2020'de Olan 2020'de Kalabilir Mi Lütfen?

Biliyorum, hepimiz için çok kötü bir yıldı. Hayat özellikle o maskeler yüzünden burnumuzdan geldi, kabul. Ama artık bitiyor. Yarın son. Umuyorum 2021'de öncelikle bu hastalıktan kurtulacağız sonra da hayatımız eski normal ve vıcık vıcık haline geri dönecek. Yine sarılacağız, yine öpüşeceğiz, yine diz dize oturup kahvelerimizi içeceğiz. Sırf bu dilek ve temennilerim sebebiyle cıngıllı bir 2021 gifi bulmak yerine Future'un şarkısını kapak fotoğrafı olarak kullanmaya karar verdim. 2021'den en büyük temennim de budur. Hadi 2020'yi çekiştirelim.
Geriye dönüp baktığımda bu sene için kullanabileceğimiz sözcükler anneannemden çoğunlukla duyduğum nekbet ve necaset olurdu sanıyorum. Yazıya başlamadan bu kelimelerin anlamlarını merak ettim ve karşıma şunlar çıktı: Nekbet, şanssızlık ve talihsizlik anlamına gelirken, necaset pis ve kirli demekmiş. Sanıyorum yaşça bizden büyüklerin hayat tecrübelerinde karşılarına çıkanları tanımlama şekilleri bize nazaran daha başarılı. Şu meymenetsiz laflarla bile koca seneyi özetleyebiliriz sanıyorum. Aslında yıl fena başlamamıştı, çekik gözlü eblehlerden yayılan hastalık bizi kilitleyene kadar. Yılın neredeyse yarısını evde geçirmiş biri olarak söyleyebilirim ki, bu hastalığı yayanlar, üretildiyse üretenler, insancağızların ölümüne sebep olanlar gün yüzü görmüyordur inşallah. Neyse, daha fazla kötüyü çağırmıyor ve devam ediyorum.

2020'de kendi adıma en sevindiğim olay şüphesiz ki araba almamdı. Konya'ya taşındıktan iki sene sonra artık ailemle yaşadığım için kazandığımı sağa sola saçmak yerine, biriktirme mevzusu bana göre değil zira, bari bir borca girip araç sahibi olayım dedim ve yaklaşık iki ay içinde karar verdim, prosedürü hallettim, seçtim, aldım ve kullanmaya da başladım. Pandemi nedeniyle işe gitmiyor olmak araba talimleri açısından olumluydu. Ufak acemiliklerimi ve sakarlıklarımı saymazsak, cücüğümle birbirimize alıştık, artık rahat şekilde kullanıyorum. Bunu söyleyince arkadaşlarım kafa buluyor ama kendimce yeterli görüyorum, 9 ayda yaklaşık üç bin kilometre yol yaptım. Tek başıma Nevşehir ve Ankara seyahatlerim oldu ve epey de keyifliydi itiraf etmek gerekirse. Bir şeyleri yalnız yapma keyfinden kendinizi sakın alıkoymayın. Tek başınıza sinemaya da gidin, bir kahve söyleyip için de, alışverişe de çıkın. Komün şeklinde yaşamak zorunda değilsiniz, unutmayın. Kendinizi sevin ki kendinizle baş başa kalınca ne yapacağınızı şaşırmayın. Bir de 2020 yazısında hedeflerimden birisi araba almak diye not düşmüşüm, başarıyla tamamlandı👍

2020'nin sonlarına doğru geldiğim başka bir gaz da yüksek lisansa başlamam oldu. Aslında bir süredir niyetim vardı fakat bölüm seçemiyordum, karar veremiyordum, kayıt tarihlerini kaçırıyordum falan... İşte her şeyin bir vakti var lafı doğru sanıyorum ki yaklaşık 6 haftadır derslere giriyorum online olarak ve işin güzel tarafı zevkli de gidiyor. Bir adım öteye taşır mıyım, şimdilik bilmiyorum. Fakat başladığıma pişman değilim ya, şimdiye kadar her şey yolunda demektir bu.

İçimde yılların değiştirmediği tek şey okumaya olan düşkünlüğüm diyerek buraya bağlayayım. Aslında ikinci üniversiteyi okumamın, yüksek lisansa hiç ihtiyacım yokken gaz kesmemin sebebi içimdeki okumaya duyduğum meraktır herhalde. Daha fazla ne okuyabilirim, daha keyifli ne pencereler açılır hayatımda gözüyle bakıyorum. Bu sene 58 kitap okumuşum. En sevdiklerim Livaneli'nin Sevdalım Hayat'ı, İlber Hoca'nın Bir Ömür Nasıl Yaşanır'ı ve Vasconcelos'un Zeze'yi anlattığı Şeker Portakalı serisi. Ah nasıl kalbime dokundu bu kitaplar, anlatsam keşke saatlerce... Okumadıysanız, sakın ıskalamayın. Mutlaka okuyun bu kitapları.

Sinemada elbette yılın ilk filmi olarak Baba Parası'nı izledim. Selçuk, Murat ve Ahmet'in içinde olduğu her işi takip eden birisi olarak vizyona girer girmez seyrettim fakat çok da ısınamadım sanıyorum. Yılın başında Baba Parası'nı izledim sonra bu pislik yüzünden sinemalar kapandı falan ya, açılır açılmaz gidip bir de Tenet'i izledim. Koca senede 2 kez sinemaya gidebilmişim, çok kötü. Bu sene bitirdiğim birkaç dizi var. Fakat açık ara keyif aldığım iki dizi House of Cards ve Borgen. İki dizi de politik, bu detayı da eklemeden geçemiyorum. İzlemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim.

Son olarak müzik... Spotify her sene rewind yapıyor biliyorsunuz. Bu sene benim için hazırladığı 2020'ye bakış özetinde zirvede yine yeniden Kenan Doğulu var. 1245 dakika dinlemişim Ken'i. Eskisini de yenisini de çok seviyorum malum. Söylesin yeter ki, dinlemeye devam ederim ben. Kenan Doğulu, Teoman, Sezen Aksu, Gülşen ve Tarkan ise ilk beşimi oluşturmuş Türkçe Pop mu demiştik? 😜 En çok dinlediğim şarkı İncesaz'ın albümünde yer alan Sesimi Duy İsterdim oldu, hiç dinleme fırsatınız olmadıysa bu nefis şarkının huzurunun içinde kaybolmaya davet ediyorum sizi. Tür olarak elbette Türkçe Pop zirvede, sonrasında ise Türkçe Caz, Türkçe Hiphop, Türkçe Rock ve Caz müzik ilk beşimi oluşturmuş. Müzik, iyi ki hayatımda var. 

Canım Galatasaray'ın senenin ilk yarısında beli birazcık büküldü ve şampiyonluğu kaçırdı ama şimdilik iyi gidiyor, yeni yıla da lider olarak girecek ki nasıl girersen öyle gideceği için korkarım şampiyon da olacaktır. Kıps😉 Arda'nın döndüğünü biliyorsunuz, işte Galatasaray ile ilgili bu sene beni en çok mutlu eden detayların başında bu geliyor. 

Bu senenin en duygusal günü ise Anıtkabir'i ziyaret ettiğim gündü. Kapısından girer girmez ağlamaya başladığım, çıkana kadar gözyaşlarıma hiçbir şekilde engel olamadığım harika bir gündü. Müthiş Ankara ayazına rağmen hiç üşümediğimi anımsıyorum. Yattığı yer nur olsun. Zaten Ankara'ya yaptığım bu geziden sonra ev kapanmaları, gizli Ankara seyahatleri, kaçamaklı oturmalar dışında ne bir yere gittim ne de birini gördüm. İnsanları birbirinden koparan bu hastalığı bir kez daha tüm kalbimle kınıyorum, bize yaşattıklarını yaşamadan ölmezler inşallah.

Yarısını yatarak geçirdiğim, aldığım paranın yarısını hak etmediğimi düşündüğüm çok da verimli geçmeyen bir yıl oldu. Umuyorum bir daha böyle bir sene geçirmeyiz de hep güzel şeyler konuşur, yazar, dinleriz. Ben son kullanma tarihi olan fakat bu tarihi hiç bilmediğim, bana biçilen ömrü tadını çıkararak yaşamayı çok seviyorum. Bunu engelleyen her şeye karşı nefret besliyorum. Her şeye kin duyuyorum. Halbuki çok basit mutluluklarım var. Deniz kıyısında attığım birkaç adım, içtiğim bir fincan damla sakızlı Türk kahvesi, yediğim zeytinyağlı nar ekşili bir salata, okuduğum bir satır kitap, dinlediğim bir dakika şarkı, izlediğim bir dakika film/dizi, çok sevdiğim insanlarla iki kelimenin belini kırmak beni dünyanın en mutlu kadını yapmak için yeterlidir. Daha fazlasında vallahi gözüm yok. 2021'den tek dileğim taktığımız maskelerden, ne kadar Galatasaraylı maske alıp güzel görünse de, kurtulmaktır ki canımın çektiği başka bir şey yok. Son söz; hayat sana "bu sene bile" teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎