Aylık yazılar #şubat

Bloga geri döndüğümü fark etmeyen yoktur sanırım. Zira bir haftadır hemen hemen her gün bi konu bulup bloga taşımışım. Çoğunluk Galatasaray ve oscar yüzünden sinema olsa da, bu yazıyla birlikte diğer kategorilere de eğileceğimin sinyallerini veriyorum. Şubat ayının son gününde de olsa aylık yazıyı yetiştirdiğim için memnunum öyleyse başlayalım mı? 


  • Ankara'ya geldim yerleştim. Güzel kutu gibi bir evim var. Şimdilik çok huzurlu olduğunu söyleyebilirim. Yalnız ilk 1.5 aydan sonra şu son 1 aylık sürede eksikliğini hissettiğim biri var. Birlikte geçen günlerin kıymetini bilmediğiniz, ancak ayrıyken anladığınız türden biri... Zor. Allah kimseyi hasretle imtihan etmesin.

  • Yeni ev, yeni hayat, yeni insanlar falan iyi güzel de, aileden ayrı kalmak bir yerden sonra zor geliyor. Size önerim mecbur kalmadıkça ailenizden uzaklaşmayın. Mümkün olduğu kadar onların yanında kalın. Annem rahatsızlandı ben buradayken, 2-3 hafta ömrümden 12-13 seneyi götürmüştür, çok net.

  • Kendi evinde yaşamanın en keyifli tarafı eve alışveriş yapmak. Ben ki ihtiyacım olmadan bir şey almayan, öyle genellemelerde söylendiği gibi alışveriş çılgını olan bir kadın değildim. Gerçi hala değilim yada hala ihtiyacım dışı bir şey almıyorum, gel gelelim avm'ye gidip de o sepeti elime aldım mı şu pirinç, bu zeytinyağı, o süt diye seçmek, eve misafirlerin gelmesi, özetle evcilik oynamak müthiş bir hismiş.

  • Bugünlerde çömez eleman olduğumdan beni bir güzel kursa gönderiyorlar. Ama böyle bir sıkılmak yok. Geçen pazartesi başladı yarın bitecek. İki ay iş yerindeki yoğun temponun ardından kursta bildiğimiz konular işlendiğinden midir hocaların kerametinden midir her gün uyuyarak geçiyor. Allahım bu kadar sıkıcı bir 8 gün ne gördüm, ne geçirdim bugüne kadar.

  • Eve net bağlattığımdan beri de çoğu zaman oyun oynuyorum. Zira yapacak çok da bir şeyim olmuyor. Şu an bile kenarda oyun açık ve evet buradan aklıma geldi.

  • Oyundan ziyade beni en çok eğlendiren ve mutlu eden şey ise Galatasaray. Özellikle pazartesi akşamki Ordu maçı... İnsanlıktan çıkmak deyiminin vücut bulmuş hali gibiydim. 2-0 geriye düşünce telefona gelen mesajlar mı ararsın, twitter'da maçla hiç alakası olmaması gereken rakip taraftar mı ararsın bolca mevcuttu. Maç 4-2 bitince mutluluk hırs karışımına adrenalin de eklenince delirdim tam tabirle. İyi ki de öyle oldu. İyi ki Galatasaraylıyım :)

  • İnternet yeni bağlandı dedim ya, internet bağlı değilken Şampiyonlar Ligi maçları da dahil olmak üzere United'dan uzak kaldığım doğrudur. Chicha :/

  • Oscarda tahminlerimin çoğu tuttuğuna göre akademi dinozorlarıyla aynı kafayı yaşamaya başladığım söylenebilir. Evet, yaşlanıyorum.

  •  
  • Filmleri ön plana ittim gibi görünse de, biriken dizilerimi de izliyorum. Shameless gerçekten efsane ilerliyor. 60 dakikalık bir dizi nasıl bu kadar dolu dolu geçebilir insan gerçekten hayret ediyor. İzlemeyense çok büyük şey kaybediyor, uyarması benden.

  • Dizi demişken Sherlock'un yeni sezonuyla ilgili hala bir haber yok. Sürekli imdb takip etmekten imdb hitlerini ikiye katladım :(

  • Bu ayın konsepti özlem üzerine oldu. Öyleyse en güzel özlem şarkılarından birini Zeki Müren bizim için seslendiriyor: "Hasret kaldım gözlerinin rengine..." Okuyan gözlerinize sağlık, şarkı da kulaklarınıza şifa. Keyifli günler dilerim.

4 yorum:

Yazın bakalım 😎