Günlerden Galatasaray #21

Üstteki 5 takımın 4ü birbiriyle maç yapmış ve berabere kalmışlar. Yine galip gelmek için tüm şartlar oluşmuş. Takım maçın hemen başında Soso'cuğumun defansa çarptırdığı topu gole çevirince yine güzel ve arzulu futbolla sonuca gitmeyi bildi. Maçın ilk yarısında Adem'in bulduğu 2 golle de maçın skoru 3-0 olarak tayin edildi. Alanya ile averaj farkının azaltılması adına daha gol atsaydık da işime gelirdi ama kısmette 3 gol varmış. Olsun, puan farkı olur. Kasımpaşa maçı özelinde konuşmamız gerekirse Mario'nun hırslı futbolu, Mariano'nun sezonun ilk yarısıyla siyahla beyaz kadar farklı performansı ve Adem'in Radamel'i hiç aratmıyor olması Galatasaray'ın rahat kazanıyor olmasının asıl sebebiydi. Fener deplasmanına kadar nispeten kolay bir fikstürü rahat geçtiğimizi söyleyebiliriz. Bir tek Malatya maçı kaldı ki o da Samiyen'de zaten, taraftar desteğiyle yine kazanacağız diye umuyorum. Şimdi hafta içi Alanya maçına odaklanıp kupadan da kopmamak için bi 3 gol de oraya yönlendirmek lazım. Y Ü R Ü Y E D U R U N!

Oscar Ödülleri 2020

Başlıkta bir hata yaptığımı fark ettim. Ben yazdığım yılı başlığa atıyor olsam da aslında bu bir önceki filmlerin ödülleri. Ödül töreni bu gece 4 civarı başlayacak. Ödüller gelmeden benim tahminlerim gelsin dedim. Tüm filmleri elbette izlemedim ama izlediklerim arasından kazanmasını istediğim, kazanacağını düşündüğüm filmler, yönetmenler ve oyuncuları sıralayacağım birazdan. Siz de izlediğiniz, şu film, bu oyuncu, o yönetmen daha iyi bence dediklerinizi yoruma bırakın, konuşalım. Öyleyse başlayalım mı? 

Bir İdam Mahkumunun Son Günü | Victor Hugo

Derdi olan kitapları seviyorum. Bu kitap da derdi olan bir kitap. Adından anlayacağımız üzere epey dertli hem de. Depresif hatta. Çaresizliği iliklerinize kadar hissettiriyor. Dönemin Fransa'sında idama mahkum edilen bir suçlunun son günlerinde yaşadıklarını kendi kaleminden okuyoruz. Kitabın depresif havasına çok kolay şekilde bürünüveriyorsunuz okurken. Yalnız suçlunun psikolojisini de değil, etrafındakilerin de karakterlerini anlatıyor. Nöbet tutan jandarmalar, gardiyanlar, diğer suçlular... Hepsinden birer parça alıyorsun okurken. Özellikle kızıyla vedalaşmak için getirdikleri sahnede hissettiğim duygu yoğunluğu çok başkaydı. İdam cezasını öyle çarpıcı şekilde protesto ediyor ve eleştiriyor ki Victor Hugo, idamın gerekliliği ile ilgili beni tereddüde düşürdü mesela. Bir insan nasıl büyük yazar oluyor, nasıl klasik yazılabiliyor, yetenek nedir işte bu kitapta görebiliyoruz. Kitabın bendeki baskısı İşbankası Kültür Yayınlarından, 136 sayfa ve 10 TL. Çarpılmak istiyorsanız denemenizi öneririm.

Günlerden Galatasaray #20

Rakiplerin puan kaybından sonra bu maçı almak şart oğlu şarttı. Radamel, Marcelo ve Mario'nun yokluğunda işlerin iyi gitmeyeceğini düşünenler vardı ama Belhanda ve Adem'in başarılı performanslarıyla takımda herkesin birbirinin yerini doldurabilecek kadar iyi olduğunu gösterdi. Aslında Hoca'nın sürekli ocak ayını işaret etmesinin sebebi bu; transferden ziyade takımın birlikte çalışıyor olması. Üç maçta üç galibiyet ile ilerliyoruz. Lider ile aradaki puan farkı 8'di 5'e düştü. Böyle devam edersek inşallah sonuca yine ulaşacağız. Zaten bu sezon, ilk yarıya rağmen şampiyon olursak bizi ligden dehleyecekler yeter çıkın gidin şuradan diye... Galibiyet gelince komiklikler şakalar, görüyorsunuz. Galatasaray dün akşam Kayseri'yi ağırladı. Dört golle ikinci yarıya namağlup devam dedi. Goller Adem, Ryan ve Soso'dan (x2) geldi. Ryan'ın golü tam jeneriklik goldü. Soso'nun ise ikinci yarıdaki hırsı çok kıymetliydi. Galibiyetin yanı sıra Henry'nin dönüşü, hiç gitmemiş gibi sırıtmıyor olması ve asistle dönmesi de önemliydi. Çünkü ligde daha 14 maç var 4-5 maç da kupada olsa nereden baksan 20 maç daha var ve her mevkide her oyuncuya illa ki ihtiyaç duyacak bu takım. Fener maçına kadar olan iki maçı da kazanabilirsek daha ciddi şekilde konuşacağız şampiyonluk ihtimalini elbette. Y Ü R Ü Y E D U R U N!

Kelebeğin Hayat Sırları | Nil Karaibrahimgil

Sex And The City'nin 5. sezonunun 2. bölümü. Editörler Carrie'ye birkaç köşe yazısını seçmesini çünkü köşe yazılarından bir kitap çıkarmayı teklif ediyorlar. Kitap boyunca hep aklımda Sex And The City'i 254321. kez izlemek vardı bunu itiraf etmem gerekiyor. Bu kitap da Nil'in Hürriyet'te yazdığı yazıların bir derlemesiymiş sanıyorum. Keşke daha sık Hürriyet alsaydım, daha çok okusaydım Nil'i. Şarkılarını dinlemeyi zaten çok seviyorum ki insana bahar çiçekleri açtırıyor dinlerken. Yazıları da böyle hissettirdi okurken. Bilimden, bilgiden, hayata gülen gözlerle bakmaktan, şükretmekten, huzurdan, aileden, kısaca olumlu olan her şeyden bahsediyor Nil bu yazılarında. Bazen kadınlara uygulanan şiddeti, cinayetleri de anlatıyor ki farkındalık yaratabilsin. Aslında tam denize gidince Murat Boz'a beyaz oje sürdürüp bronzlaşmak şarkısını dinlerken okumalık kitap olmuş. O anın huzurunun üzerine Nil'in güzel sözleri de eklenince yaşayacağım mutluluk epey sağlam olurdu muhtemelen. Belki yaza tekrar okumak kısmet olur denize gidince. Çünkü belli aralıklarla okuyup kendinizi telkin edebileceğiniz bir kitap bu. Benim okuduğum baskı Doğan Novus yayınlarından, 296 sayfa ve 33 TL. İyi hissetmek isterseniz, adamınız Nil! Deneyin mutlaka.