Günlerden Galatasaray #2

Olmadı, Giresun'a sezonun ilk iç saha maçında 1-0 mağlup olduk. Çok hırslı, çok istekli, çok galip gelme, çok bayram havasındaydık. Belki de bir parça şımarık... Eh, futbol da böyle romantizm kokan hareketleri kaldırmıyor pek. Aksiyon istiyor, akıl istiyor, gole yürüyebilmek istiyor. Yapamadık. Yani ilk maçtan çok enseyi karartmaya gerek yok, evet dün epey kızdım, üzüldüm hatta. Öte yandan yanlışları görmek için ve o "biz olduk" havasından da çıkabilmek için sanıyorum böyle bir soğuk duş hepimize lazımdı. Sepete elma toplar gibi transfer yapan yönetime de, havaalanında stattan daha coşkulu olan taraftara da, uçuyoruz kaçıyoruz müthiş olacağız diye düşünen takıma da, bu takım 54215 gol atar diyen bana da... Hatta özellikle bana. Üzerine yatıp uyuyunca daha net görüyor insan hatasını. Müthiş işler yapacak bu takım, buna olan inancım hala baki. Lakin biraz zamanı daha var. Oturacaklar, birbirilerini tanıyacaklar, birbirleri için savaşacaklar, birbirlerine haset gütmeyecekler ve bom! O hayallerimizi süsleyen nefis takım sahada olacak. Benim içinse dün gece bir soğuk su çarpması, bir nazar kırılması ve sezon sonu şampiyonluk kutlamaları zamanı geldiğinde hatırlanacak kekremsi bir anı olarak kalacak. Ve elbette Dries'ın ilk maçı olması. Sarı saçları ve tüm neşesiyle kalan 30 küsur maçta arzı endam edecek ve çok canlar yakacak. Tarihe not düşülsün, sonra hatırlar gülümseriz. Son sözüm; Abdülkerim'e kızılmasın. Eğer takım gole yürüyebilmiş olsaydı Abdülkerim'in hatası maçın 2-1, 3-1, 4-1 bitmesine neden olurdu ve nazar boncuğu derdik, biliyorsunuz. Bireysel hata her oyunda var. Bence bu, kabul edilir bir hata. Yeter ki kafalar bu gecede kalmasın. Yürüyedurun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎