The Notebook ~ Not Defteri | 2004

Artık tamam diyorum. Bi daha hiç bi film beni Titanic kadar, Ps: I love you kadar etkileyemez. Ama Notebook diye bi film çıkıyor karşıma ve beni benden alıyor. Hayatımda izlediğim, en güzel, en sıcak, en romantik filmlerden biri olmakla kalmıyor, başucu filmlerinden biri de olarak arşivime giriyor. O nasıl güzel bir hikayedir öyle..

Aşk dediğin bir ömür sürer mi? Her durumda devam eder mi? Film bu sorulara romantiklerce verilebilecek en güzel cevap olarak ön plana çıkıyor. Müthiş finali ve sıcacık ilerleyişiyle bünyeye iyi gelen bi film Not Defteri. Filmin adı, başroldeki çiftin yaşadıklarını bir deftere yazmasından ve o defterin erkek tarafından kadına okunmasından geliyor. Filmde Ryan Gosling o deli gibi aşık, sevdiğini özleyen, vazgeçmeyen adamı canlandırıyor. Dün yazdığım Blue Valentine'de de yine aşık bi adamı canlandırıyordu. Üzerine mi yapıştı ya da ne bilmiyorum ama çok yakıştığını itiraf etmek zorundayım. Not Defteri'nde de genç Noah'ı canlandırırken başarılı bir profil çizmiş. Rachel McAdams da en az Gosling kadar iyi. Filmde benim favori karakterim ise James Garner'ın canlandırdığı yaşlı Noah. Her repliğiyle beni ağlatan bi karakter oldu. Hele ağladığı sahne yok mu, içimi dağladı.

Filmi geç keşfetmiş olmanın derin üzüntüsü içindeyim şimdi. Geçen sene bu zamanlar keşfetmiş olsaydım mesela, film daha özel, daha anlamlı bir hale gelebilirdi. Kimbilir böyle bilmediğim kaç film daha var.. Neyse, aslında izleyenler bilir, bu film bana Hatırlanacak Bir Anı'yı (A moment to remember) hatırlattı. Ordaki baş karakter de Alzheimer olmuştu. Güney Kore yapımı o filmde de aşkın ne kadar derinlerde olduğunu izlemiştik. Filmin en bomba repliği ise genç Noah'tan geliyor; "Seni bir kez kaybettim, ikincisine de dayanabilirim sanırım" Bi burda bi de James Garner'ın ağladığı sahnede çok tuhaf oldum. Bir de göl sahnesi var ki beni benden aldı. Rüyada gibi, hayal aleminde gibi oluyor insan filmi izlerken. Harcadığınız zaman değiyor. Basit bir hikaye bile olsa, oyunculuklarla şenlenen ve yücelen müthiş bir film olmuş Notebook. Oscar'a hiç girmeyeyim. Akademi dinazorlarının aşk filmlerine karşı antipatisi hepimizce malum. Hiç biriniz aşkınıza kavuşamayın e mi diyesi geliyor insanın!

Bu arada filmde ince bi Titanic havası sezdim. Gerek müzikler, gerek dönem filmi olması, gerek Noah'ı ilk gördüğümüzde saçları, zengin kız&fakir oğlan durumu ve tabii ki Noah'ın Ellie'nin ailesini takdim edildiği yemek sahnesinde alttan alta ezilmesiyle.. Bu yüzden de sıcak geldi bu film bana. Bi yandan yaşlanmaktan korkup bi yandan da böyle bi sevgiye ağzı açık ayran budalası gibi bakan neslin evlatlarıyız malesef. İzlemeyen varsa, vakit kaybetmeden izlesin. 2 saatinizi ayırmakla hiç bişey kaybetmezsiniz :) Keyifli seyirler şimdiden.

IMDB Puanı: 8.0/10
Yapım: 2004 ~ ABD
Tür: Dram, Romantik
Oyuncular: Rachel McAdams, James Marsden, Ryan Gosling, Joan Allen, Gena Rowlands
Yönetmen: Nick Cassavetes
Senaryo: Nicholas Sparks, Jeremy Leven, Jan Sardi
Senaryo (Kitap): Nicholas Sparks
Yapımcı: Mark Johnson, Toby Emmerich, Avram 'butch' Kaplan, Lynn Harris
Görüntü Yönetmeni: Robert Fraisse
Görüntü Yönetmeni: Aaron Zigman , Benny Goodman, Billie Holiday, Glenn Miller, Duke Ellington, Dave Ringle
Filmin Websitesi: http://www.thenotebookmovie.com
Süre: 2 saat 3 dk

Konu: Sararmış bir not defterinden anlatılan ve yıllar önceden kopup gelen bir aşk hikayesi. 40'lı yıllarda ABD, Kuzey Karolayna'daki sahil kasabası Seabrook'a genç bir kız gelir. Ailesiyle geçireceği sakin bir yazı hayal eden Allie bir karnavalda tanıştığı Noah'la yakınlaşır. Noah kızı gördüğü anda hayatını birleştirmesi gereken insan olduğunu anlar.
Genç kız zengin bir ailen geldiği ve delikanlı da değirmende çalışan bir işçi olduğu halde geleceği hiç düşünmeden rüya gibi bir yaz geçirirler ve iyice aşık olurlar. II. Dünya Savaşı'nın kızıştığı bir dönemde hayat, aşıkları ayırıverir. Sevdiği kızı aklından hiç çıkarmamış olan Noah savaştan döner. Oysa Allie gönüllü olarak çalıştığı bir askeri hastanede tanıştığı Lon ile evlenmek üzeredir.




8 yorum:

  1. Genelde Romantik filmleri severim bunuda bir arkadaşım önermişti mutlaka izle çok güzel kübra demişti bende çok büyük bir beklenti ile almıştım belkide çok şey beklediğim için biraz hayal kırıklığı yaşadım açıkçası pek beğenmemiştim ben

    YanıtlaSil
  2. Belki de film bi parça dönem filmi olduğu için beğenmemişsindir sen.. Beklentiyi yükseltmemek en güzeli aslında. Dediğin gibi beklenti yüksek olunca karşılayamıyor beğeniyi.

    YanıtlaSil
  3. Aksine dönem filmi olması kurtardı bende dönem romanları filmleri dizileri çok severim ben dediğim gibi beklentinin yüksek olması bozdu beni ama tekrarlamak istediğim filmlerden

    YanıtlaSil
  4. Holmes etkisi yaşarsın belki de :)) onu da sonradan sevmiştin ya..

    YanıtlaSil
  5. Hemde ne sevme holmes çok fena :D

    YanıtlaSil
  6. Darısı Not defteri'nin başına diyelim :p

    YanıtlaSil
  7. sınav kargaşası bir bitsin arkadaşımda izlemek istiyor birlikte izliycez

    YanıtlaSil
  8. Filmi birçok defa izledim.Gerçekten çok kaliteli. Alzehmir hastalığını çok güzel bir aşk hikayesi ile birlikte işliyor.Gerçek bir hayat hikayesinden alınmış.Çok etkileyici.Oyuncuların hepsi harika.Ben D-Smart'da izledim.Sinema tarihinde unutulmayacak filimlerden biri.Dr.Jivago,Supartaküs,Truva,300 Spartalı,Klimanjaro'nun Karları,Kuzey Yamacı,Kaçak gibi...Uzun süre etkisinden kurtulamayacaksınız...Mutlaka izleyin.

    YanıtlaSil

Yazın bakalım 😎