Shameless | 2011-2021

Bir devrin sonu... Seneler, seneler önce diziye ilk başladığım zamanları düşündüm de, hatırlayamadım. Herkesin kaldırabileceği bir dizi değildi, kabul. Fakat adının hakkını da köküne kadar veriyordu. Dizinin son bölümü geçtiğimiz pazar gecesi yayınlandı ve sona erdi. Zaten final sezonu olduğunu biliyordum, fakat yine de içimde tuhaf bir burukluk olmadı değil. Tamam dizilere körü körüne bağlanan bir insan olmadım (House ve Sherlock, siz başkasınız bebeklerim), öte yandan on bir sezon, her sezonda minimum on iki bölüm, her bölüm minimum kırk dakika... Ömrün bir parçası neticede. Eh, final yazısı olduğuna göre dizinin önceki sezonlarından ve elbette final bölümünden spoiler olacaktır yazının devamında. Baştan uyarayım, sonra vay biz izlememiştik, niye yazılmıştı diye konuşulmasın. Başlıyorum.
Shameless, 2011 yılında Frank Gallagher isimli alkolik, esrarkeş, serseri, umursamaz bir babanın altı çocuğunun yaşadığı evi izlememiz ile başladı. Dizi aslında aynı isimli İngiliz diziden uyarlama fakat günün sonunda geri dönüp bakınca, İngilizler dahil, hepimizin gözünün önünde tek bir Frank canlanıyor ki o da William Macy'nin oynadığı Frank. Monica ise çocukların annesi, en az Frank kadar "shameless" bir insan kendisi. Öyle ki hem Frank hem de Monica süt beyazı iki Amerikalıyken çocuklardan en küçüğü olan Liam tam bir çikolata renkli evlat. Diğer çocuklarımız ise çocukların en büyüğü, ablamız, ailenin tutkalıyken bir anda Gallagher olduğunu hatırlayıp kendini dağıtan Fiona, ailenin zeki çocuğu Lip, ailenin gay kontenjanını dolduran Ian, o bir çocuk, o bir kadın, o bir ergen anne Debbie ve serseri serbest stiliyle, tüm katil bebek chucky halleriyle büyüyüp polis olan Carl elbette. Liam'dan zaten bahsetmiştim. Bu altı çocuğun ve tabii ki Frank'in yaşamda tutunma maceralarını izledik on bir sezon boyunca. 

Fiona, sanıyorum evin en büyüğü olmasından da sebeple benim en favori karakterimdi sezonlar boyunca. Jimmy/Steve ile yaşadıkları, bir türlü gerçek sevgiyi bulamamış olması, iç huzurunu sıklıkla kaybetmesi, zamanla büyük eleştirdiği Frank'e dönüşmesi beni üzerdi. Benzer şekilde Lip'in de sürekli kendini kurtarmaya yaklaşıp, bir şekilde Gallagher olduğunu anımsayarak hayata çıkan her yol ayrımında yanlış tarafa, en azından kendini kurtaramayacağı tarafa sapıyor olması çok sinir bozucuydu. Şimdi geri dönüp baktığımda ise, başta diziyi hiç anlamamış olduğumu düşünüyorum. Bakınca dizinin adı shameless, öyle mutlu sonlar, düzelen hayatlar, evlilikle biten aşklar falan yok. Fiona, Steve ile mutlu olsaydı, Lip o üniversiteyi bitirseydi, Ian hala sağlıkçı olsaydı, Debbie ergen anne olmasaydı falan... Gerçek hayat böyle bir şey değil. Gerçek hayatta mutlu sonlar yok, neticede Shameless'ta da yoktu.

Dizi, 2020, 2017, 2016'da en iyi dizi dalında Emmy ödülünü almıştı. Ayrıca yan rol olmasına rağmen Sheila, ah Sheila, dizinin en eğlenceli karakterlerinden birisiydi, yine ödüllü bir karakterdi. William Macy ise yine en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görülmüştü defalarca. Ödül işin kaymağı, bu dizideki her karakter, canlandıran her oyuncu tarafından hakkı verilerek canlandırıldı. Aslında kıymetli olan da buydu. Shameless'ı izlemek istemeyenler cinsel yönünün ağır basmasından, aşırı argodan, alkol ve uyuşturucu tüketiminin yoğunluğundan dem vurarak izlemeyi bırakmış, yahut hiç başlamamış olabilir. Öte yandan başlayıp benim gibi devam da edenler bilir ki Shameless, evet bunların hepsiydi. Ama çok daha da fazlasıydı. Bir aile hikayesiydi, gerçek bir aile hikayesiydi. Demin de dediğim gibi hayat kadar gerçekti. 

Dizide en gerçek olmayan şey açık ara Veronica ve Kev ikilisiydi. Aşklarının heybeti, birbirlerine asla sırt çevirmemeleri, ikisinin arasına hiçbir şeyin girememesi, ikizleri, sevgililikten hayat arkadaşlığına oradan da evliliğe, ebeveynliğe uzanan hikayeleri, Allah kalbimi biliyor ya, ağzımın suyunu akıtarak izletti bana her sahnelerini. Aralarındaki müthiş ilişkiyi hep başarılı sekse bağlamış olsalar da asıl sebep birbirlerine duydukları koşulsuz aşktı. Böyle bir ilişkim olsun, tüm dünyaya sırtımı dönerim, tıpkı onlar gibi dedirtti her izlediğimde. Sonra büyüdük, geçti tabii :) devam ediyorum. 
Yalnız ana karakterler değil Sheila gibi yan karakterler de başarılıydı ki bu da dizinin on bir sezon sürmesinin en büyük sebeplerinden birisiydi bana kalırsa. Karen, Svetlana, Jody, Mark, elbette Kermit ve Tommy, şahsına münhasır rollerdi gerçekten. Hepsi yüzümde ekstra tebessüme neden oluyor. Yan hikayeler demişken Fiona'nın erkek arkadaşlarının arasında benim en çok beğendiğim, hem de açık ara, Gus Pfender'dı. İnternette yaptığım ufak çaplı bir araştırmada kendisinin 5. sezonda diziye katıldığını gördüm. Fiona bununla dandirikten bir evlilik bile yapmıştı. Fakat işte Gallagher'lığı tuttu ve Gus'ı şutlamıştı ebleh. Bak yine sinir oldum.

 
  
  
 

Son sahnede de şöyle bir pasajı vardı Frank'in evlatlarıyla ilgili. Dizinin ilk bölümünde çocukları böyle (sarı font) anlatmıştı, zamanla bazı cümleler değişmiş (beyaz font), olsun :) Hayatımdan bir Shameless geçti, iyi ki izlemişim. Bir dakikasından bile pişman değilim. Keyifliydi, eğlenceliydi ve kesinlikle farklıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎