Going The Distance ~ Seni Uzaktan Sevmek | 2010

Amerika'da gösterime girdiği ilk günden beri merakla beklediğim bi film oldu. Uzak mesafe ilişkilerini konu alan filmi, romantik komedi sevebilitesi olan herkesin seveceğini düşünmekle birlikte, romantik komediden hoşlanmayan kesimin de ilgisini çekebilecek bi film olmuş Seni Uzaktan Sevmek. Ben de filmi hafta içi izledim ve biraz da bu konuda yaralı olduğumdan :) bloga hemen yazma ihtiyacı duydum. Buyrun efendim..

Ben ve sevdiceğim biraz ayrı kaldık mesafe olarak. İnşallah bugünleri telafi şansını da bulmayı nasip eder bizi ayrı düşüren. Ama ayrı kaldığımız dönemde böyle filmler izleyerek kendim(iz)e işkence ettiğim(iz)i söylemek de mümkün tabi. "Arkadaş madem canın yanıyor izleme!" diyenler sonuna kadar haklı. Bu kız böyle işte. Yok yere kendini üzer durur. Sevgili de buna çok kızar :)) neyse filme dönelim burası ağlama duvarına dönmeden.. Efendim, ne diyordum?.. Seni Uzaktan Sevmek, evet. Film çok gerçekçi bi kere. Dedim ya aynı kafayı yaşıyoruz bu günlerde diye, filmde geçenleri de yaşıyorsunuz. Filme biraz değinmek gerekirse, 6 haftalığına ciddi olmayan ilişkiye başlayıp, sonra günden güne birbirine aşık olan ve 6 hafta sonunda da farklı şehirlerde yaşamak zorunda kalan bir çiftin hikâyesi anlatılıyor filmde.

Filme ön yargıyla yaklaşmamak elde değildi. Mesafe ilişkilerini anlatıyordu, büyük ihtimalle vıcık vıcık bi aşk filmi olacaktı, e işin içinde mesafe varsa ağlak bi film de olabilitesi vardı.. Ve saire ve saire.. Gel gelelim filmi izlerken farkediyorsunuz. Film öyle çok ağlak değil. Ha, mahvettiği yerler olmadı mı? Hem de ne biçim.. Buna rağmen keyifli ve eğlenceli bi film de çıkmış ortaya. Başrolde Drew Barrymore -yaşını başını almış bi hatun olmasına rağmen- başarılı bi iş çıkarmış. Filmin sürprizi ise, yalnızca ilk 5-10 dakikada görmemize rağmen gözlerimize şenlik olan Leighton Meester -bildiğin Blair işte lan!- Bu kızdaki masum güzelliğe hastayım. Erkek olsam, "beni Leighton'un gamzelerine gömün laaan!" diye kendimden geçerdim, garanti! Esas oğlanımız Justin Long'u ilk kez izleme fırsatı buldum. Drew'in yanında gözüme genç görünse de, sırıttığını söyleyemeyeceğim. Filmde en samimi bulduğum karakter ise, Erin'in ablasını oynayan Corinne. Psikopatlık ona çok yakışmış :))

Spoileeer!

İçim bi tuhaf oldu filmi izlerken. Hani hayat film şeridi gibi gözümün önünden geçmek deyimi yok mu? öyle bi hâleti ruhiyeye büründüm. Şimdi Drew Barrymore'un oynadığı kızımız Erin, New York'ta bi gazetede yazarlık stajı yapıyor. Fakat staj süresi bitince ablası Corrine'in yanına, San Francisco'ya dönmesi gerekiyor. Stajının bitimine 6 hafta kala bi barda Garrett ile tanışıyor -evet abisi klişenin babası olmuş sus da oku- Neyse bunlar çene çaldıkça farkediyorlar ki elmanın iki yarısı gibiler.. Kızımızın stajı bitince de totosuna baka baka San Francisco'ya geri dönüyor. Bi kere Erin New York'a gidiyor, bi kaç kere de Garrett San Francisco'ya. Tabi 3 ayda bir yapılan bu görüşmeler, kavuşmalar yetmemeye başlıyor ve ilk arızalar çıkıyor. Garrett'ın gittiği bi gün böyle devam edemeyeceklerine karar verip ayrılıyorlar. Aradan geçen zamanda ikisi de ayakları üstünde duruyorlar ve filmin sonunda da Garrett'ın ayarladığı bi sürprizle kavuşuyorlar.

Bi ara yönetmen, senarist falan ters köşe yapacak sandım, korktum. Etkilenirim ben böyle şeylerden. Mutlu son ile bitmemiş olsaydı, ağlardım da. Hiç acımam. Filmi çoluk çocukla izlememeniz özel tavsiyem. Cinsellik bi parça ön planda. Özellikle de çiftin uzun ayrılıklar yaşamalarının ardından..

Filmin beni benden alan cümlesi ise Garrett'dan geliyor; "seninle gerçek bi ilişkim olsun istiyorum, çünkü seni seviyorum. Sen benim en iyi dostumsun ve BEN SENİ ÖZLEMEKTEN ÇOK YORULDUM" yazarken bile içim bi tuhaf oldu, gözlerim doldu. Böyle bi film işte SUZ..



Filmde Top Gun ve Tom Cruise'a göndermelerde bulunuldu. Belki de film sırf bu yüzden bana sevimli görünmüştür :)) Özetle, sevdim ben bu filmi. İçime sindi. Filmin soundtrack'i de sağlam, bu işle ilgilenenler için. Zaten başrolümüzdeki adam olan Garrett da müzik işinde olduğundan üstüne eğilmişler. Keşke aynı özen kostümlerde de kullanılsaydı.. Neyse fragman ve bilgilerle bitirelim. Okuyan gözlere sağlık..

Imdb puanı: 6.4/10
Yapım: 2010 ~ ABD
Tür: Dram, Erotik, Komedi, Romantik
Oyuncular: Drew Barrymore, Leighton Meester, Justin Long, Peyton List, Christina Applegate
Yönetmen: Nanette Burstein
Senaryo: Geoff Latulippe
Yapımcı: Adam Shankman, Jennifer Gibgot, Garrett Grant
Görüntü Yönetmeni: Eric Steelberg
Görüntü Yönetmeni: Mychael Danna
Filmin Websitesi: http://going-the-distance.warnerbros.com/
Süre: 1 saat 49 dk
Gösterim Tarihi: 03 Eylül 2010 (Türkiye)

Konu: Erin ve Garrett, birbirleri ile iyi vakit geçiren, oldukça uyumlu bir çifttir. Erin işi nedeniyle San Fransisco'ya dönmek zorunda kalır ve ardında yine işi nedeniyle New York'ta kalmak zorunda olan Garrett'ı bırakır. İlişkileri her ne kadar iyi gitse de, aradaki mesafeden dolayı bu aşkın biteceğini düşünmektedirler.

Ancak bekledikleri giibi olmaz, birbirleri olmadan geçen anlamsız altı haftadan sonra aradaki mesafeye rağmen ilişkilerini yürütmeye karar verirler. Oysa ilişkileri aradaki mesafeden değil, yanı başlarındaki dostlarından dolayı zora girecektir.




2 yorum:

  1. days of the summer ( aşkın 500 günü) bu filmi muhakkak izleyin:)

    YanıtlaSil
  2. O filmi izledim aslında. Ama bloga yazmamışım. Hatırlattığınız için teşekkürler :) Bugün yarın blogda olur :)

    YanıtlaSil

Yazın bakalım 😎