The Descendants ~ Senden Bana Kalan | 2011

Öncelikle şunu söylemeliyim; şahane bir çeviri olmuş filmin isminde. Malum filmlerin orjinal isimleriyle pek ilgili olmaz çeviri isimleri ama bu müthiş olmuş! Düşünenin aklına sağlık. Gel gelelim film için aynı tespiti yapamayacağım. En iyi film dalında o kadar kuvvetli adaylar var ki, bu film diğerlerinin yanında biraz, nasıl denir, sade geldi bana. Ha film oscar adayı olmasaydı, belki de bu kadar batmazdı. Beklentiyi yüksek tutup izlediğim için yanılıyor da olabilirim elbette.. The Descendants ne anlatıyor peki? Başlıyorum.

George Clooney, Matt King adında bir babayı canlandırıyor; eşi, sörf yaparken bir kaza geçiren ve eşi, yoğun bakımdayken iki kızına göz kulak olmaya çalışan bir baba. Kızlardan büyük olan Alex, tam ergenlik çağında uçarı bir genç kızken, küçük olan Scottie ise ergenliğe henüz adım atmaya başlamış fakat annesinin geçirdiği kazayla psikolojisi alt üst olmuş bir kız. Filmdeki favori karakterim Sid. Alex'in en yakın arkadaşı olarak dahil oluyor filme. Tam ağzına çakmalık bir ergen gerisi olarak başlayıp film içinde olgunlaşıyor. Ama fırlamayken de, olgun davranırken de çok renkli bir karakter. Filmdeki karakterlerden ziyade aslında Hawaii'yi konuşmak istiyorum. Holywood bize Hawaii'yi hep romantik komedilerde anlattığından dram izlerken biraz yadırgadığımı itiraf etmek zorundayım. Bu noktada da pası direkt soundtrack'e atıyorum. Filmin müzikleri o holeley holeleiiuuu melodileriyle örüldüğü için bu havada içimi ısıttı. Tabi filmin fonundaki görüntüler de öyle.. 


Clooney'in oyunculuğuna eyvallah, ama Midnight In Paris, The Help ve The Artist'in yanında, demin de dediğim gibi film çok sönük kalmış durumda. Abartılma durumu Clooney'den midir yoksa Alexander Peyne'den midir bilemiyorum da bir yerden torpili var maalesef. Oscarda, en iyi film, en iyi erkek oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi uyarlama senaryo ve en iyi kurgu dallarıyla boy gösteriyor film. Bakalım kaç ödül toplayabilecek. Benim kanaatim, elinin boş döneceği yönünde aslında, fakat Golden Globe'dan en iyi drama film ve en iyi erkek oyuncu ödülüyle dönmesi de düşündürmüyor değil. Film 2.5 saat kadar sürmesine rağmen, sıkmadan ilerliyor. O konuda da başarılı olduğunu vurgulamakta fayda var. Son olarak filmle ilgili en ama en güzel şey; afişi. Fragman ve kısa bilgilerle de bağlıyorum. Spoiler içine de bir sahneyi ekledim. Filmi izleyenler tıklayıp okuyabilir.


Spoileeer!
Filmin en iyi sahnesi, Matt'in eşine veda ettiği sahneydi. Aralarındaki iletişim kopmuş da olsa, eşinin onu aldattığını öğrenmiş de olsa, onu sevmediğini düşünüyor da olsa, arkadaşım, dostum, aşkım, acım, mutluluğum diye veda edişi vurdu geçti desem yeridir..
Imdb puanı: 7.7/10
Yapım: 2011 - ABD
Tür: Dram, Komedi
Yönetmen: Alexander Payne
Oyuncular: George Clooney, Matthew Lillard, Judy Greer, Robert Forster, Shailene Woodley, Julianna Rose Mauriello, Beau Bridges, Mary Birdsong, Michael Ontkean, Fileena Bahris, Mark Ahsing, Linda Rose Herman, Dane Justman, Nick Krause, Amara Miller, Barbara L. Southern, Celia Kenney, Davo Coria, J. Philip Koontz, George Simms, Stephen Meyers, Jordan Kirkwood, Carol Fullerton, Tom Holowach, Courtney Diehl, Matt Esecson, Joji Yoshida, Rob Huebel, Milt Kogan, Scott Michael Morgan, Paul Edney, Matt Corboy, Sonya Balmores, Patricia Hastie, Larry Wegger, Troy Manandic Senaryo: Alexander Payne, Nat Faxon, Jim Rash
Senaryo (Kitap): Kaui Hart Hemmings
Yapımcı:Alexander Payne, Jim Burke, Jim Taylor, George Parra, Kalidas
 
Konu: Toprak sahibi zengin bir baba olan Matt King (George Clooney), eşinin trajik bir bot kazası geçirmesinden sonra, geride kalan iki kızı ile ilişkisinin hiç de hayal ettiği gibi olmadığını farkeder. Matt, kızları ile olan ilişkisini düzeltmeye kararlıdır fakat gittikçe kötüye giden eşinin sağlığı onun için hayatı oldukça zorlaştıracaktır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bakalım 😎