Günlerden Galatasaray #27

Ben şehir dışında olduğumdan bu maçı izleyemedim. İyi ki de izlememişim dedim. Çünkü hem Nando'yu hem de Florin'i yaşadıkları sakatlıkları görmüş olsaydım bir daha futbolun f'sini düşünemezdim, izlemeyi, taraf olmayı falan bırakalım... Maçın, şampiyonluğun bir önemi yok elbette şu noktada ama Rize karşısında da 2-0 mağlup olduk yazık ki. Olabilecek en kötü senaryoyu yaşadık ve bitti. Önümüzdeki maçlara bakalım. Yürüyedurun!

Aslında Hayal | Kürşat Başar

Kitabı cuma günü elime aldığımda hafta sonu deniz kıyısında da okurum diye düşünmüştüm. Fakat cuma günü kitabın dörtte üçünü okuyup, dün de bitirdim. Anı türündeki kitapları genel olarak seviyorum zaten. Kitapta Kürşat Başar'ın çocukluğundan günümüze kadar yaşadıklarından seçmeler var. Anılarının içine de yazdığı kitaplardan notlar düşmüş. Kitapların güzel reklamı yapılmış. Öyle ki Yaz kitabını almayı düşünüyorum ilk kitap alışverişimde. Kitabın kapağında Kürşat Başar'ın nefis bir fotoğrafı mevcut. Gördüğüm an gülümsemiştim kitapçıda kitabı gördüğümde. Arkasını bile okumadan alıp kasaya yürümüştüm. Bazı kitaplar böyle sadece gülümsettiği için bile iyi ki varlar! Anı türüyle ilgili olumsuz bir fikriniz yoksa mutlaka bir şans verin. Hayattaki bazı tesadüflerin insanları nerelere götürdüğüne ve aslında en iyi hikayelerin yaradan tarafından yazıldığını görünce şaşıracaksınız. Kitabın bendeki baskısı Everest Yayınlarından, 270 sayfa ve 23 TL.

Tanyeri Horozları | Yaşar Kemal

Bir Ada Hikayesi serisinin üçüncü kitabı Tanyeri Horozları. Okuyanlar bilir, daha önce Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana ve Karıncanın Su İçtiği kitaplarını okumuştum. Hikaye örgüsü içinde en çok beğendiğim kitap bu oldu. Poyraz'ın bir adaya yerleşip adayı yavaş yavaş geliştirip insanların adaya taşınmasını da sağlayarak kendisine yeni bir dünya kurmasının hikayesi aslında seri. Tanyeri Horozlarında da diğer kitaplarda olduğu gibi ada nüfusu arttı hatta limitine ulaştı diyebiliriz. Poyraz'ın peşindekiler, elleri boş döndü. Musa Kazım'ın Girit'e dönüşü imkansıza doğru ilerledi. Sanırım son kitapta artık Karınca Adası bir düğün görecek. En azından mutlu son bekleyen benim arzum bu yönde. Kitaptaki en çarpıcı yön anlatımdaki çabasızlık. Günlük okur gibiyim kitabı okurken. Kahvaltılar yapılıyor, zeytin toplanıyor, balık tutuluyor, şenlikli sofralar kuruluyor, vedalaşılıp yatılıyor falan...Gündelik olaylardan dört kitaplık, aşağı yukarı bin sayfalık bir seri yazmış Yaşar Kemal ve okutuyor da. Çarpıcı tarafı da tam olarak bu işte. Kitabın bendeki baskısı Yapı Kredi Yayınlarından, 432 sayfa ve 40 TL.

Kırmızı Pazartesi | Gabriel Garcia Marquez

Açıkçası
Yüzyıllık Yalnızlık kitabını okuduktan sonra Marquez'e karşı temkinli yaklaştım hep. Birazcık içim ısınsa sırf şu şahane kapakları yüzünden seri yapacağım kitaplarını. Kırmızı Pazartesi ile bu sabit fikrim kırıldı diyebiliriz. Yüzyıllık Yalnızlık'ı okurken kaybolmuştum. Kırmızı Pazartesi'de ise kalbim çarparak okudum. Kitap bir sahil kasabasında geçiyor. Ana tema işlenen bir cinayet üzerine kurulu. Bekaretin önemi, insanın hangi durumlarda katil olacağı, bir toplumun nasıl uyuşmuş şekilde işleneceği belli olan cinayeti engelleyemediği, davranış biçimlerini ortaya koyuyor ve aslında yüzlerce yıl öncesini anlatan bir hikayeyle günümüzün ne kadar bağlantılı olabileceğine dair de güzel bir yorum ortaya koyuyor. İnsanlar aynı çünkü. Sadece tarih değişiyor, dekor değişiyor... Hayat tatsız bir şekilde kendini tekrar edip duruyor. Bu kitap işte bende tam da bu hissiyatı uyandırdı ve sevdim. Bir kitabını daha deneyeyim, hadi bana Marquez kitabı önerin de rengarenk tamamlayayım seriyi... Kitabın bendeki nefis baskısı fotoğraftan da gördüğünüz üzere Can Yayınlarından, 106 sayfa ve 12 TL.

Casus | Paulo Coelho

Gerçek bir karakterden bir hikaye yazmış Coelho. Kendisini bugünlerde twitterda attığı Türkçe twitlerle tekrar görüyoruz tuhaf şekilde. Buna değinmeden geçemedim. Mata Hari karakteri 20. yüzyılın başında yaşamış ve casuslukla suçlanmış bir dansçı. Kendini içine düştüğü boğucu hayatlardan hep dansla kurtarmış bir kadın. Düştüğü son kötü durum hariç maalesef. Dünya savaşının ortasında, düşman iki millet olan Almanya ve Fransa'nın arasında, boyun eğmeden yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Kitap avukatıyla olan yazışmaları içeriyor. Mata Hari'nin geçmişe doğru yaptığı kendi iç yolculuğunu okuyoruz kitap boyunca. Arka kapakta yanlış zamanda doğmuş özgür bir kadın diyor. Bu cümleyi okurken kendimi gördüm. Ben de hep yanlış iklimde, yanlış coğrafyada doğduğumu düşünmüşümdür. Hızlıca akan, heyecanlı ve keyifli bir kitap. Hafta sonunda bir buçuk günde bitti. Kitabın bendeki baskısı Can Yayınlarından, 152 sayfa ve 21,50 TL.