Kazım Koyuncu {7 Kasım 1971 - ∞ }

2005 yılında bacağımı kırdığım için hastaneye yatırıldığım günlerdi..

Bi küçük televizyonu vardı babamın. Küçük dediğim 37 ekran bile değil. Bildiğin bi karış, siyah beyaz, radyo kılıklı bişey. Yılmaz Erdoğan tabiriyle "resimli radyo" işte canım, anlayın..

Hastanede yatağımın kenarındaki masanın üzerinde dururdu o televizyon. Bi akşam içim nasıl sıkılıyor anlatamam, şimdi anladığım kadarıyla 25 Haziran'mış o akşam da.. Haberleri açtım. Kazım Koyuncu'yu anlatıyorlardı. Hastaneye yatmadan önce zaten rahatsızlığıyla ilgili tatsız haberleri alıyorduk. Ne oluyor demeye kalmadan kendisini kaybettiğimiz haberi verildi..

Zaten hastanedeyim, bacağımda bi çivi, aşağı doğru ağırlık sarkıtıyorlar ki kırık olan kemik yerine gelsin, ameliyata alınabileyim.. Moralim yerlerde, acıdan kıvranamıyorum çünkü kıpırdandıkça acıyor canım, bi de bu haberi almak mahvetmişti beni. Gel zaman git zaman, ameliyatımı oldum, bacağımda alçıyla eve döndüm. Eve gelir gelmez ilk istediğim şeylerden birisiydi bilgisayarımın yanıma gelmesi. Gülbeyaz'ı izlemek istiyordum. Hani Şevval Sam ile Nejat İşler'in Kanal D için yaptıkları Karadeniz dizisi olan Gülbeyaz yok mu, ha işte onu..

Gece nerdeyse hiç uyuyamadan üst üste 10 kadar bölüm izlemişimdir sanırım. Kazım Koyuncu sahneleriniyse tekrar tekrar.. Zaten sulu gözün önde gideniyim, gördükçe ağlamaktan helak oluyorum. Hayatımın belki de en zor günlerini yaşamıştım 2005'te. Bi çok hayalim yerle bir olmuş, çok değer verdiğim insanları kaybetmiştim.

Kendimden sıyrılıp Kazım Abi'ye dönmem gerekirse, kimseye müdana etmeden, doğru bildiğinin peşinden giden yegane insanlardan biriydi. Şair ceketli çocuktu o.. Karadeniz türkülerini bi kez daha yüreğimize kazıyan insandı. Candı, tanımadan sevdiğimizdi, sesini duyduğumuzda içimizin titrediğiydi.. Rafet El Roman der ki Sorma neden şarkısında; "neden derler iyiler çok yaşamaz?" onun dediği olay işte tam da bu. İyiler çok yaşamıyor be blog. Bize biçilen ömür ne kadar kimbilir.. Belki de aldığımız son nefesler bunlar. Hayat karşımıza daha neler çıkaracak bekleyip göreceğiz.

Dediğim gibi, hayat işte :) 5 sene sonra Kazım Koyuncu'nun ölüm yıl dönümünde yine bu karanlık hatıraları hatırlatıp mahvediyor sizi. Daha güzel şeyler yazılabilirdi onun için, ama ben, bendeki tahribatını yazmak istedim. Dilimin döndüğünü de yaptığımı düşünüyorum. Geçen sene bugün Michael Jackson'ın da ölüm yıldönümüymüş. Jackson falan bilmem ben blog. Kazım Abi'mi kaybetmişim, Michael dede de kim?! Nurlar içinde yat Kazım Koyuncu. Sen hiç ölmedin ki..

Bi kez daha başımız sağolsun.

ps: Komaya sokmak gibi olmasın da 3 video birden, ard arda :) Gülbeyaz'dan geliyor;







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎