How To Get Away With Murder | 2014 - 2020

Taze biten en favori dizim için bir, iki, üç dakikalık bir saygı duruşu yetmez, beş dakika lazım en az. Buradan başlayayım. Arada Netflix'te denk gelip ilk bölümüne bile tahammül edemediğim onca iş olabilirken, Cinayetten Nasıl Kurtulunur (kurtulunmak?) isimli bu şahane işi haftalardır dirhem dirhem izleyerek dün gece itibariyle bitirdim. İsterim ki kimse mahrum kalmasın. İsterim ki gözü buraya takılan birisi daha bu diziyi izleyerek benim gibi gülümseyebilsin. Hak ettiği değeri görsün. Gelin anlatayım.
Viola Davis'i ilk kez 2012 yılında oscar'a aday gösterildiği The Help filmiyle izlemiştim. Filmin blogda yer alıyor olması nasıl bir dinozor olduğuma kanıttır öncelikle. Filmdeki rolüyle hayran kalmıştım kendisine. How To Get Away With Murder ile de kendisine olan saygım ikiye katlandı adeta. Güçlü kadınlara olan zaafımı içeren yumuşak karnıma bir yumruk yemiş gibi izledim dizinin altı sezonunu. Soluksuz şekilde. Viola Davis dizide Annalise Keating isimli bir hukuk profesörünü canlandırıyor. Keating güçlü, Keating akıllı, Keating tüm öğrencilerinin idolü. Birçok en ve şahane özellikleri bünyesinde barındırıyor. Ona hiçbir şey zarar veremezmiş gibi geliyor diziyi izlerken. Her şeyin üstesinden gelebilirmiş gibi... Gerçek olamayacak kadar yıkılmaz bir kaleymiş gibi... Fakat gün geliyor Annalise o kalenin güçlü duvarlarını altında kalıyor. O duvarların altından çıkıp çıkamadığı sürpriz olsun, çok da spoiler işine girmeyeyim. Fakat diyebilirim ki kendisi bizzat olmak istediğim kadın profili. Yeri gelince gözlerinden akanla burnundan akan birbirine karışabilecek kadar dağılabilen, yeri geldiğinde de aslan gibi kükreyerek istediğini elde edebilecek kadar güçlü kalabilen. İnsan olmanın gereği olarak sevdiklerine bir zırh gibi kalkan olabilen, onlardan ihanet gördüğünde de kendini savunabilmek için canını budaktan sakınmayan...

Keating bir hukuk profesörü ve kendine 5 öğrencisinden bir ekip kuruyor. Wes, Laurel, Michaela, Asher ve Connor. Zamanla anlıyoruz ki bu arkadaşların hepsinin ekibe dahlinin ayrı bir sebebi var. Öyle şahane öğrenciler olmaları falan değil yani. Gerçekten şu ekibin içerisinde en çok Wes karakterini sevip de en çabuk onu kaybetmenin, spoiler için üzgünüm ama bu hissiyatımı eklemeden geçmeme imkan yoktu, benim gözümde diziye duyduğum saygıyı artırdığını söylemek durumundayım. Başrole en yakın oyuncuyu bir kalemde silip atmak büyük cesaret ister ve coğrafyamızda dizi sektöründe böyle cesaretler pek rastladığımız işler değil. Tüm karakterlerin yanında dizinin en şahane karakteri de Nate Lahey oldu benim için. Finalinin başka şekilde bitmesini dilediğim tek karakter de kendisidir. Sıklıkla "ne dediğin anlaşılmıyor Nate, üzerindekileri çıkar da öyle konuş" kasları yüzünden odak problemi çektirse de dizinin en sağlam duran karakteriydi dersem sanırım abartmış olmam. Oliver, Bonnie, Frank dizinin diğer yan karakterleriydi ve hepsinin hem hikaye örgüsüne hem de Annalise karakterinin gelişimine ekledikleri, bir izleyici olarak beni epey tatmin etti. 

Son olarak künyeden bahsetmem gerekirse dizi 2014-2020 yılları arasında 6 sezon sürmüş. Her sezonda 15 bölümden toplamda 90 bölüm eder. Bölüm başı da 40-45 dakika arasında sürüyor aşağı yukarı. Netflix'te hem dublajlı hem de orijinal ingilizce hali ile arzı endam ediyor ve izlenmeyi bekliyor. Yayınlandığı her sezonda Emmy'e aday gösterilen dizi bu ödülü yalnızca Viola Davis ile 2015 sezonunda alabilmiş ki izlediğim kadarıyla bence büyük haksızlık. Evet sırf ben beğendim diye ödüllendirilsin istiyorum. Çünkü güçlü bir kadını ödüllendiriliyor olması toplumdaki kadın algısının değişmesinde bir damla kadar bile olsa etkisi olacak bir durum. Güçlü kadınları yücelterek aksini zihinlerden silebiliriz. Ve evet, Keating karakterinin böyle güçlü olması beni ziyadesiyle mutlu ediyor. Yolum kesiştiği için, izleme şansı bulduğum için çok mutluyum. Umarım burayı hala okuyorsanız siz de sever, mutlu olur, şanslı hissedersiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎