Salı sabah ofise geldim müdürden izni rica minnet aldım. Çıktık yola. Yol üzerinde bol bol bakım çalışması olduğundan 4.5 saatlik yol oldu mu sana 6-7 saat. Kapalı yerde uzun süre kalamıyorum ben. Nefes alamayacak kıvama geliyorum bi yerden sonra. 6 saat hiç durmadan gitmedik tabii. Yol üzerinde 2-3 kez çeşme başlarında durduk. Allah o yollara çeşmeleri hayratları yaptıranlardan gani gani razı olsun. Fotoğraf makinesinin pil sıkıntısı olduğundan, şarjlı pili şarj etmeden çantaya atan sevgili kardeşlerime bi alkış istiyorum!, hiç bi yeri fotoğraflayamadım. Ama manzara şahaneydi. Sarılar, yeşiller, kahverengiler.. Baktığım zaman sadece dağ taş görmediğim için kendimi şanslı hissedenlerdenim.

Memleketteyken ikişerden 8 öğün yediysek 5'inde bulgurlu bişi yedik. Bizim oralarda siz şehir gençliğinin çiğköftelik bulgur olarak bildiği şey düğü olarak adlandırılıyor. Sayemde bunu da öğrenin hadi :p Özetle bulgura düğüye doydum bu 4 gün içinde. Eve döndük, sağolsun babaannem de kısır yapmış. Bi de öyle yedik. Ne hale geldiğimi bu işi biraz bilenler anlayacaktır. Vay bana vaylar bana. Şikayetçi miyim yada pişman mıyım? Asla. Zaten çok pişmanlık duyan bi insan olmadım hayatımın hiç bi döneminde. Bu dört günlük ara tüm gerginliğe, strese, sıkıntıya rağmen öyle iyi geldi ki, nefes aldığımı hissettim yeniden. Bi ara gözüm öyle dönmüş ki işi gücü bırakıp buraya yerleşsem, tarlada domates salatalık yetiştirip yesem içsem diye düşündüm de, o iş tek başına olmaz olarak kararımı değiştirdim. Kısmetse niyetim sağlam ama. Bi gün bi yerde kendi evime sahip olacağım. Ve o ev dünyanın en güzel, en huzurlu yeri olacak. Ok, lets go Serap! Gazlamamızı da yaptığımıza göre yazıyı tamamlayabiliriz. İyi günler bol güneşler efendim :)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazın bakalım 😎