İncir Reçeli | 2011

Yeni nesil Türk Filmleri'nin bi çoğunun ortak özelliği, mesaj verme çabası olsa gerek. Komedi filmlerini tenzih edersek, son izlediğim Türk Filmleri'nden mesela Çoğunluk böyleydi. İncir Reçeli'nin de böyle bi durumu var. "Sanat sanat için mi, toplum için mi yapılır" topuna hiç girmek istemiyorum. Bu tür tartışmalarda iki tarafı da bi şekilde haklı çıkaracak yargılar buluyorum kendimce. Bu yüzden dallanıp budaklanmadan filme geçeceğim.

Filmin tanıtımı "saklandıkları yerden aşk için çıktılar" cümlesiyle yapıldı. Daha doğru daha güzel bi şekilde anlatılır mıydı bilemiyorum. Filmin ön plana çıkan ismi şüphesiz Sezai Paracıkoğlu. Başarılı oyunculuğunun yanı sıra, sesini ve tonlamasını çok başarılı kullanmayı başarabilen nadir oyunculardan. Repliklerinin yanı sıra örneğin şarkı söylediği bi sahne vardı orda da müthişti. Arabesk rap duymuştum da, arabesk rock'ı ilk kendisinden dinledim. Burdan yola çıkarak filmin müziklerini ve Sezai Paracıkoğlu'nun oyunculuğunu beğendiğimi söyleyebilirim. Fakat Melike Güner için aynı olumlu fikirlere sahip değilim. Karakterden midir, oyunculuktan mıdır bilmiyorum bi sığlık var esas kızda. Isınamadım, sevemedim..

Bir de filmin Issız Adam etkisi var ki evlere şenlik. Her yerde aynı replikler, her ağızda aynı cevaplar. Bi yerden sonra film kendi izlediğimizle kalsa, kimseler görmese diyor insan. Yapmayın! Kendimce eleştirdiğim noktalara rağmen filmde sevdiğim ayrıntı ağlak bi aşk filmi olmasından ziyade, ölüm gerçeğini gözümüze sokan ve gerçekten ağlatan bi film olması. Hani aşk için ağlamıyorsunuz belki ama, ölümün de hayatın bi parçası olduğunu, sebebi ne olursa olsun, ve sevdiklerinizden ayrılmanın acısını hatırlatmasını görüyorsunuz. Velhasılı ağlak bi film. Ona göre izleyin izleyecekseniz de.. Bir buçuk saat civarı sürüyor yanlış değilsem. Bi parça spoiler, filmin tanıtımı ve fragmanıyla da noktayı koyalım. Keyifli seyirler izleyeceklere..

Spoileeer!

Filmde bi sahne var. Duygu ve Metin'in birbirlerine dokundukları, ama Duygu'nun hastalığı yüzünden dokunmanın ötesine geçemedikleri o sahne.. İki insan sadece birbirine dokunarak ne kadar birlikte kalabilir? Tüm aşklar yüzeysel mi olmak zorunda günümüzde? Bahsettiğim sahne bu iki soruya tokat gibi cevaplar veriyor.
Sana dokunmak hayatın içinde durup dinlenmek gibi..
Sana dokunmak nefes almak gibi..
Sana dokunmak tüm kelimeleri yakmak gibi..
Sana dokunmak tüm insanları affetmek gibi..
Sana dokunmak hayatı temize geçmek gibi..
Sana dokunmak ölüme inat gibi..


Bak gözlerim doluyor yine :) içimi acıtıyor bu sahne benim. Bu sahneden sonra en dokunan sahne ise otobüs durağında arada o cam panel varken birbirlerine dokunmalarıydı. Sevdiğin insana dokunamamanın acısı ne kadar güçlüdür..



Yapım: 2010 ~ Türkiye
Tür: Dram, Romantik
Oyuncular: Sezai Paracıkoğlu, Melike Güner, Sinan Çalışkanoğlu, Mustafa Uzunyılmaz, Hasan Yalnızoğlu, Nevin Efe
Yönetmen: Aytaç Ağırlar
Senaryo: Aytaç Ağırlar
Yapımcı: Aytaç Ağırlar, Aa Film Prodüksiyon
Görüntü Yönetmeni: Hasan Gergin, Metin Turguç
Görüntü Yönetmeni: Cem Adrian, Sezai Paracıkoğlu, Engin Bayrak
Dağıtım: Tiglon
Filmin Websitesi: http://www.incirreceli.com/
Süre: 1 saat 35 dk
Gösterim Tarihi: 11 Şubat 2011 (Türkiye)

Konu: Metin 30’lu yaşlarında hayatını TV’lere skeç yazarak kazanan bir adamdır. Yazdığı senaryoları reddedilen bir gün gittiği barda, hayatını tümüyle değiştiren Duygu’yla tanışır. Duygu ve Metin bir masala başlarlar ama sonu başından belli bir masaldır bu...




2 yorum:

  1. Sen zaten söylenilmesi gerekenleri yazmışsın. Üstüne sadece çok güzel bir film diyebilirim. Bunalıma soktu :)

    YanıtlaSil

Yazın bakalım 😎