The Chestnut Man - Kestane Adam | 2021

Nelsson'un Galatasaray uygulamasına verdiği röportajda geçmişti dizinin adı. İskandinav yapımlarına da Lilyhammer ve Borgen'dan sonra sempati duyduğumu itiraf etmem gerekiyor açıkçası. Bu ara polisiye de pek okumadığımdan polisiye-gerilimi de özlemişim. Tüm bu detaylar yan yana gelince diziye başlamaya karar verdim. Gergindi, keyifliydi, çabucak bitti. Bir polisiyede spoiler'ın önemini bildiğim için yazının devamında spoiler vermeden devam edeceğim söz. Buyursunlar.
Dizi Netflix'te yayınlanıyor. IMDB Puanı 7.8/10 (20 bin kişi oylamış) şeklindeydi ben bu satırları yazarken. Soren Sveistrup'un aynı isimli kitabından uyarlanmış. Tek sezon, altı bölüm ve her bölüm elli-elli beş dakika arasında değişiyor. Konusu ise özetle şöyle; bir kadın cinayeti işleniyor ve yanında kestaneden oyma bir insan figürü konuluyor -ki dizinin adı da buradan geliyor- işin ilginç tarafı ise bu kestane figürünün üzerinde bir süre önce ülkenin sosyal hizmetler bakanının kaybolan ve öldüğü kabul edilen kızının parmak izlerini buluyorlar. Olayla bir bekar anne olan kadın polis ve yurt dışından gelen bir dedektif ilgileniyor. Dizinin insani yanını da kadın polis oluşturmuş. Hani tüm o vahşetin, gerilimin içerisinde ergenliğe girmeye başlayan kızına da vakit ayırma çabası, dengeyi tutturmaya çalışıp işi daha da çıkmaza sokması, insana ister istemez günümüzde yaşadığımız hayat nedeniyle bölünüşümüzü anımsatıyor.

Diziyle ilgili en şahane taraf şüphesiz sinematografideki kaliteydi. Dizi Danimarka'da çekilmiş. Havadan yapılan çekimleri, o ormanlardaki ağaçların güzelliğini, renk geçişlerini, gürlüğünü falan bir görün yani! Jenerikte başlıyor daha, e
fsaneydi tek kelimeyle. Zaten dizide öldürülen birkaç kadının cesetlerini de ormanda bulduğumuz için şükrediyoruz yani öyle bir güzellik. Diziyle ilgili tek sıkıntım ise daha önceki işlerde de belirttiğim takibin zorluğu olayı. Evet, yüksek seviyede İngilizce de bilmiyorum fakat bir diziyi ortalama şekilde takip de edebilirim. Ama İskandinav dizilerinde bunun mümkün değil benim için. İlla ki gözümü dikip izlemem gerekiyor bu da bir noktadan sonra beni yoruyor ki dizinin minimum 50 dakika olduğunu bu noktada hatırlatmakta fayda görüyorum. Özetle dizi keyifliydi, denenebilir bence. Polisiye seviyorsanız, beğenmeseniz bile, hayatınızdan çalacağı 6 saat yani en fazla. Nerelere harcamıyorsunuz ki? Kaldı ki gayet akıcı ve gergin bir ortam yarattı bana izlerken. Birkaç akşamda bitirdim ben. Son olarak dizinin IMDB sayfasında devam edecekmiş gibi, tek sezonluk değil gibi bir hava sezdim. Devam eder mi bilemedim ama mevzusu çözülmüş işlerin ikinci sezonları genelde vasatın altında olur, umarım devam etmez diyerek çaçaronluğumu da yapıp noktayı koyarım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎