Günlerden Galatasaray #29

Hiç güzel olmadı bu puan kaybı ve keyif kaçırıcıydı gerçekten. Maçın hemen başında bulunan gol, sonra farkın açılmaması, üst üste yenen 3 gol derken başta ben, hepimiz bi "noluyoruz" dedik şimdi, orada anlaşalım. Şu maçın 3-3 berabere bitmiş olması hem rezalet -zira her maçı kazanmazsan şampiyon yapmayıp öbürlerini itelemeye devam edecekler- hem de çok iyi -zira 3-1 mağlup durumdayken berabere kalmak nereden bakarsan süper hareket- bence. Puan kaybını çok üzülerek Nando'ya yazarım. Her maç neredeyse tek kale oynamaktan adam formdan düştü. Neticede kaleci dediğin oynadıkça güçleniyor. Nando'nun bu maçta yediği üç golün üçü de bence kendi kalitesine yakışmayan gollerdi. Sonra Mauro'nun maça yeni girmişken penaltıyı ben kullanacağım inadını gösterdiği topu kucağına alma hareketini ve penaltıyı kullanmasını, atmış olsaydı bile, doğru bulmuyorum. Hafta içi sakatlanıp oyundan çıkmışsın, bütün hafta antrenman yapmamışsın, üstüne üstlük oyuna yeni girmişsin, ayağın ısınmamış, Sergio'nun da attığı bir penaltı var, orada artık Mauro'ya kullandırmazdım şahsen. Biraz da tatlı konuşayım. Sahanın en iyisi Kerem. Maçın başında gol attı bu cepte. Ayrıca maçın tamamında bitmeyen bir arzusu ve enerjisi vardı. Sürekli ısırdı rakibi. Her yerdeydi. Bir de Sacha'yı başarılı buldum Karagümrük maçı özelinde. Attığı golün yanı sıra o da Kerem gibi çok arzuluydu. Çok ısrar ettiler biri sağdan biri soldan ama olmadı. Puan kaybı olacakmış, yapacak bir şey yok. Hiç dağılmadan Beşiktaş maçına kitlenmek lazım. Üç maçta 13 gol. Bu takımın en iyi yaptığı şey gol atmak. Son 6 maç. 18 puanı al, kimsenin tatavasını dinlemeden şampiyon ol. Bu kadar basit. 

1 yorum:

Yazın bakalım 😎