Hatanın adresi belli

Bülent Korkmaz'ın ardından, takımın başına Rijkaard'ın gelmesi, birçok Galatasaraylı'da heyecan yarattığı gibi, rakip takım taraftarlarının da üç buçuk atmasına neden olmuştu. Öyle ya, bugün uzay futbolu olarak nitelendirilen Barcelona'nın temellerini atan adamdı Rijkaard. Şimdi Galatasaray'a gelmişti ki, hepimizin beklentisi, Galatasaray'ın çağ atlaması, şampiyonluktan, gündelik başarılardan ziyade, takımın artık adına yakışır bir futbol mantalitesinin olmasıydı. Gel zaman git zaman, Rijkaard bu takımda kellesi alınan ilk isim oldu. Sebep olarak da, 3.lüğün Galatasaray adına yakışmadığı, Rijkaard ile Galatasaray'ın kimyasının tutmadığı gösterildi. Tıpkı Skibbe'nin takımdan gönderilmesi gibi..

Bu iki hamleyi yapan yönetime Cevat Güler şampiyon yaptı bu takımı, o niye gönderildi diye sormadı kimse, soramadı.. Engellediler. Çünkü Galatasaray'ın bugünkü yönetimi eleştiri kabul etmiyordu. Aynı durum bugün de devam etmekte tabii..


Rijkaard'ın ardından takımın başına Hagi getirildi. Daha önce de Galatasaray'ın hocası olmuş ve Galatasaray'da futbol oynamış Hagi'nin düzeni de az çok tahmin etmesi gerekirdi. Hagi'nin sezon sonunda gönderileceği konusunda işi bilen her futbol izleyicisi hemfikirdi. Beni, bizi, çoğumuzu şaşırtan ise, Galatasaray'da Hagi döneminin sezon bitmeden sona ermesiydi. Hagi'nin icraatları arasında; Zapata'yı aldırıp Ufuk'u köreltmek, Insua'yı yedek kulübesine, kiralık oyuncu olduğu için, kitlemek, Misimovic'i göndermek vardı. Başarı? Malesef elle tutulur bi başarısı olmadı bu sezonki 2. teknik direktörümüzün.


Hagi ile yolların ayrılmasının ardından ise göreve, yönetimin tabiriyle takıma abilik yapmaya, Bülent Ünder getirildi. Takımın şampiyon olmasını böyle istikrarsız bir sezonda zaten kimse beklemiyordu da, düşme potasına bu kadar yakın olmasını da öngören olmamıştır herhalde. Bülent Ünder de tıpkı Hagi gibi, sezon sonuna kadar ömür biçtiğimiz bir isim olarak geldi takımın başına. Kendisinin Trabzonspor maçının ardından aldığı ilk karar ise, Pino'yu takımdan sepetlemek oldu. "Ben Galatasaray'ın başındayken bir daha Galatasaray forması giyemez" dedi Pino için. Kendisine, Galatasaray'ın kaybedecek bir şeyi kalmadığı ve neden Paf Takım'a yönelmediği sorulduğunda ise, "Paf takımda oyuncu vardı da ben mi oynatmadım" cümlesiyle karşılık vererek taraftarları hayretler içinde bırakan bir diğer açıklamasına da imza attı.

Kalan 6 haftadan Galatasaray taraftarı olarak beklediğimiz tek şeyin kümede kalmak olduğu düşünülürse, bir yerde, birileri, çok fena çuvallamış diyebiliriz. Evet, futbol bir topun peşinde 90 dakika süren üç ihtimalli bir spordur. Bazen tüm doğrular bir araya gelmez ve sıkıntılar yaşanır. Şans meselesidir. Tüm bu önermelere katılıyorum. Ama hırsızın hiç mi suçu yok? Bu takımda bir sezonda 3 teknik direktör değiştiren, kimsenin beğenmediği futbolcuları takımda tutup, kaliteli-faydalı isimleri satan yönetim değil mi? Sezon boyunca, yönettikleri dönem boyunca, tüm sıkıntıları takip ettiğimiz zaman karşımıza çıkan isim Adnan Polat'tır. Nihayet tüm hataların adresinin kendisi olduğunu da kabul etme erdemine erişerek seçim kararı aldı. Peki seçim sürecinde Galatasaray'ı neler bekliyor? Bu da arkası yarın olsun ve bir dahaki yazıya kalsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎