Günlerden Galatasaray #11

Takımda 4 futbolcu değişti ve 4 futbolcuyla bile üç günde nasıl fark ediyor bunu görmek nefisti. Öte yandan deplasmanda galip gelmeme olayının kafaya takılmaması gerektiğini gördük. Gazişehir içeride bir tek Beşiktaş'a mağlup oldu sanıyorum maçta öyle bir cümle geçti. İç saha performansı iyi olan bir takıma karşı gol yemeden galip geldik nihayet! Ömer, Emre, Adem ve Ahmet ilk 11'de başladı. Ahmet'in ilk 11 oynadığı 2. maçta gol yemeden galip geldik. Emre'nin sol bekte Yuto'dan daha hareketli ve Hocanın istediği bek formunda olduğunu görmüş olduk. Ömer'in sol bekten orta sahaya evrilişini mutluluk ve daha da çok şaşkınlıkla izliyorum. Attığı gol ile güzel oyununu da süsledi bu hafta özelinde Adem çok çabalıyor ve sanırım çok istemesinin verdiği hırs sebebiyle gole yürüyemedi bir türlü. Maçın diğer golünü ise Soso attı. Bu Soso'nun bu sezon kaydettiği ilk goldü. Dilerim dönüşünün de göstergesi olsun. Lemina'nın çabasından çok memnunum. Maça dair söyleyebileceğim olumsuz tek şey ise Florin'in sakatlığı oldu maalesef. Umarım çok uzun ayrı kalmayız. Yürüyerek çıktı zaten ciddi bir şey olmamasını dilerim. Galatasaray, forma yarışını kızıştırdıkça başarılı olacaktır. Haftalardır söylediğimiz şey de buydu zaten. İnşallah devamı gelsin. Şimdi bi milli takım arası, sonra yine yürüyeceğiz şampiyonluğa! Aslan gibi savaşmaya devam!

Gazi Mustafa Kemal Atatürk | İlber Ortaylı

İlber Hoca'nın Mustafa Kemal'i anlatışını defaaten dinlememe rağmen yazdığı şeyleri çok merak ediyordum. Tarihin içinden gelen birinden, hele ki Hoca'dan Gazi Paşayı okumak heyecan vericiydi. Duygu sömürüsü yapmadan, fırsata çevirmeye çalışmadan, aldığı kaynakları notlarla destekleyerek ve gerçek donelerle tarafsız şekilde aktarıyor olması çok kıymetliydi. Ben mesela Yılmaz Özdil'in M.Kemal kitabını okurken de çok duygulanmıştım. Fakat bu kitapta duygulanmaktan ziyade gurur var. Yalnızca Gazi Paşa da değil kitapta anlatılan, 1880'ler Balkanlarından başlayıp Şam'a, Çanakkale'ye, Samsun'a, Ankara'ya, İstanbul'a uzanan bir yaşam ve o yaşamın içindekiler anlatılıyor. İsmet İnönü, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, eşi Latife Hanım... Etrafındaki insanlardan da bahsediliyor. Lozan kazanç mı kayıp mı gibi günümüz sorularına da ışık tutuyor. Kitabın sonlarına doğru da dünyanın Atatürk'e bakışından bahsediyor. Aslında Mustafa Kemal'i merkeze alıp yaşadığı döneme ve çevresindekilere değiniyor dersek sanırım kitabı tek cümleyle özetlemiş oluruz. Hoca'nın keyifli anlatımıyla elbette. Kitabın bendeki baskısı Kronik Kitaptan, 480 sayfa ve 35 TL. Ben okurken çok keyif aldım, gururlandım. Size de tüm kalbimle öneririm. 

Gallipoli

Çanakkale Savaşının 100. yılının anısına Avustralyalılar bir dizi çekmeye karar veriyorlar 2015 yılında. ANZAK askerlerinin gözünden Çanakkale Savaşı (onların tabiriyle Gelibolu) anlatılıyor bu mini dizide. Totalde 7 bölüm var. Geçtiğimiz hafta sonunda izleyip bitirdim yayınlanmasından 4 sene sonra. Çanakkale Savaşı benim yumuşak karnım sanırım. Kitaplar okudum, belgeseller, filmler izledim o döneme dair. Gallipoli en etkileyicilerinden biriydi. Bizi anlatmamış olmasına rağmen kalbime dokunmayı başardı. Biraz detaylayalım haydi.

Chernobyl

Uzun süre öteledim bu diziyi izlemeyi. Gerçek olayların çarpıcılığı beni kurgu işleri etkilediğinin on misli falan etkiliyor çünkü. Binlerce insanın öldüğü, yalnızca yaşandığı yerde değil tüm kıtada hissedildiği ve ülkemizin bir dönemine de yaşattıklarıyla damga vuran Çernobil Nükleer Santralinde yaşanan patlamayı anlatan dizi bu senenin başında yayınlandı biliyorsunuz. Ben de nihayet izleme cesareti buldum. Yazının devamında spoiler olabilir diziye dair. Fakat dizi zaten gerçek bir olayı anlattığından spoiler sayılmaz bence. Yine de siz temkinle devam edin. Başlıyorum.

Günlerden Galatasaray #10

Rizespor maçı bir kriter değil, kabul ediyorum. Öte yandan bu takımın artık gol yemeden galip gelmesi gerekiyordu. Üst üste çok kayıplar yaşadık fakat neticede ihtiyacımız olan bir galibiyetti. Geçtiğimiz hafta Beşiktaş maçından sonra takımda değişmesi gereken oyuncular olduğunu konuşmuştuk hepimiz, Hoca da maçtan sonra değişikliklere işaret etmişti. Neticede Mariano yerine Şener, Belhanda yerine Ömer, Steven yerine de Seri ile başladık maça. Ömer'in ilk golde açtığı orta için bile her maça ilk onbirde başlaması gerektiğini düşünüyorum. Aşağı yukarı 15 maçını izledik bu takımın, ne Yuto ne de Mariano şu ortayı o 15 maçta göremedik çok yazık ki... Florin'in hırsından çok memnunum kendi adıma. Maçın 80+ dakikasında bile geriye gelip pres yapıyordu. Maşallahı var. Florin ve Babel'in 2 golünün hemen ilk 20 dakikada gelmiş olması ise bence maçın x faktörü. Galatasaray'da birkaç senedir bu peyda oldu. Eğer ilk yarım saatte gol/goller bulup öne geçersek o maç inanılmaz rahat geçiyor ve ekseriye galip geliyoruz. Bunun tek sebebi de kafayı gol atmaya kilitlemek sanıyorum. Akıllı bir oyun sonunda zaten o golü bulmamaya imkan yok. Rize maçı özelinde konuşursak üst üste 2 gol ile öne geçip neredeyse pozisyon vermeden galip geldiğimiz için mutluyum. Bir galibiyet de İspanya'dan gelse ister misiniz?! Valla ben isterim. Şaka bi yana ayağa kalkın! Siz diz çöktüğünüz için onlar büyük görünüyor unutmayın!