Diziler birer birer biterken ben, maç aralarına, kitap aralarına, fırsat bulabildikçe izlediğim nadir dizileri serpiştirmeye çalışıyorum. Hayat gailesi denen şeyin tam göbeğine düşmüşken bazen hiçbir şey izlemeden geçen günler oluyor ya insan gerçekten hayret ediyor! Hazır tatlı bir dizi yakalamışken dilerim ki biraz Adsız Aşklar dedikodusu yapalım. Haydi!
Netflix, yeni sezon reklamlarında Halit Ergenç'in adını görünce beni heyecanlandırmayı başardı. Mini bir dizi yapılacağı haberi zaten dönüyordu. Hele bir de karşısında bence underrated oyunculardan birisi olan Funda Eryiğit'i görünce kadronun heybeti gözümde daha da büyüdü. İlk bölüm fragmanında Teoman (evet bizim rockçı Teo!) da vardı, daha ne olsundu?! Dizide Halit Ergenç; obsesif, mide küçültme ameliyatı ile onlarca kilo kaybetmiş, bir gazetede okur mektupları yanıtlarken bu işin çok büyümesiyle bir aşk hastanesi açmış "aşk doktoruna", Cem'e hayat veriyor. Funda Eryiğit ise Cem'in ortağı olan babası ile sorunları bulunan, Almanya'da psikologluk yapmasının ardından İstanbul'a dönen Hazal'ı canlandırıyor. Cem; aşkı patolojik bir sorun olarak görürken, Hazal için aşk tam aksine şifa kaynağı. Uslanmaz bir romantik olan ben, elbette Hazal'ın tarafındayım, eklemeden geçemeyeceğim.
Dizi Netflix'te demiştim zaten. Tek sezon, her bölüm 50-55 dakika arasında sürüyor ve 8 bölümden oluşan bir dizi. Her bölümde farklı bir karakterin aşktan kurtulma çabasını izliyoruz bu aşk hastanesinde. Teoman, Yetkin Dikinciler, Seda Akay, Sedef Avcı gibi oyuncular (?) da cabası! Ayrıca Cansel Elçin'in kısa ama keyifli rolünü de es geçmemek lazım. Hatırla Sevgili'deki nahif Ahmetçiğimizin totosunun dizide arzı endam ettiğini söylersem sanırım minik spoiler verişimi affedersiniz. Zira ben beklemiyordum, siz hazırlıksız yakalanmayın diye önden uyarı veriyorum bu enstantaneye. Halit Ergenç'in, Cem'in inişli çıkışlı ruh halini canlandırışı için bile izlenir dizi. Tabii bu noktada bir kitap uyarlaması olan senaryonun başarısını da es geçmemek lazım. Yeterli dozda komedi, dram ve gerginliği yaymışlar her bölümün elli küsur dakikasına. Büyük keyifle izletiyor.
Senaryosuyla, oyunculuklarıyla, mekan ve müzikleriyle gerçekten klişe Netflix işlerinin arasında ışıl ışıl parlıyor dizi ve bir tık da üzerinde son dönem dizilerin. Uzakdoğuda kiralık akraba müessesi varmış mesela (ayrıntılı bilgi için tık), İngiltere'de yalnızlık bakanlığı kurulmuştu geçtiğimiz yıllarda (ayrıntılı bilgi için tık) bu bilgilerin ışığında günümüz insanı biraz kendi hayatını idame ettirmenin peşinde. Çünkü hayat insanı bir parça da yalnızlığa itiyor. İşte dizinin bence en enteresan bölümü Yetkin Dikinciler'in oynadığı "uyku eskortu" bölümüydü. Nefis bir fikir olmasının yanı sıra kattığı aforizmalar ile de pik yaparak beni çarpmayı başardığını itiraf etmeliyim. Çarpılmak demişken, hastalar hastaneye kabul edilirken bir dizi testten geçiyor. Bu testlerin başında da bazı aşk şarkılarına verdikleri biyolojik tepkiler var. O sekanslar inanılmaz keyifliydi, eklemeden geçersem çarpılırım diye korktum.
Özetle dizi çok tatlı geldi bana. Gülümsetti, keyifle vakit geçirtti. "Seks satar" klişesine girmeden koparmış geçmiş. Tüm ekibi kutlarım. İkinci sezon gelir mi? Bence gelmesin. Böyle her bölüm bir hasta çözümlemesiyle sekiz sezon House izledik ama bu dizi akmaz sanki, bilemedim. Ha gelirse ilk izleyenlerden biri olurum, o ayrı. İzlemeyenlere iyi seyirler dilerim, izleyenlerle yorumlarda buluşalım. Fragman ile kapatıyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎