geliyor. Kalabalık bir ekibin içinde, elektrik kesiliyor ve gerçekten bir cinayet işleniyor. Kimdi neydi nasıldı diye düşünürken okuya okuya iki yüz sayfayı nasıl bitirdiğinin farkına varmıyor insan. Gel gelelim kitabın karakter listesi biraz kalabalık. Kim kimdi diye düşünürken Yüzyıllık Yalnızlık okur gibi hissettim kendimi yer yer. Bir aile ağacı olmasa da, kitabın başında bir karakter listesi mevcut. İtiraf etmek gerekirse ben katilin kim olduğunu bulamadım. Bahanem ise bir önceki cümlede gizli: Çok fazla karakter vardı, kimin kim olduğunu öğrenemeden kitap bitti. Polisiye severim, çözdüğüm polisiye daha çok severim, çözemediğim polisiye sevmem ama saygı duyarım. Kitap saygımı kazandı. Kitabın bendeki baskısı Altın Kitaplar'dan, 240 sayfa ve indirimsiz fiyatı 275 TL.