Kewell from veda

Normalde ve birçok kez o başlık Kewell from Galatasaray şeklinde kullanılır ve yüzde tatlı bir tebessüme sebep olurdu. Bugünse vedalardan Kewell şeklinde düşündürüyor. Bazı insanlar yaşlanmasa keşke demiştim de biri niye ki diye sormuştu. Yaşlanınca vedalaşmak gerekiyor da ondan. Böyle çekik gözlü, güzel gülen, içimizden biri olan insanlara veda etmek de zor oluyor. Vedasını buradan etmek isteyen etsin, ben içeriye Kewell ile ilgili özet geçeceğim. Tadı damağımızda kaldı Kewell :( başlıyorum;

22 Eylül 1978 yılında bir Aussie (Avustralyalı) olarak dünyaya gelmiş. Asıl adı Harold, evli ve Allah bağışlarsa 4 çocuk babası. Çocukların üçü kız biri erkek. Harry tam bir aile babası ev erkeği.


Şimdi kadın kısmı futboldan anlamaz ama, ben Harry'nin futbol hayatını özet geçeyim dedim.

Harry, futbola ilk başladığı yıllarda Milan'ın çocuk takımı Avustralya'dan yerel bir takımla maç yapar, Harry de o takımın bir oyuncusudur. Bu vesileyle İngiltere'ye gider ve ülkesinin dışına ilk kez adım atan bu genç, Leeds United altyapısında resmen futbola başlar. O gün aklından geçenler sorulduğunda ise tek cümle etmiştir; "Olabileceğimin en iyisi olmak ve en iyi takımlarda forma giymek." İlk maçı Middlesbrough maçıdır. İlk golünü ise Stoke City'e karşı kaydeder. Kewell, Leeds'te 8 sene futbol oynar ve bu 8 senelik dönemde oynadığı en önemli maçlardan birisi yollarının bizimle kesiştiği ilk maç olan Leeds United-Galatasaray Uefa Kupası Yarı Final maçıdır. Öyle ki oynanan bu maçın ardından Uefa tarafından verilen ödüllerden biri olan yılın en iyi genç futbolcusu ödülünü alır ve Avrupalı kulüplerin dikkatini çeker. 


Avrupalı kulüplerden başarıya ulaşıp Harry'i kadrosuna katan takım Liverpool olur. Bonservis problemlerinin çözülmesinin ardından Harry daha önce Dalglish, Keegan ve Callaghan'ın da giydiği 7 numaralı formayı giymeye başlar. Bu arada Harry'nin idolu Van Basten'dir. Liverpool rakip takım olduğundan pek ayrıntı vermiyorum övmemek için ama bir gün var ki Kewell'ın Liverpool kariyerinde, o günü es geçmek mümkün değil. Kewell Galatasaray ile tanışmasının ardından İstanbul'a ikinci kez geliyordu ve bu kez elenmeye değil kupa kaldırmaya. Liverpool için kabus gibi başlayan ve ilk yarısında tam 3 gol yedikleri maç, ikinci yarıda atılan 3 gol ve penaltıların ardından peri masalı gibi bitti. Maç ve kupa Harry'nin kariyerinin zirve noktasıydı. Liverpool'da geçen sezonların ardından da Harry'nin gönlümüzde taht kurduğu evre başlar.


Efendim günlerden bir gün gece yarısı Galatasaray televizyonu açılır ve bu gülümsemesi güzel adam karşımıza boynunda Galatasaray şalıyla ortaya çıkar. Allah vergisi güzelliğiyle Galatasaray tanıtımlarında, reklamlarında boy gösterir. Sahada da işini sağlığı elverdiğince yapar. Çok ahım şahım bir döneme yani altın bir jenerasyona denk gelmemekle birlikte, katmak istedikleri ve kattıklarıyla gönlümüzde yer eder. Gitmesin diye bize kampanyalar düzenletir, çocuk kesmeye vardırır işi. Harry, öyle şahsına münhasır sevilir ki, Galatasaray'ın formalarından birisi olan mor forma, Kewell moru olarak hafızalarımızda kalır. Bir kısım rakip Nilüfer şarkısını bize yaftalamaya çalışırken, biz o mor menekşeyi Kewell'a vermişizdir bile. Kewell artık bir Galatasaray efsanesidir ve gördükçe de hepimizin yüzüne o tebessümü konduran adamdır.


Yolların ayrılmasının ardından ülkesine döner ve o gün bugündür Melbourne Victory kulübündedir. Kewell'ın futbolu bıraktığının haberi de dün geldi. Bu güzel adama veda edip onu yad etmek de bize düştü. Hayatımızdan bir Harry Kewell geçti ki, iyi ki de geçti. Çoluğuyla çocuğuyla sağlıklı bir ömür geçirsin ve arada bir boy göstersin yeter. Biz onu zaten unutmayız. Blogun solu bile ne diyor; "19 asal sayıydı senden sonra asil sayı oldu".


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎