Kaplanın Sırtıda | Zülfü Livaneli

Bir Livaneli kitabı daha ve ben yine çarpılmış gibiyim. Bu adamın dilinde, kaleminde, anlatımında, üslubunda bir şey var adın koyamıyorum. Yazınını üzerine doladığı konu ne olursa olsun beni içine çekiveriyor. Okurken kayboluyorum. Aslında tarih konusuna pek meraklı değilimdir, özellikle de "acaba hala bizim olsaydı nasıl olurdu" diye düşündüğüm Selanik'in, Balkanlar'ın kaybedildiği, o görkemli imparatorluğun çöktüğü, yönetimin halka sırt çevirip direnmeden, savaşmadan, denemeden bile yalnızca kendilerini kurtarmak için yüzyıllarca yönettikleri her şeyden vazgeçtiği o malum döneme, 20. yüzyılın başlarına, asla! Ama Livaneli Abdülhamit'in sürgünü ile ilgili bir kitap yazmış cümlesini okuduğum andan itibaren kitabı okumak için deli bir heyecan duydum ve yüksek beklentimin kesinlikle altında kalmayan bir kitapla karşı karşıya kaldım. Kitap Sultan Abdülhamit'in tahttan indirilmesini müteakip Selanik'te bir konakta sürgün hayatının anlatımıyla başlıyor. Ailesi dışında muhatap olduğu tek kişi Atıf isimli bir doktor ve kitabı aslında Atıf'ın anlatımı ile okuyoruz. Tamamı gerçek karakterler ve Livaneli'nin tabiriyle "tarihin izin verdiği ölçüde bir kurgu" şeklinde kaleme alınmış. Yer yer kitabın geçtiği dönemde Mustafa Kemal'e atıflar yapılıyor ki itiraf etmem gerekirse en çok Gazi'nin adının geçtiği yerleri sevmiş olabilirim. Kitapta en duygulandığım yerlerse elbette Selanik'in düştüğü bölümlerdi. Nasıl göz göre göre teslim edilmiş, sonucu bilmeme, bu konuda belki de yüzlerce okuma yapmama rağmen hala farklı olmasını hayal ediyorum kendimce. Kitabın sonunda bir de Spotify linki verilmiş. Kitaba ilişkin Sırrı Süreyya Önder ile Livaneli'nin yaklaşık 50 dakikalık yaptıkları bir de sohbet var ki kitabı bitirir bitirmez keyifle dinledim, size de böyle yapmanızı öneririm naçizane. Livaneli söz konusuysa çok objektif bakamıyor olabilirim ama kitap güzel. Iskalamamanızı öneriyorum. Bendeki baskı İnkılap Yayınlarından, 324 sayfa ve 85 TL. Fiyatın farkındayım, indirim kovalayın ve alın. Böyle kitaplar her zaman denk gelmez. Son olarak kitabın sonunda İlber Ortaylı, Taner Timur ve Ali Yağcıoğlu gibi kallavi isimlerin kitap hakkında övgüleri var ki 4 sene üzerine çalışılmış bir kitap olarak hiç de altı boş bir iş olmadığını yalnızca arka kapaktan bile anlayabilirsiniz. Bence okuyun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎