Clarkson's Farm

Amazon'da ne izlesek diye düşündüğümüz bir gün arkadaşımla izlemeye başlamıştık sanırım. Üst üste 4-5 bölüm izledikten sonra bırakmak durumunda kalmıştık. Sonra, çok sonra, ben eve döndüğümde bulup izledim ve tamamladım. İzlemeyen varsa da kaçırmasın diye hemen geldim buraya düştüm. 
Jeremy Clarkson, wiki tarzı bir açılış yapmam gerekirse, İngiliz bir program yapımcısıdır. Amazon'da çiftlik işletmeye dair bir program yayınlamış. Tek sezon sekiz bölümlük bir iş Clarkson'ın Çiftliği. Jeremy, tüm acemiliği ile, bürokrasi bilmezliği ile ve büyük şanssızlığı ile sahibi olduğu çiftlikte tarım ve hayvancılık yapmaya, ayrıca da doğal bir yaşam oluşturmaya ve bu çiftlikte ürettiği ürünleri de kurduğu küçük çiftçi pazarında satmaya çabalıyor. Çabalıyor diyorum çünkü gerçek bir çaba sarf ediyor çalışmaktan ziyade. Bu konuda kendisine yerel halktan Kaleb ve müthiş babası Gerald bolca yardım ediyor. Kaleb müthiş bir çocuk. Saf ama çok eğlenceli. Kaleb'ın babası Gerald'ın bir telaffuz sorunu var. Spoiler vermemek için detaya girmiyorum ama bir insan, oyuncu değil, yazılmış bir karakter değil, gerçek bir insan ekranda görünür görünmez gülmenize sebep oluyorsa, ıskalamamak lazım. Bir de Jeremy'nin muhasebecisi/danışmanı Charlie var. O arkadaş da şahsına münhasır, beni çok güldüren bir karakter oldu.

Bunlar işin geyik ve keyifli kısmı. Gelelim bu programın gerçekçi kısmına. Olay İngiltere taşrasında geçiyor. Jeremy burası benim bağım bahçem kafama göre eker biçerim diyemiyor bir kere. Pandemi döneminde bile online olarak sağlanan kuvvetli denetimleri var. İşin bürokratik kısmı o kadar teferruatlı ki Charlie'yi gördüğünde bile ensesindeki tüylerin dikildiğine yemin edebilirim. Ürünlerin ekilmesi, biçilmesi, dağıtılması bile belirli bir seviyenin üzerinde olursa izin alınarak yapılabiliyor. Bu düzen ve disipline kalbimi bıraktım. Bugüne kadar toprakla tek alakası balkonunda biber ve domates yetiştirmek olan benim gibi birini bile tarıma ve hayvancılığa ilgili hale getirdi. Dünyanın iklim krizleri, büyük çevre kirlilikleri, atmosferde oluşan sıkıntılar, buzullar, karbon ayak izleri gibi kocaman sorunlarla uğraştığı günümüzde, geleceğin toprakta, tarımda ve hayvancılıkta olduğunu görmek çok zor olmasa gerek. Bunu en düz ve basit vatandaş halimle görüp acaba bu alana yönelse mi devlet diye düşünürken ülke yöneten insanların görememesi, görememeyi bırak tarım yapılan alanlardan kadim ağaçların olduğu zeytinlikleri maden aramasına açması falan vatana ihanet değil de ne acaba yahu?

Neyse mevzu çeşitleniyor, hedeften sapmayayım. Çok güzel iş açıkçası. 8 bölüm yarım saat kırk dakikadan 4-4,5 saatte biter. Sakın kaçırmayın hala izlemediyseniz. Çok eğleneceğinize ve eğlenirken de düşüneceğinize eminim. İkinci sezonu "şimdilik" yok. Gelirse bir de oraya çalışırız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎